『1.5』♡geçmişin Keşfi♡

377 36 0
                                    

Harry kalktığında şaşırmadı. Evet geçmişteydi. O eski küçük yerde yatıyordu. Tahminen 10 yaşındaydı. Tarihi öğrenmesi gerekiyordu. Aksi halde bu lanet evde ve lanet dursley'ler ile birli-...

Harry hatırladı.. Geçmişi, burası farklı bir evren miydi?.. Neden bunlar hafızasında vardı? O bunları hatırlamıyordu...

Hatıralar =

Vücudu defalarca : kızgın ateş, bıçak, demir, su ile yakıldı.

Vücudu defalarca : terlik, sopa, demir, at nalı, bardak, çatal, bıçak, kaşık, tabak, kitap, boya kovası, sarj kablosu, duvar saati, ampul, araba tekerleği ile öldüresiye dövüldü. Bunların yanında el şiddetide eksik kalmadı.

Vücudu yüzlerce defa : sözlü taciz ve pedofili taciz olaylarına mağruz kaldı.

Harry kulaklarını tıkadı. Duymak istemiyordu! Hiç bir şey duymak istemiyordu. Lanet olası Dumbledore onu buraya göndermiş ve yaşamasını istemişti. İçinden ona küfürler yağdırırken sonunda hatırladı.

Evet ölümün efendisiydi, sanırım. Elinde o işaret vardı. Harry biraz tırstı. Ve tavandan gelen yüksek ayak vurma sesiyle yerinden sıçradı. Hemen küçük bölmeden çıktı ve yaşıt kuzeni dudley dursley'e baktı. Madem ölümün efendisi, gryffindor mirascısı perevell ailesinden yaşayan tek kişiydi. Bakalım neler yapabiliyordu.

Harry elini yumruk yaptı, elini dudley'e çevirdi ve yukarı doğru kaldırdı. Onu yerden yere vurmaya başladı. Kan içinde bayılınca durdu. Bu ona yaptıklarının yanında küçük bir sinek vızıltısı gibi kalırdı. Vernon dursley korkmuştu. Çocuk ona kırmızı gözleriyle bakıyordu. Harry gözlerinin kırmızı olduğunu henüz fark etmemişti... Elini kaldırdı ve Vernon'un boynunu sadece düşüncelerini eline aktararak boğmaya başladı. Yere ağzı kan içinde düşünce onu bıraktı ve teyzesi petunia dursley(evans)'a baktı.

"şükret sana dokunmuyorum. Şükredin hala yaşıyorsunuz!"

Harry bir hışımla evden çıktı ve kapının önünde duran hogwarts mektubunu gördü. Anlaşılan 10 değil artık 11 yaşındaydı. Mektubu aldı ve yoluna devam etti. Karşısında kimin çıkacağı umrunda değildi. Biraz erken mi gitmişti bilmez ama peron 9 3/4'e varınca durdu. İnsanlar azalınca hemen duvardan geçti. Evet tahmin ettiği gibi. Hogwarts ekspresi oradaydı. Neredeyse kimse olmadığı için hemen en arkalardan boş bir kabine oturup nefes aldı. İçinden 'keşke kitap alsaydım' diye mırıldandı. Önceki hayatını düşünmeye başladı. Neredeyse bir buçuk iki saat sonra tren hareket etti ve hogwarts'a yolculuğu başladı.

"evet hiç bir bokum olmadan hogwartsa gidiyorum. Ne mütevazi."

Dediği anda yanında eşyalar belirdi. Harry bir an irkildi ve kafasındaki sese odaklandı.

"selam usta, ben ölümün ta kendisiyim snyx.."

"ya öyle mi. Memnun oldum bende harry James potter. Yani ben senin efendin oluyorum?"

"evet usta."

Karşısında uzun ve kalın bir yılan görünce harry korkucağını düşünsede en ufak bir duygu belirtisi yoktu. Harika, yaşadıklarından sonra duygusuz olmuştu. Yılan harry'e sırnaştı. Harry'de onun pullarını okşadı. Sonunda tatlı bir evcil hayvan. Ve onunla konuşabiliyor. Neyseki çatal dili biliyor. Zaten bilmesede bu yılan onunla zahmetsizce konuşurdu.

Harry tek kaşını kaldırdı ve synx'e baktı.

"bunlar benim kıyafetlerim değil-"

"usta sana yeni kıyafet getiriyorum sen böyle mi teşekkür ediyorsun? Alındım gücendim."

Harry gülemediğini fark etti. Ve yüzüne sahte bir gülücük oluşturdu. Kıyafetler güzeldi. En azından eksi değillerdi ve tamda harry'nin zevkine uyuyordular. Anlaşılan bu ölümle iyi anlaşıcaklar.

" kaç saat kaldı synx? "

"neredeyse 10 dakika usta"

Yılan tısladı ve anında yok oldu. Harry takmayarak dışarıyı izlemeye devam etti o sırada kabin'in kapısında duran çocuğa baktı. Tabiki. Yaşlı bunağın ortaklarından, ron weasly. Iyy, bu çocuk harry'den uzak Tanrıya yakın olsun.

"şey bütün kabinler dol-"

"dostum. Sihirli bir trendeyiz. Doldukça yeni kabin açılır. Arkalara ilerle. Ben burda tekim. Şimdi ikile."

"pekala ama-"

"Rica etsem!"

Harry'nin parlak kırmızı gözleri sanki alevlerle dans ediyordu. Ron, onun kırmızı gözlerini fark edince ödlek bir tavuk gibi kaçtı. Harry sakinleşince tren çoktan durmuş, herkes inmeye başlamıştı.

(kayık kısmını es geçiyorum a-dostlar)

~harry'nin gözünden~

Umarım iğrenç muggle kılıklılar burda yoktur diye dua ettim ve hemen bize yol gösteren profesörü takip ettim. Az biraz yüzüne bakınca tanıdım onu. Minerva McGonagall. Oda iyidir. Dumbledoreden daha kötü olmaması dileğiyle büyük salona girdiler. Herkes şaşırırken harry normal bir şekilde izledi.

Özellikle luna'yı aradı gözleri. Ama ona bakan gözlerden kurtulamadı. Özellikle birkaç slytherin ona neredeyse minnettar biçimde bakıyordu. Harry takmayarak sırasının gelmesini bekledi.

"RON WEASLY!"

Gryffindor!

"HERMİONE GRANGER!"

Gryffindor!

"LUNA LOVEGOOD!"

Slytherin!

Sessizlik... Albus biraz şok geçirmiş sonra normal haline dönmüştü. Harry bunun çok işine geleceğini biliyordu. Luna'ya gülümseyince, luna'da ona gülümsemişti. Sonra dinlemeye devam etti.

"THEODORE NOTT!"

Slytherin!

"DEAN THOMAS!"

Slytherin!

"DRACO MALFOY!"

Slytherin!

"PANSY PARKİNSON!"

Slytherin!

"SEAMUS FİNNİGAN!"

Slytherin!

Önümde duran birkaç kişide slytherin dışındaki binalara gitmişlerdi. Ve en sonunda o güzel ismimi duydum.

"HARRY JAMES POTTER!"

Hemen oturdum ve seçmen şapka kafama konulduğu anda hemen söyledi.

Slytherin!

...ben sevinirken herkes bir şok etkisiyle bana bakıyordu. Özellikle yaşlı bunak Dumbledore. Minerva kafamdan seçmen şapkayı almayınca ben ona verdim ve slytherin binası'nın masasına oturup sahte bir gülümseme takımdım. Zaten gözümün kırmızı olduğunu zar zor fark eden profesörler ikinci bir şoka girdiler. Luna hemen yanımdaydı ve elimdeki ölümün işaretiyle benim kim olduğumu hemen tanıdı.

"lordum."

Luna gülümseyerek hafifçe kafasını eğdi. Bende ona sıkıca sarıldım. Seromoniyi sonra yapardık. Şuan yaşlı bunağın neler neler yapacağını keyifle izlemek istiyordum. Galiba bu iş zevkli olacaktı.


☠┆𝙷𝚊𝚛𝚛𝚢 𝙿𝚘𝚝𝚝𝚎𝚛 𝚟𝚎 𝚉𝚊𝚖𝚊𝚗 𝙺𝚊𝚟𝚛𝚊𝚖ı┆☠Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin