Episode 8: Memories Of The Goddess Of Destiny

413 47 7
                                    

Asgard, 1006

Asgard tüm ışıltısıyla parlarken elindeki kitabı daha sıkı tuttu ve etrafına hızlıca bakındıktan sonra ormana girdi. Olabildiğince sessiz adımlar atmasına rağmen ayağının altında çatırdayan yapraklar ona pek de yardımcı olmuyordu.

Karşısında gördüğü dev kurtla gülümsedi ve mutlulukla ona doğru koştu. "Fenrir!" diye neşeyle şakıdı küçük Mia. Uykulu haliyle başını kaldıran siyah devasa yaratık onu gördüğünde çakmak gözlerini kırpıştırdı ve birkaç uysal mırıltı çıkardı. Kıkırdadı. "Ben de seni özledim. Hem bugün yeni bir kitap bile getirebildim."

Kendisinin boyundan daha geniş olan patiye sırtını yasladı ve yalnızca birkaç ay önce öğrendiği yarım yamalak okuma ile kitabı seslice okumaya başladı. Bazen karakterlere yaptığı yorumlarla içten içe daha da sakinle kurt sayesinde kendisine daha çok özgüven geliyor ve daha büyük bir heyecanla yeni satırlara geçiyordu.

Altı yaşında bir çocuk için mükemmel bir mutluluktu.

Ormanın içinde duyduğu ufak adım sesleri topluluğu ile başı hızla yerden kalktı ve kulakları dikleşti. Bunu fark eden Mia, üzgünce gözlerini kaçırdı ve yaslandığı patiden doğrularak sırtını yakındaki bir ağaca verdi. Bu, yürümeyi yeni öğrendiği zamanlardan beri Fenrir ile yaptıkları sözsüz bir anlaşmaydı. Biri gelirse, saklan; görmek isterse, gösterme.

Devasa kurt kızın yanından ayrılmasıyla ona son kez baktı ve ormanın daha derin kısmına hızla daldı. Gözden kaybolduktan saniyeler sonra gelen Asgardlı genç tanrı ve tanrıçalar şüpheyle ona baktılar. Babası Fesatlık Tanrısı olabilirdi ama sevilmemesinin şüphesiz nedeni, bir Jotun olmasıydı.

"Mavi sıçan da buradaymış." Dedi bir tanrıça alayla. Küçük kız dişlerini sıkarak sakinliğini korumaya çalıştı. Onlara cevap verirse başı belaya girerdi. Babası savaş için başka diyarlardaydı ve bu yüzden onu koruyabilecek kimse de yoktu.

"Dilini yutmuş, baksana Tove." Dedi erkek olanlardan biri gülerek.

Tove, etraftan aldığı destekle kızın üzerine doğru yavaşça yürüdü. "Neden bize gerçek kendini göstermiyorsun? Eminim herkes buna bayılacaktır."

"Bu senin için hiç adın gibi olmaz." Dedi yerinden kalkarken. Dişlerini sıktı ve kendinden boy olarak neredeyse aynı oldukları kızı kolundan sıkıca tutup kendine çevirdi. "Sen bana ne demeye çalışıyorsun?"

"Bunun iyi* olmayacağını söylüyorum." Dedi cesurca.

Kıkırdadı. Güçlü olan taraf Mia olmasına rağmen bedeni ağaca doğru atılan da o oldu. Sırtındaki acıyla gözleri dolduğunda kendine lanet etti. Zayıf görünecekti ve bunun cezasını da akşam uzunca çekecekti. "İyi olmazmış. Ne yaparsın? Tenimde tek bir buz yanığı oluşsa annem diyarı ayağa kaldırır. Sen ne yapabileceksin ki? Ona kitap mı atarsın?"

Yerinde doğrulmak istedi ama eğer bunu yaparsa daha çok darbe yiyecek ve buradan kurtulamayacaktı. Erkek olanlardan biri onu yakasından tutup kaldırdı. Çocuk o kadar uzundu ki Mia'nın ayakları yerden kesilmişti. "Bizimle alay mı ediyorsun? Tıpkı baban gibi-"

"Babam hakkında konuşma!" dedi hiddetle. Vücudundaki kontrolü kaybetmek istemiyordu ancak onun tek sınırı da geçilmek üzereydi. Sinsice gülümsedi. "Oh, ne, duyamadım? Küçük canavar babasını mı koruyormuş?"

"Boş versene, Vilfred. Bu kız sıkıcı." Dedi bir başka kız. Mia'ya bakıp tiksintiyle yüzünü buruşturdu. "Ailelerimizin geceleri anlattığı canavarlara benziyor."

Gözleri daha çok doldu ama en çok canını yakan boğazındaki yumruydu. Bedeninin mavi olmasına izin verdi ve kendisini tutan ellere dokundu. Hissettiği acıyla onu sertçe ileriye fırlattı. Herkes onun başına toplanmışken ağacın dibindeki kitabını yerden aldı ve hatırladığı saray yoluna koştu.

Yeşil Kurt GerçekliğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin