17-j

601 97 45
                                    

5 gün sonra

Beş gündür masamda duran hiç ellemediğim sushi poşetine bakıyordum. Annem arada bir odama geliyor her seferinde getirdiği ama asla yemediğim yemekleri götürüyordu, geldiği zamanda neden böyle olduğumu soruyordu ama anlatmak istemiyordum.

Ve bunlar olurken numaradan ekran görüntüsü, mesajlar gelmeye devam ediyordu.

Hyunjinden cevapsız çağrılar ve mesajlar geliyordu ama ben hiç birine bakmıyordum sadece hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyordum. Normalde olsa bu kadar üzülüp kendimi bi yere kapatır mıyım bilmiyorum ama bunlar olmadan önce ertesi gün Hyunjine açılma hayalleri kuruyordum.

Gerçekten çok aptal hissediyorum.

Odamda yatarken numaradan mesaj gelmişti, normalde açmayı düşünmüyordum ama bildirim panelinden ne yazdığını görünce şaşırmıştım.

+82 yyyy xxxxx

Kim olduğumu merak ediyor musun?

Ormana gel.

Seni anlamıyorum.

Hyunjinle hep gittiğiniz orman.

Nerden biliyosun

Hadi ama Jeongin.

Sana kaç gündür mesajlar gönderiyorum, her şeyini biliyorum ama senin merak ettiğin tek şey orman.

Olabilir

Saat 14.00

Orda ol.

Telefonu yatağın diğer ucuna fırlatmıştım, bu konuşma kafamı karıştırmıştı. Ormana gitmek istiyordum ama bir yandan gidesim de yoktu, görüceğim kişiden korkuyordum.

Ama aklıma eğer o kişiyi öğrenirsem Hyunjinle olan ilişkimi duzeltebilirim gibi gelmişti, o yüzden tam yarım saat sonra ormana gidicektim.

İki gün sonunda kalkıp nihayet aynaya bakmıştım, göz altlarım yumruk yemiş gibi mosmordu, aynanın önünden çekilip sadece tişört eşofman giyerek odadan çıkmıştım. Annem bi anda odamın kapısı açılınca koşarak gelmişti sanırım beni odamdan çıkarken görmeyi beklemiyordu. Ona hava almaya çıktığını söylemiştim, daha sonra metroya binip ormana en yakın durakta geri inmiştim. Biraz daha yürüdükten sonra ormanın girişine gelmiş, oyun salonunun önünde duruyordum.

+82 yyyy xxxxx

nerdesin?

Oyun salonunun biraz ilersindeki tepeden çık ve kırmızı kurdele bağlı olan ağacın altında bekle.

Telefonu cebime atıp yere bakarak tepeye doğru yürüyordum, kalbim çok hızlı atıyordu çünkü bana bu acıyı yaratan kişiyi çok merak ediyordum. Tepeden çıkıp etrafıma bakınırken en sonunda dalında küçük kırmızı kurdele bağlı ağacı görmüştüm. Korkak adımlarımla ağaca doğru gidip altında oturmaya başlamıştım. Yerdeki çimlerle oynarken biri bana seslenmişti.

"Jeongin?"

Başımı yerden kaldırıp karşıma baktığımda Hyunjini görmeyi beklemiyordum. Şu anda koşup gitmek istiyordum ama yapamıyordum.

Çömelidiğim yerde kalmıştım, Hyunjin gözlerimin içine bakıyor bana doğru yaklaşıyordu. Gelip karışma çömelmişti.

"Jeongin?"

Cevap vermek istemiyordum, onu görmek istemiyordum bile.

Ama onu görmek istemediğim halde neden burda öylece bekliyordum.

"Neyin var Jeongin? Neden günlerdir telefonlarıma bakmıyorsun? Seni çok özledim, çok merak ettim."

Gözlerim dolmuştu. Hyunjinle her gün buluşurduk, buluşmasak bile sesli konuşurduk yani hiç bu kadar uzun sesinden uzak kalmamıştım. Sesini bunca zaman sonra duymak garip hissettirmişti.

"Neden benimle konuşmuyorsun? Sana ne yaptım Jeongin lütfen cevap ver."

Başım hâlâ eğik çimlerle oynuyordum. Benim buraya gelme amacım bambaşkaydı Hyunjinin burda olmaması lazımdı.

Elim cebime doğru gidince Hyunjin heyecanlı bi şekilde beni izlemişti telefonumu çıkarıp ona mesaj göndermiştim, bildirim sesini duyunca hemen telefonu eline almıştı

Jeongin
Burda ne işin var

Hyunjinin bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum. İkimizde dokunsak ağlayabilicek bir durumdaydık.

"Jeongin nolur, nolur bana neler olduğunu anlat."

"Sana ne yaptım Jeongin? Sen benim için kendi canımdan bile daha önemli bir insansın, seni kırmamak için elimden geleni yapıyorken ne oldu da 5 gündür konuşmamazlık yapıyorsun nolur söyle."

Hyunjinin ağladığımı görmesini istemiyordum, göz yaşlarımı ellerimin tersiyle silip telefondan yabancı numarayla olan konuşmamızın en başını açıp yavaşça Hyunjine uzattım.

"Jeongin ellerin titriyor, iyi misin? Bune peki?"

Hiç hareket etmeden hâlâ Hyunjine telefon uzatınca yazanları okuması gerektiğini anlamıştı. Telefonu nazikce elimden alıp hiç değişmeyen yüz ifadesiyle mesajları okuyordu.

"Jeongin, Jeongin yemin ederim ben bu şekilde konuşmadım. Bunları okumaya devam etmek istemiyorum ben gerçekten yapmadım."

Ağlamam şiddetlenmişti. Göz yaşlarım ilk önce yanağıma sonra ise tişörtümün üzerine düşünüyordu.

"Jeongin ben sana dokunmaya kıyamıyorum, saçının tek bir teli için kendi hayatımı bile veririm. Ben seni her şeyden çok severken nasıl hakkında böyle konuşabilirim? Her şeysin benim için Jeongin. Annemden babamdan görmediğim sevgiyi bana gösteren adam hakkında nasıl olurda böyle konuşurum? Yalvarırım cevap ver Jeongin."

Ellerimle yüzümü kapatarak ağlamaya başlamıştım. Hyunjinin böyle konuşması içimde çok garip bi his yaratmıştı. Hyunjininde gözlerinin dolup ağlamaya başladığını duyabiliyordum. Ama o beni duyamıyordu, çünkü benim ağlamam bir sese sahip değildi, sessizdi.

Hyunjin bir anda daha da yaklaşıp sarılmıştı. Kokusu burnuma daha yoğun geliyordu. Beni hiç bırakmayacak kadar sıkı ama bir o kadarda yumuşak tutuyordu. Ben sessizce ağlarken Hyunjin hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Ama ona rağmen zar zor konuşmaya çalışıyordu.

"Jeongin ben seni çok özledim. Yemin ederim bu kim bilmiyorum, seni üzdüğüm için kendimden çok nefret ettim. Siktirip gitmek istedim."

Ellerimi yüzünden indirip Hyunjine dolamıştım. Ona sarılınca her şeyin bitip gitmesini umuyordum sadece.

Biraz böyle durduktan sonra Hyunjin geri çekilip yüzümü ellerinin arasına alıp göz yaşlarımı silmişti.

"Yanında ben olduğum sürece o göz yaşlarını bir daha akıtmana izin vermiycem Jeongin. Ağlama."

Hyunjine geri sarılmıştım. Şu anda hiç bir şey umrumda değildi, onu çok özlemiştim. Evet bu mesaj konusuda önemliydi fakat bunu başka bir zamanda konuşabilirdim. Şu an sadece Hyunjin ile özlem gidermek istiyordum.

25 gibi final mi yapsam aaaaa

okudugunuz icin tesekkurler oy vermeyi unutmayin heheheh🤭💗

//sessizlik

sessizlik , hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin