15. YILANIN İNİ

109 47 0
                                    

Bölüm Müzikleri: Dedublüman, Yetemedim

Modern Talking, You're my Heart, You're my Soul.

Model, Sarı Kurdeleler

Pera, İzlerin Duruyor

Can Bonomo, Hikayem Bitmedi.

Kirli, Geceler Boyu *bu şarkı tüm incilerimize ve güvercinlerimize ithafen

♥︎

Bu kitaptaki her karakter ve her olay hayal ürünüdür, gerçek hayat ile benzerlik tamamen rastlantısaldır.

Bu bölüm, yaklaşık 10 bin kelimeyi aşan bir bölüm olacağı için 16. Bölümün gelmesi biraz uzun sürebilir, bu yüzden gecikmeler için şimdiden affınıza sığınıyorum fakat artık çok ama çok eğleneceğimiz, dramdan değil de kaostan anamızın ağlayacağı bölümlere geçmiş bulunmaktayızzzz :)

Twitter üzerinden #Karanlığınİncileri hashtagiyla bölüm sonu görüşlerinizi, karakterlerde gördüğünüz değişimleri paylaşabilirsiniz, iyi okumalar :3

İnstagram: @/karanliginincilerii

🔗

16. Bölüm: Yılanın İni.


"En büyük acımasızlığım, her ân, ne olursa olsun kendime bel bağlamamdı, işte bu yüzden hiçbir zaman sırtım doğrulmadı."

Böyle Buyurdu Serdüş.

Serdâ YETKİN.

13 Mayıs 2007

Bir ipin üzerindeyim ve bu ip benim dengemi şaşırtmaktan başka bir işe yaramıyor.

Bir ipin üzerindeyim ve bu ipin üzerinde, tam karşımda Bilge duruyor, onun yanından ayrılalı kaç gün olmuştu artık hatırlamıyordum fakat tam karşımda, benim gibi ipin üzerinde Bilge vardı, tıpkı bir cambaz gibi sadece bakışlarıyla benimle oynuyordu.

O varken canım çok yandı, onun yanındayken birçok zaman kendimi kaybettim, ve o yokken kendime gelmeye çalıştım, her ne kadar kendime geldiğimi söylesem de bu elbette kuyruklu bir yalandı, Bilge tam karşımda durarak benimle oynuyordu.

"Seninle konuşmam gerekiyor Ahu." Gözleri ilk önce kopmuş tırnağıma gitti, sonrasında ise her iki elime de bir süre baktı, Bilge'nin verdiği güvercinli yüzüğü çıkartmıştım, aslında çıkartmak da değildi, yüzüğü evin içinde bir yerlerde kaybetmiştim fakat şimdi yüzüğü bulamıyordum.

"Pekâlâ, konuşalım." İki yabancı gibiydik ve birbirimizle asla uyuşamayacağımıza şimdiden inanıyordum, "oturmaz mısın?"

Bilge olumsuz anlamda kafasını sallayıp bana baktı, "oturmam."

Bilge'ye baktım, gözaltları her zamankinden daha fazla morarmış, gözlerinin içleri iyice kızarmıştı, dudaklarının her iki kenarı da uçuklamıştı, saçları ise her zamanki gibi karman çormandı, ve üzerinde mavi bir gömlek, altında turuncu bir kapri vardı.

"Kaprilerden vazgeçmiyoruz anlaşılan." Bunu söylediğimde Bilge'ye gülümsemek istedim fakat bu içimden gelmedi, Bilge de zaten bana gülümsemedi.

Bilge tekrardan sağ elime baktı, "eve girmeden önce," duraksadı, sesi sert çıkıyordu fakat nefes almakta güçlük çekiyordu, "hiç mektup aldın mı?" Kafamı olumsuz anlamda iki yana salladım, büyük ihtimalle kendi verdiği mektuptan ve kitaplarımın arasında büyüttüğüm çiçeklerinden bahsediyordu fakat hiçbir şey belli etmedim, bunu bilmemeliydi.

KARANLIĞIN İNCİLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin