Episode 18: Problems For Laurel Lance

166 26 9
                                    

•|Laurel Lance|•

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

•|Laurel Lance|•

Steve, uyuyan Andy'nin üzerine battaniye örteli altı saat geçmişti. Bu evrene gelmeden önce işten çıktığını ve bu geceden en az iki gece önce de sabahladığından emindi. Bu kadar yorgun olmasına rağmen yardım ediyor olması gerçekten çok güzel bir davranıştı. Bütün görsel ikizlerinin iyi olup olmadığını o an merak etti.

"Selam," diyerek yorgunca içeriye girdi Gwen. Hope iyileşmek yerine gittikçe kötüleştiği için başından asla ayrılmıyordu. Kararmış gözaltlarını işaret etti. "Birileri sabahlamış."

"Andy'e arkadaş lazımdı. Oldukça yorgun olmasına rağmen gerçekten çok fazla şey yaptı." Dedi Steve yarı uzandığı koltuktan kalkmadan. Gwen de üçlü koltuğa kendini bırakmıştı. Uyumaktan nefret eden bünyesi yüzünden ayakta kalacaktı. Ayrıca rüya görebilirdi. Bu ihtimale dayanabileceğini hiç sanmıyordu.

"Ona yardım lazım, evet. Ama biz hukukçu değiliz." Dedi Gwen. Gözlerini ovalayarak kendine gelmeye çalıştı. "Aklımda birisi var. Diğerlerine de söylerim."

Steve, onun çökmüş bedenine üzüldü. En yakın arkadaşlarından ikisi fena durumdaydı ve sevgilisi kaçırılmıştı. Kendisinin de en yakın arkadaşlarından biri kaçırılmış, biri de süper asker bünyesine bile etki edebilecek bir ilaçla uyutuluyordu. Kendisi de muhtemelen böyle görünüyordu. "Uyuman lazım."

"Olmaz." Sesi oldukça kararlıydı. "Uyuyup rüya mı göreyim? Asla. Daha fazla acı istemiyorum."

"Rüya nasıl acı verebilir?"

"Rüyalar, başka dünyalardaki kendimizdir. Bir nevi başka yaşamdaki halimizi görürüz." Dedi açıklarcasına. Acıyla gülümsedi. "Bir evren var. Çok güzel. Ama artık katlanamıyorum."

Soracak kadar yakın olmasa da, çok acısı olduğundan emindi. "Hunter ile ayrılma nedeniniz bu mu? Ondan eski sevgilin olarak bahsetmiştin."

"Evet," dedi lafı dolandırmadan. "Eski hayatımda o kadar çok şey geride bıraktım ki... Yirmi iki yaşında süper asker oldum. Yüz yirmi iki yaşına kadar sadece savaştım. Ve sonra kaybettik. Doksan sekiz yıllık kocam öldü. Oğlum öldü. Ailem dediğim herkes öldü." Derin bir nefes aldı. "Evrenimize ikinci bir şans tanındığında, kendimi düşünmeden feda ettim. Ama sonra... Bir şeyler kötü gitti. Tüm gerçeklik ölmeye başladı. Kendimle beraber on örümcek kurtardım ama... Ailem yine öldü. Bana, yalnızca beni hissettiğini söyledi."

Gözyaşları akmaya başladı. Steve onu durdurmadı, belki de ağlamalıydı. "Etrafımızdaki tüm gerçeklik parçalanıyordu. Tüm bedeni parçalanıyordu. Acıyı hissetmesi gerekirken, o, yalnızca beni hissettiğini söyledi." Dedi. Yavaşça sakinleşti. "Hunter ile bin yıl sonra ilişkiye başladık ama ben... Yapamıyorum. Devam etmek çok zor. Oğlumu da kurtarmıştım ama onu k-koruyamadım."

Steve boğazına oturan yumruyu görmezden gelmeye çalıştı. Gwen Parker, iki kere ailesini ve evrenini kaybetmişti. İki kere oğlunu kaybetmişti. Onu bulduğunda ise, belki yüzyıllar belki de yıllar sonra onu gerçekten kaybetmişti. Her şeye dayanabilecek bir kadın gibi olsa da, oğlunu da kaybetmeye dayanamamıştı. Kim evlat acısına dayanabilirdi ki?

Yeşil Kurt GerçekliğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin