Louis yeni serilmiş çarşafları bir hışımla çıkardı. Aptal aynayı çöpe attı. Kartı da suya tuttu. Üstü ıslanmış Harry'yi salona bırakmıştı. Ne yapacağını bilmek istemiyordu. Odanın kapısını kilitlemek, kendini güvene almak istiyordu.
Louis buradayken kaç kez uyuşturucu kullanmıştı? Gerçekten güvende miydi? Son yirmi dört saatte yaşadığı tüm olaylar onu hastane odasındaki haline geri döndürmek üzereydi. Sakin kalmaya çalıştı. Elleri titreyerek odaya dağılmış eşyalarını toplamaya başladı. Kirli sepetindekileri bile geri çıkarıp çantasına tıktı. Salona geri döndüğünde plaktan müzik sesi geliyordu. Gözlerini bir yere sabitlemiş halde, transta duruyordu. Bacakları iki yana açıktı, kolları da öylece yanında sarkıyordu. Beyninde tek bir düşünce olmadığına emindi Louis.
"Siktir." diye fısıldadı. Harry'nin telefonunu aramaya başladı. Yatak odasında kalmıştı. Geri dönüp telefonu aldı. Yüz okumalı olduğu için Harry ne olduğunu anlayamadan kilidi açtı. Alfanın yanına oturmuştu şimdi.
"Seni rezil etmem gerekir. Hah! Bir de sabah bana kızıyordun. Sen bir çocuk yetiştiremezsin Styles. Senin beynin uyuşturucudan erimiştir."
"Heroin yapmıyorum Louis."
"Farkı var mı?" Louis onun galerisine girdi ve yavaşça ilerleyerek başka kötü alışkanlıklarını aramaya başladı. Neredeyse otuz bin fotoğraf vardı telefonda. Videolarına da göz attı ama bir şey göremedi. Bu sefer internetten British Airways'in sitesine girdi.
"Nerede olduğumuzu söyle."
"Tuscany. Eğer bilet alıcaksan lütfen biraz bekle kendime geleyim."
"Beni burada hapis tutman için mi?" Telefona doğru eğilen Harry'yi ittirmeye çalıştı.
"Louis beni dinler misin?"
Louis onu tokatlamak istiyordu. Bir o kadar da korkuyordu. Bir hafta boyunca geçirdikleri güzel günler acı verene hatıralara dönüşmüştü. Tıpkı diğer geçmiş anıları gibi.
"En yakın havalimanı hangisi?"
"Florance. Gitmek istiyorsan sana özel jet bile ayarlarım. Sorun bu değil. Dinle beni önce."
"Söyleyecek neyin kaldı?"
"Sen omega boşluğuna düşeli çok olmadı. Dün gece beraber olduk. Bu durumda stres altında olan alfanı bırakırsan tekrar omega boşluğuna düşersin."
Louis bilet almaktan vazgeçmişti. Telefonu kucağına bıraktı ve eliyle yüzünü gerdi.
"Senin yanında da güvenli hissetmiyorum."
"Şu an çok kötü hissettiğinin farkındayım. Tüm evi endişenle sardın. Salgıladığın kokunun bana yardım ettiğini söyleyemem."
Sinirle başını ovmaya devam etti. Tahta zemine bakıyordu.
"Kendimi yüksek dozda öldürecek gibi bir şey kullanmadım Louis. Sakin olmana ihtiyacım var."
"Bu uyuşturucu aldığını değiştirmiyor. Benden sakin olmamı bekleyemezsin."
"Ne kadar çok kişinin yaptığını bilsen önemsemezdin. Biraz rahatlamaya ihtiyacım vardı."
"Düşük doz diye bir şey yoktur. Her seferinde artan tolerans vardır."
"Yanımda kaç kez marihuana kullandın."
"O zamanlar üniversiteliydim. Şimdi de yapıyorum ama bunu üzgün olduğum zamanlarda bir kaçamak olarak görmüyorum. Eğer bağımlılık yapan şeyi bir kaçış olarak görürsen işin bitmiş demektir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
halfway home
FanfictionHarry onun ağlamasına yorum yapmadı. Sadece gözyaşlarını sildi. "En azından bedenin bana ait olduğunu biliyor." Harry çok acımasızdı. Neden böyle konuşuyordu? "Sabah buradan gidiyoruz." dedi. "Nereye?" "Sadece ikimizin olacağı bir yere." ya da Harry...