5. İHANETİN TADI

15.2K 124 5
                                    

Bölüm Müzikleri: Keti, Aşk Olsun

Kirli, Benim Kafamda

Michele Gurevich, Dance While You Can

Keti, İstanbul

Adamlar, Orda Ortada

Dünya her zaman garip bir yerdi, bugün insanların güvenini kazanırsın, o güveni de menfaatlerine uyarsan kazanırsın lâkin o insanların menfaatine uygun hareket etmiyorsan da senden haini, şerefsizi dünya üzerinde bulunmaz.

Dün tam olarak bunu yaşamıştım, Ahu aramıza gelmeyi kabul etmişti fakat beni bilmediği konular üzerinden yargılıyordu, ve ben ona hiçbir şey anlatmadığım sürece yargılamaya devam ederdi.

Onun içindeki saflığı kaybetmediğine artık çok daha fazla emindim, artık onu öylece yarı yolda bırakıp tekrardan güvenini kırmayacaktım, gerektiği yerde güveni kırılan ben olacaktım ki o bir daha hiçbir şekilde bana karşı bir güvensizlik hissetmesin.

Güven ile ihanet arasında ince bir çizgi vardır, karşındakine dozundan fazla güven vermek ihanetten daha tehlikelidir fakat birçok insan bunu anlayamaz, anlamak istese de o tatlı ruhları bunu anlamaya meyil göstermez.

Güvercin karşımda öylece oturuyordu, bizimle aynı masadaydı ve aynı masada onunla beraber yemek yiyorduk, bir şekilde herkese karşı iyimser davranıyordu, Sezen ile Aysar'a hak ettiğinden daha fazla değer veriyor oluşu da gözümden kaçmamıştı.

En azından onun değer vereceği birileri olmuştu, en azından kısa süreliğine de olsa kendisini yalnız hissetmiyordu.

Önümdeki bergamotlu çayımdan bir yudum aldım, aldığım her yudum önce boğazlarımın, sonrasında ise beynimin ferahlamasını sağlıyordu.

"Sana soğansız menemen sanatını öğreteceğim." Özgür, Güvercin'e bakıp konuşuyordu, ona bir şekilde enerji vermeye çalışıyordu ve Güvercin, bu mesajları yanıtsız bırakmıyordu.

"Soğansız menemen yemek aynı iki bilinmeyen denklemin bilinmeyenlerinin olmayışı gibidir Özgürcüğüm, eksikliğini sadece yemeği yemeye başladığında anlıyorsun." Güvercin, dünkünden daha iyi moddaydı ve onun bir saniyeliğine de olsa iyi olması, hoşuma gidiyordu.

Bugün Aysar'ın doğum günüydü ve onun için hepimiz birlik olup tatlı bir sürpriz hazırlayacaktık. O, doğum günlerini asla sevmezdi fakat biz onu doğum günlerine olan nefretinden daha çok seviyorduk, en azından ben onu kız kardeşim yerine koyacak kadar çok seviyordum.

"Bu arada arkadaşlar, bugün çok önemli bir görev bizi bekliyor." Bunu söylediğimde Aysar dışında kimse şaşırmamıştı çünkü bugün, Aysar için küçük çaplı bir oyun düzenleyecektik.

"Ne göreviymiş o?" Bunu soran Aysar'dı, çatalına siyah zeytinini batırmaya çalışıyordu, saçlarını kıvır kıvır yapmış, gözlerine her zamanki gibi o siyah farlarından çekmişti.

"Sana özel bir görev olacak bu, geçen sefer katılamadığın görev için sana çok ayrı bir görev vereceğim ama çok dikkatli olacaksın." Aysar heyecanlıydı, yüzünde bir çocuğun o tatlı sevinci vardı.

Gözlerim karşımdaki Güvercine kaymıştı, gözlerimi ondan hiçbir şekilde ayıramıyordum, o ise Aysar'a bakıyordu. Onu gördüğüm ilk zamanki halinden şimdi eser yoktu.

"Ha bir de, an itibarıyla hayatımızdan Karan Ulubey isimli bir mahluk çıkmış durumda." Bunu söylediğimde gözlerimi masada çayını yudumlayan Sezen'e çevirdim, çayını yudumladıktan sonra öksürmeye başladı ve bakışları birden değişti.

KARANLIĞIN İNCİLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin