Harry tekli koltuğa kendini bıraktı. Alnına masaj yaparken sakin kalmaya çalışıyordu. Niall merakla poşetleri kurcalamaya başladı. Pencereden içeri giren sokağın gürültüsü bile Louis ile dalga geçiyor gibiydi.
Niall plastik ve karton tabaklara konulan kızarmış balığı ve patatesi çıkardı. Harry de sonunda kahve sehpasına dizilen tabaklardan birini eline aldı ve düşünceli şekilde yemeye başladı. Tüm gün ayakta kahve ile ayakta durmuştu ve kalori hesabı yapmadan yemek yemek istiyordu. Niall da yere çömelince Louis ondan güven alıp kendisi de patateslerin başına üşüştü.
"Louis," dedi Harry sessizliği bozarak. "Sana güveniyorum ve ona cesaret verecek bir şey yaptığını düşünmüyorum. Birlikte olduğumuzu bilmesine rağmen sana uygunsuz yaklaşıyorsa bu bir sorun. Her türlü onun suçlu olduğunu düşünüyorum fakat sen de onu hemen eve çağırmak zorunda mıydın?"
Louis, alfanın beklenmedik bir olgunlukla konuştuğunu fark etti. Yanlış anlaşılmaya ya da iletişimsizliğe yer vermeden direkt konuşması iyiydi. Eski Harry sorunları sadece sessiz kalarak çözerdi. Louis konuşmadan önce derin bir nefes aldı.
"Bugün iş yerindeyken bana karşı çok saçma konuştu ve ne olursa olsun Zayn benim için iyi bir arkadaştı. Onu kaybetmek istemiyordum. Sınırları çizdiğimi sandığım halde böyle yaptı."
"Özür diler gibi konuşmana gerek yok. Sadece, sadece dediğim gibi stresli bir gün oldu."
Harry bir anlığına Niall'ı süzdü. "Sen nasılsın?"
"Dün ile aynı."
Harry bir anlığına gülümsedi ve İrlandalı arkadaşları da göbeğini tutarak güldü. Louis de içten gülümsedi. Sorun olaysız çözülmüştü.
"Tıpkı eskisi değil mi? Dün Niall da aynı şeyi söyledi. Aynı okuldaymışız gibi yine."
Harry yağlı ağzıyla yere çökmüş omeganın yanağını öptü. Sulu bir öpücüktü bu. Louis öpücükle kızardı. Yağlı parmaklarını yaladı. Harry sanki o an aklına gelmiş gibi ceketini çıkartmak için yeltendi. Louis ayağa kalktı ve ona yardım etti.
"Birden sıcak bastı."
"Eh, havalar daha soğumadı."
Louis ceketi bir kenara koydu ve tekrar yere çöktü. Harry de yemeğine geri döndü. "Bir film açsak ya."
"Ah! Stranger Things izleyelim."
"Niall!"
"Niye mızmızlık yapıyorsun Tommo?"
"Gece korkup benimle yatma diye." Louis sinsice gülünce Niall da aynı çocuksulukla onu omzundan ittirdi.
"Romantik komedi izleyelim." dedi Harry. Kimsenin itirazı olmayınca Netflix'den 13 Going on 30 açtılar. Yemek tabakları boşalmış ve çöpe atılmaya hazır hale gelmişti. Kısa süre sonra koltukta birbirlerine sokulmuş filmi izliyorlardı.
Niall'ın omzu Louis'ye, Louis'nin üst vücudu da Harry'ye dayanıktı. Harry'nin bir eli de Louis'nin bacağındaydı ve korumacı şekilde onu tutuyordu. Sevdiği insanlarla sarılı olunca Louis'nin omegası yine kedi gibi purlamaya başlamıştı. Niall şaşırıp başını kaldırdı. Louis uykuya dalmak üzere gibi görünüyordu. Göz kapakları hafifçe kıpırdaşıyor ve ağzı hafif aralık duruyordu. Harry de çok farklı durmuyordu. O uyuyakalmış bile olabilirdi. Niall filmi izleyen bir tek kendisinin kaldığını fark edince hayal kırıklığına uğradı. Filmi durdurdu ve çifti uyandırdı.
"Yatağa geçme vaktiniz gelmiş sizi yaşlılar. Kim televizyon izlerken uykuya dalar?"
"Nialler..." Louis sızlandı ve alfasına daha da sokuldu. Harry yumruğuyla ve gözünü ovuşturdu ve kocaman esnedi. Louis'nin gövdesine kolunu attı ve kendine çekti. Burnunun ucuna uzandı ve küçük bir öpücük kondurdu. Louis gıdıklanarak geri çekildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
halfway home
FanfictionHarry onun ağlamasına yorum yapmadı. Sadece gözyaşlarını sildi. "En azından bedenin bana ait olduğunu biliyor." Harry çok acımasızdı. Neden böyle konuşuyordu? "Sabah buradan gidiyoruz." dedi. "Nereye?" "Sadece ikimizin olacağı bir yere." ya da Harry...