Orhan: Kemal, Sıddık bana yazıp duruyor. Çocuğu gruptan attın yetmemiş gibi herkesten yöneticiliği de aldın.
Orhan: Kemal?
*engellendi*.
Kemal içinin daralmasından bir türlü kurtulamıyordu. Tarif edemediği fakat tanıdık olduğu şu sikik duyguyu içinden çekip atamıyordu.
Komidinin üzerinde duran sigara kutusunu ve çakmağını cebine atıp koşar adımlarla evden çıktı.
Sokağa indiğinde bir dal sigarayı dudaklarının arasına yerleştirdi ve rüzgarı eliyle siper ederek sigarasını yaktı.
Temiz hava iyi gelmişti. Sigarasının dumanı temiz havaya karışırken ellerini ceplerine yerleştirdi ve tanıdık olduğu o sokağa doğru ilerlemeye başladı.
Evet, ona gidiyordu. İçindeki bu strese, acıya dayansa bile artık bedeni dayanamuyordu. Burnunu çekti sakince ve dolan gözlerini elinin tersiyle sildi. Sigaya dumanı diye düşündü. Sigara dumanı kaçmıştı gözüne...
Hava kararmak üzereydi. Gün yaştan bitiyordu. Tanıdık sokağa gelince adımları yavaşladı ve durdu. Öylece dikilmiş karşısındaki taşınma telaşı içerisindeki aileye baktı.
İlk önce öğretmenini gördü. Senelerce gerçekten hiçbir zararı dokunmamasına rağmen nefret ettiği hocası... Kendisine itiraf edemese bile belliydi nefretinin sebebi; Kıskançlık.
Bu kadar mükemmel bir baba olması ilk gördüğü günden nefret etmesine sebep olmuştu. İmrenebilirdi ama o nefret etmeyi tercih etmişti. Çünkü ona sadece bu duygu öğretilmişti.
Oğluna bakışı...
Lisenin ilk iki senesi kabul ediyordu tamamıyla nefretinden dolayı Sıddık'a bulaşıyordu. Herkesin ondan nefret etmesini istiyordu. Kimse konuşmasın istiyordu. Öylece bir kenarda otursun.
Ama son iki sene için aynıları söyleyemiyecekti. Sıddık'a her bulaştığında yüzünde oluşan o ifade, boyu kısa olduğu için her seferinde Kemal'e ulaşabilmek için zıplaması, atığı mesajlara sinirlendiğini hayal etmek...
Kemal şimdi iki gündür koca bir boşlukta gibiydi. Oyuncağı alınmış gibiydi.
Annesi küçükken oyuncaklarını sadece odasındaki duvarlarında süs için almıştı. O güzel arabalarla bir kere bile oynayamamıştı. Aslında oyuncaklarla oynamak nasıl hissettirirdi ki?
"Kemal?"
Sıddık sokağın ortasında dikilmiş eşyalarını yükledikleri kamyona baktığını görünce yanına doğru ilerledi.
Kemal, Sıddık'ın sesini duyunca bakışlarını kendisinden kısa olan çocuğa dikti. İçi titremişti, göz kapakları kapanır gibi oldu. Kemal öksürüp kendine gelmeye çalıştı. Özlemiş miydi?
"Kemal ne işin var burada?" dedi Sıddık. Kemal her zamanki alaylı ifadesini takındı hızlıca. Ellerini iki yana açarken yüzündeki gülüş büyüdü. "Seni yolcu etmeye geldim, Ebu Sıddık."
Gidiyodu. Bu gerçeği ilk defa hissetmişti. Kabullenmiyordu ama. Etrafında bunu sesli dile getiren herkesten kaçmıştı iki gündür. Sahi neden bu kadar canı yanıyordu bu gerçek karşısında?
"Bak Kemal şu an çok yoğunuz. Lütfen..." dedi Sıddık arkasına dönüp babasına baktı. Babası başını salladı 'sen keyfine bak.' der gibiydi.
Kemal'i kolundan çekiştirip evin göremeyecekleri bir yerde durdular.
Sıddık,Kemal'e doğru dönüp derin bir nefes aldı. Tüm bu zamana kadar olanlardan bahsetti. Helallik alıp gitmek istiyordu. Kemal taa lise başından anlatmaya başlayan sarı bebeyi dinlemeye başladı. Aklı burda değildi. Bakışları Sıddıktaydı. Dikkatle dinliyor gibiydi.
"Uzun lafın kısası ben sana hakkımı tamamıyla helal ediyorum. Sende bana hakkını helal et ve bu saçma sapan düşmanlık mı arkadaşlık mı artık neyse son verelim?" Sıddık kaşlarını havaya kaldırıp elini Kemal'e uzattı. Bir anlaşma yapıyormuşçasına. Kemal uzattığı ele yavaşça bakıp elini tuttu. İlk defa el ele geliyorlardı. Bakışlarını ellerinden çekmeden gülümsedi.
Küçük elleri kollarını sararken farkındaydı ne kadar küçük olduğunun ama böyle kocaman duran elinin arasında kaybolması hoşuna gitmişti.
Sıddık'ı tuttuğu elinden çekip kendine yasladı ve sıkıca sarıldı. "Eğer için rahat edecekse bende sana hakkımı helal ediyorum. İnandığın Allah'ta benden sana bir borç kalmaz korkma." dedi.
Sıddık gülümsedi. Bitmiş gibi hissetti. Evet, kesinlikle bitmişti. Eski gıcık konuşması yoktu. Sakindi ses tonu. O yapmacık gıcıklığı yoktu. Sarılışına tek eliyle karşılık verdi ve Kemal'in sırtını birkaç kere pat patladı.
Sonunda ayrıldıklarında Sıddık kocaman gülümsedi. "Aramızda sorun kalmadan ayrılmak iyi hissettirirdi. Helâlleştik, içim rahatladı." dediğinde Kemal o an Sıddık'ın gözlerindeki mutluluğu fark etmişti. Hevesle "İyi hissettiriyorsa her gün arayıp hellaleşebilirsin benimle." dedi. Amacı hergün bir şekilde sesini duymaktı. Tabikide bu helalleşme faslı zerre umrunda değildi.
Sıddık gülümseyerek hala tutulu olan ellerini ayırdı. "Olur. Kendine iyi bak." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİNCİ'NİN OĞLU -GAY | TAMAMLANDI
Roman pour AdolescentsKemal: Almancadan 100 almışsın Sıddık: ?? Sıddık: Sorun mu var keMAL Kemal: Evet sorun var Ebu sıddık Kemal: Babandan alıyorsun soruları tüm derslerden geçiyorsun Kemal: Hak mı adalet mi lan bu