2.0

1.8K 132 59
                                    

Zifiri karanlığı önleyen dolunayı izlemek rahatlıyordu insanı, en azından Zeyno'yu heyecanlandırıyor ve de tüm duygularını bir anda yaşamasını sağlıyordu. Bu da onu rahatlıyodu. Dolunayı izlerken herkesi düşünebilir her duyguyu yaşabilirdi.

Üzüntü, öfke, mutluluk eskiden bu üç duygu vardı onun için ama en son aşk eklenmişti oraya. Aşk. Güzel bir kelimeydi sanırım. Eskiden Ali'ye olan hayranlığını aşk olarak adlandırıyordu Zeyno. O zamanlar aşk, acı çektiren iğrenç bir şeydi onun için.

Lanet ederdi Ali'ye aşık olduğunu düşündüğü zamanlar. Ardından ne olmuştu? Ah tabii Çağrı girmişti hayatına. Nasıl başlamıştı bu hikâye?

"Çağrı Koçak artık özel ilgi alanımdasın."

Bir cümle altı kelime. Ne de güzel şeylere yol açmıştı bu cümle. Tekrar aklına gelince gülümsemişti Zeyno. Şimdi 'aşk' onun için lanet edicek bir şey değildi. Çünkü onun için 'aşk' artık Çağrı'ydı

Bir süre daha devam etmişti dolunayı izlemeye bir nevi şuan Çağrı'yı izliyordu. Çağrı niyetine dolunay izlemek? Garipti değil mi? Ama olsun Zeyno'nun aşkı böyle'ydi.

______________________________________

Manzarası'nın bozulması ile kaşlarını çattı Zeyno. Bulutlar yavaşça dolunayı kapatırken camın önünden kalktı. Saati kontrol etti telefonundan. Gece yarısı çoktan geçmişti. Şimdi tam sırası diye düşündü ve odasından çıktı.

Yavaş adımlarla anne ve babasının olduğu odaya ilerledi. İkisi horul horul uyuyorlardı. Ağırdı uykuları bunu fırsat bilerek böyle bir riske girmişti Zeyno. Karanlığın içinde babasının telefonunu aramaya başladı. Telefonunun ışığından küçük bir aydınlatsa da çokta göründüğü söylemezdi.

En son elini annesinin sandığına attı. Eline gelen telefonla gözlerini iyice açmış ve kapanan telefon ışığını diğer elinde ki telefona doğrulttu. Annesi'nin telefonu olmadığına kanaat getirince derin bir nefes verdi fakat ani gelen horlamayla nefesi tekrardan kesilmişti.

Bakışları yatağa dönünce birbirinden iyice uzakta yatan anne ve babası ile karşılaştı. Hoş hiç bir zaman yakın olmadılar. Bir süre ses gelmeyince odadan hızlı adımlarla çıktı. Odalarının kapılarını kapatmadan önce yüzünü buruşturdu ve odasına ilerledi.

"Bakalım telefonun dan bir şeyler bulabilicek miyim?" diyerekten yatağına oturdu ve telefonu açtı. İlk girişte şifre yoktu. Aptal mıydı bu adam? Ne diye şifre koymuyordu telefonuna. Önce rehber de gezindi Zeyno fakat bir şey çıkmamıştı. Bir kaç işten olarak tahmin ettiği adamın numarası annesi ve kendisinin numarası vardı.

Galerisine girdi. Hiç resim ve ya video yoktu. Bir şey bulamamamıştı hayal kırıklığı ile telefonu bıraktı ve yüzünü ovdu. Bir süre düşündü en sonunda telefon galerisinin özel klasör kısmı geldi aklına. Belki de oraya saklamıştı. Tekrardan telefonu açtı ve klasörlere girdi.

Özel klasör bölüme bastığında bir şifre ile karşılaştı. Düşündü Zeyno. O adamın yerinde olsa ne yapardı şifresini? Bir umut kendi doğum
gününü yazdı Zeyno fakat sonuç yanlıştı. Devam etti düşünmeye. Kendine düşkün, egoist bir adam şifresini ne yapardı?

Tabii ya kendi doğum günü tarihî olabilir miydi? Neden olmasın. Babasının doğum tarihini girdi ve bingo! Doğru'ydu bu adam işte bu kadar aptaldı.

Karşısına çıkan video ile duraksadı. Videonun kapağında Vefa'nın olması ayrıca onu tetikletirken titreyen elleri ile video'ya bastı ve izlemeye başladı.

[video da yaşananlar]

"Sen ne istiyorsun benden Fırat abi?"  Fırat karşısında ki eli yüzü kanlı çocuğa ilerledi. "Ama Vefa kırıyorsun beni annenle o kadar hukukumuz var e sende bizi gördün 'abi' yakışıyor mu?"

promise||• zeyçağHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin