Episode 20: Escape From The Himself

154 20 10
                                    

Gwen Parker, sarsak adımlarla ilerlerken nereye gittiğini bilmiyordu. Ekipteki herkes yeni takım için birilerini bulmaya ve diğer herkes için endişelenmeye odaklıydı. Bu tür şeylere alışıktı ve umursamıyordu. Şu an herkes onu yarım akıllı sanarken pek de ciddiye alındığı söylenemezdi.

"Çok fazla ses var," diye mırıldanarak salona girdi. Bu gerçeklikteki evrenler acı çekiyordu ve Gwen onları duyuyordu. Her birini. Gerçeklikleri bozuldukça, kara tahtaya sürtülen bir bıçak gibi sesler zihninde parlıyordu. Her cümlelerini duyuyordu. "Niye susmuyorlar ki?"

Bedenindeki kırmızı damarlar boynunu sarmakla kalmamış, yanaklarını içine çöktürmüştü. Ölüyordu. Ama bunun farkında bile değildi. Eliyle havayı silktiği sırada oluşan bir portalla kıkırdadı. Ancak kendisinin portaldan başın uzatarak etrafa bakındığını gördüğünde dilini ısırdı. Hayatta kalmış nadir bir görsel ikizdi. Büyüsüyle onu içeriye ittirdi ve portalı kapattı.

"Sen de kimsin?" diyen Peter'ın sesini duyduğunda irkildi. Az önce açtığı portalın tam karşısından yeni bir geçit açılmış ve oturduğu yerden konuşuyordu. Çıplak göğsünde gördüğü ark reaktörü ile şaşkınca ona ilerledi. Peter Stark, kendisine yalpalayarak gelen kadınla kaşlarını kaldırdı. "Ve neden bu kadar garip görünüyorsun?"

Karşı karşıya geldiklerinde, hâlâ sorularına cevap alamasa da kadının bakışlarını görünce sustu. Kendisini inceliyordu. Özellikle göğsündeki reaktörü. "Şarapnel parçaları için ameliyat olmamışsın. Tuhaf."

"Sen- ne? Bak, şarapnel parçalarım kimseyi ilgilendirmez."

"Kendinden kaçıyorsun." Dedi. Elini ağırca rektörün üstünde gezdirdi. Bu dokunuşla irkilse de durdu. Kadının ne yapmaya çalıştığını anlamıyordu. "Neden kendinden nefret ediyorsun ki? Etrafımdaki herkes, kendisinden nefret ediyor gibi davranıyor. Hope bile. Ama nefreti hak eden tek benlik benimki."

"Ne yaptın ki?"

"Ölemedim." Diye fısıldadı. "Özür dilerim, Benjamin. Ölmeyi bile beceremiyorum."

Kadının, kendisini tanıdığından emin olsa da, başkasıyla karıştırdığı da belliydi. Zaten zorlukla ayakta duran bedenini kucakladığında itiraz duymadı. Gwen'nin dinlenmeye gerçekten ihtiyacı vardı. Kadını koltuğa yatırdı. Kendi laboratuarına geçti ve kullandığı battaniyelerden birini üzerine örttü.

"Özür dilerim," dedi Gwen uyku çekiminin arasında.

Peter, iç çekerek kendi tarafına geçti. Kadını tanımıyordu. Ama onun için önemli biriydi belli ki. Ve bu kadar acı çekiyor gibi gözüküyorken onu durduramazdı. "Eğer bu kadar üzülüyorsan," dedi Peter gitmeden önce fısıltıyla. "Neden her şeyi değiştirmeyi denemiyorsun?"

Gwen onu duydu.

Ve bu cep evren için atılan ilk adım oldu.*

***

Sabah kalktıklarında gördükleri ilk şey salonda olan garip gruptu. Natasha Romanoff-Rogers başta olmak üzere birkaç farklı kahraman oradaydı. Gwen ise onlara bir çeşit plan anlatıyordu. Son günlerdeki tavrının tam tersi davranması da ilk değişiklikti.

"Neler oluyor?" dedi Jason yüzünü buruşturarak. Her zamanki huysuzluğu olduğu için kimse alınmadı.

"Olması gereken," dedi Billy Maximoff. Sırtını yasladığı Peter Maximoff ile gerçekten tatlı görünüyorlardı. Ve Billy'nin yirmi iki yaşında olması da en büyük etmenlerden biriydi.

"Bir planımız-"

"Sizin planınız." Dedi Gwen onu bölerek. "Ben ordular yönettim. Generalim ben, farkında mısın? İçinizde, büyü özünü kendisi oluşturmuş en güçlü cadıyım. Gerçeklik Kristali'ni koruyorum ben! Beni yok saymanız bir yere kadar."

Yeşil Kurt GerçekliğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin