Episode 14: You Are Not Our Mother!

327 40 20
                                    

Sekiz kişilik masanın her sandalyesi doluydu ve sessiz bir akşam yemeği sürüyordu. Arada Hela ile konuşan ikizler hariç oldukça sıkıcı ilerledi bile söylenebilirdi. Bucky ise olası bir durumda çocuklarını nasıl kurtaracağını düşünüyordu. Ancak gördüğü kadarı ile Hela, çocuklara değer veriyordu ve Mia'yı sakinleştiremeyeceği anda çocukları ona emanet edebilirdi.

"Susalım diye toplamadım bizi." Dedi Loki bıkkınlıkla.

"Susmak canımı koruyor ama," diye mırıldandı Kai. Mia onun üzerine atlamamak için kendisini tuttu. Neyse ki aralarına Bucky oturmuştu.

Masanın karşılıklı köşelerinde oturan ev sahibi çift dışında üçerli olarak ayrılmışlardı. Asger, Hela ve Astrid yan yana iken Kai, Bucky ve Mia ile masa tamamen dolmuştu. Herkes eşsiz Asgard yemeklerine rahatça erişebiliyordu da. Bucky dünya yemeklerinden şikayetçi olmasa da buradaki etler kesinlikle daha güzeldi.

Loki elindekileri tabağının kenarlarına bıraktı ve ellerini önünde birleştirerek konuşma yapacağını belirtti. "Kaç yaşındasın Mia?"

Anlamayarak kaşlarını çattı ama soruyu cevapsız bırakmadı. "Bin on yedi."

"Sen kaç yaşındasın Hela?"

"Bin üç yüz seksen dört."

"Lydia ile evleneli neredeyse bin yirmi beş yıl oldu. Ondan önce de evliliğim ve birlikteliğim oldu, bunu asla inkar etmeyeceğim veya yokmuş gibi davranmayacağım. Çünkü ben bir babayım. Yedi çocuğum vardı, yedi! İkisi öldürüldü. Biri sürgüne gönderildi. Biri yasak ormanda zincire vuruldu. Birini tüm tanrı ve tanrıçaları yiyeceği ana kadar diyarın sonuna sakladılar. Ve kalan iki çocuğum da dokuz diyarı birbirine dar ediyor!" diyerek hiddetle ayağa kalktı. Başını masaya eğmiş üç çocuğa daha fazla bağırmamak için kendini tuttu. "Sizi birbirinize bağlayan tek kişi benim diye beni çiğneyemezsiniz. Ben sizin babanızım. Ve bugün, bu masada her şeyi konuşacağız."

"O zaman en başından başlayalım." Dedi Hela sinirle. Kai'ye döndü. "Beni, sırf yüzyıllardır sürgündeyim diye görmemezlikten gelemezsin! Yeğenlerim bile benim için gelebiliyorken, ki Hellhaim iğrenç bir yer, sen gelme zahmetinde bile bulunmuyorsun. Ablanım ben senin. Beni yok sayamazsın."

"Seni yok saymıyorum!" dedi hiddetle bağırarak Kai. "Seni kurtarmanın bir yolunu arıyorum!"

Ortam sessizleştiğinde kimsenin bu cevabı beklemediğini anladı Bucky. Ortama çok yabancı olabilirdi ama hepsini gözlemlemeye çalışıyordu. Lydia diye bahsettikleri kadının hiç konuşmamış olması gerçekten garipti mesela. Bunu son ana kadar dile getirmeye niyeti yoktu ancak.

"Aynı anneden değiliz diye seni kardeşlikten falan reddetmiyordum. Anlaşmanın şartları yerine getirirsem... Bir cevap verirler sanıyordum. Sonra cevapların onlarda olmadığını anlayınca bir başkasını denedim. Buldum ama hiçbir işe yaramıyor!" dedi. Gözleri çok hafif buğulanmıştı ancak birkaç saniye sonra kendisini kontrol altına aldı. "Seni o katil soykırımcı mor titanla yaptığın anlaşmanın daha kötüsünü yaptım ama her şeyi kazandım. Ve bu berbat hissettiriyor."

Lydia dolmuş gözleriyle yerinden kalkmak için hareketlendiğinde Kai ona yüzünü buruşturdu ve kalktığı yerine geri oturdu. Bucky Barnes, gözüne takılmış bu anın hayal olup olmadığını sorguladı. Kai, kibirli biri olabilirdi ama yüzyıllarca annesine saygılıydı. Çocuklarının anlattığı kadarı buydu ama az önceki an bu bahsedilenlere hiç de uymuyordu.

Pekala, burada neler dönüyordu?

"Bunu yapmana gerek yoktu." Dedi Hela fısıldarcasına. Sesinde, acı çeken bir ton vardı. "Hakkımdaki kehaneti biliyorum, tamam mı? Ve bundan kurtuluş yok. Ragnarok'ta orada olacağım, Kai. Odin'in o lanet sarayının içinde, askerlerimi ve komaya soktukları kardeşimi diriltirken tam olarak yapmam gerekeni yapacağım."

Yeşil Kurt GerçekliğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin