Vakit kaybetmeye gerek yoktu. Harry o öğleden sonra business koltuk bulunca hemen biletleri aldı. Business'da ilk defa uçacak olan Louis heyecanlıydı. Harry ona "sadece en gerekli şeyleri" bavuluna koymasını söylemişti. Bu tarz eşya toplamaya alışık değildi Louis. Bu sefer Harry işin içine girdi. Onun her şeyin birbirine girmiş dolabını görünce şaşırdı. Evin geri kalanına göre baya dağınıktı. İç çamaşırı, en rahat edeceği şort ve kotlardan koydu.
"Playstation'ımı alabilir miyim?"
"Evet." Daha sonra Niall ile konuştuğunda ona playstation'ı almasına izin vermedi. "Ben ne yapacağım Lou?"
Bu yüzden Louis sadece laptopunu koydu. Sırt çantasına da havalimanında acil ihtiyacı olabilecek şeyleri koydu. Yolculuk için hazırdı.
"Sen neler götüreceksin?"
"Hiçbir şey. Sadece cüzdan, ajanda ve tablet gibi şeyler. Aslında zaten çoğu eşyam orada. Yazlarımı İtalya'da geçiriyorum. Sen hastayken İngiltere'de olmam bir mucize yani. İşle alakalı dönmüştüm."
"Bu kadar süre tatil yapma imkanı buluyorsun yani?"
"Uzaktan yönetebiliyorum. Çoğu şeyi kışın planlayıp tasarlıyoruz. Yazın daha çok çekimler ve reklamlar yapılıyor. Üstelik bu sene ürün çekimlerini İtalya'nın o güzel havasını katarak yaptık. Gayet başarılı oldu."
Louis ve Harry 2016'da ayrıldıklarında Harry markası "Pleasing" için çalışmalara başlamıştı. Büyüyen markası paketleme ve ürün kalitesiyle oldukça dikkat çeker hale gelmişti. İlk başlarda Harry kendi suratını çok fazla kullanmıştı. Gerçekten de ekranlara yakışan bir yüzü vardı. Şu an eskisi kadar markasının çekimlerinde gözükmese de ünlü camiasında yer etmişti. Dedikodu sayfalarında ismi geçiyordu. Genç bir girişimci sayılırdı. Ona ilgi gösteren çoktu. Geçen yıllar içinde ise bu güzellik ve bakım ürünleri onu milyoner yapmıştı. Yani en azından İtalya'da bir ev almıştı. Louis ise bitirdiği okuldan sonra bir şirkete girip masa başı çevirmenlik yapıyordu. Bir an Harry'nin takıldığı birisi olup olmadığını merak etti. Eğer varsa üzülürdü. Bir dakika niye üzülsün ki? Hem eğer birisi varsa Harry'nin başka bir omegayla İtalya'ya gitmesine izin verir miydi? Louis kafası karışmış halde telefonundan Harry'nin ismini aratıp yanına "kız arkadaşı" diye ekledi. Harry'nin eski görüştüğü manken kadınlar çıkmaya başladı. Derin bir nefes aldı ve sekmeyi kapattı. Eski sevgiliniz sizin üstünüze uzun bacaklı, harika saçlı ve yapılı göğüslü modellerle çıksaydı siz de kendinizi kötü hissederdiniz.
Yıllar içerisinde tek büyüyüp gelişen şey Harry'nin markası değildi. Harry de büyümüştü. O uzun saçlarını şimdi kısa kesilmişti. Alfa olduğundan beri vücudu büyümüş ve gelişmişti ama 2016'daki o kaslı halinden bile daha gelişmişti. Gözlerinin etrafında kırışıklar oluşmuştu ve artık sakal uzatabiliyordu.
"Sanırım hiç söylemedim ama markanın bu kadar büyümesi beni de mutlu etti."
"Teşekkürler. Bana oje sürme ve bakım konusunda alfa kimliğimin önemli olmadığını sen aşıladın. Üstelik böyle bir girişimde bulunmamın asıl sebebi de sendin." Louis bir an nefesini tuttu. "Nasıl yani?"
"Beni cesaretlendirmeseydin yapamazdım. Keşke- her neyse, uçağa çok bir zaman kalmadı. Benim evime uğrayıp birkaç şey alalım ve bir şeyler yiyip Heathrow'a geçeriz."
***
Harry'nin o çatı katı dairesine uğradılar. Louis şok üstüne şok yaşıyordu çünkü ev aşırı lükstü.
"Burayı sen mi döşedin?"
"Hayır, bu evi eşyalı şekilde satın aldım. İlk gördüğümde çok beğenmiştim ama içinde kaldıkça aslında çok uzak hissettirdi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
halfway home
FanfictionHarry onun ağlamasına yorum yapmadı. Sadece gözyaşlarını sildi. "En azından bedenin bana ait olduğunu biliyor." Harry çok acımasızdı. Neden böyle konuşuyordu? "Sabah buradan gidiyoruz." dedi. "Nereye?" "Sadece ikimizin olacağı bir yere." ya da Harry...