Keskin limon kokusuyla taş zeminde uzanmış halde gözlerimi açtım. Şehzade elini başımın altına koymuş yukarıdan ters ters bakıyordu. Hayatım boyunca bir kez bile bayılmamış olan ben, buraya geldiğim günden beri sürekli bayılıyordum. Ya zaman yolculuğunun getirdiği bir sorundu ya da aslında komadaydım. Bu gördüklerim de bir rüyaydı ve arada ilaçların etkisiyle zihnim kendinden geçiyordu. Düşününce komada olmam son derece mantıklı olsa da bunca zaman uyanamadığıma göre durumum zaten umutsuzdu.
Kendi iç hesaplaşmamı bir kenara bırakıp suratıma limon sıkan Piyale'yi ellerimle engellemeye çalıştım. "Dur! Tamam uyandım işte ne yapıyorsun hala?" Kaşlarım çatılmış, Piyale'yi azarlamıştım.
"Affedersin." Piyale'nin mahçup sesi kendimi kötü hissetmeme neden oldu ancak az önce karşılıklı pişkinlikleri gözümün önüne gelince böyle hissetmemem gerektiğine karar verdim.
Şehzade eliyle önce başımı kaldırmış, sırtımı duvara yaslayarak oturmama yardımcı olmuştu. "Bu bayılmalarına bir çare bulunması lazım, her şeye böyle yerli yersiz bayılman çok sağlıklı olmadığının habercisi."
Birkaç saniye anlamaz gözlerle aptal aptal baktım. Kendime geldiğimden emin olduktan sonra ancak konuşabilmiştim. "Benimle hala hiç çekinmeden dalga geçiyorsun, inanılmaz." Alayla gülmüştüm. "Birazdan başımı baltayla aşağıda keseceksiniz farkında mısın acaba?" Bayılmam, sağlık durumum ne diye umurunda olsun ki? Bu ne anlamsız bir çelişkiydi. Belki de düşünmeden öylesine söylediği bir şeydi. Anlamak zordu çünkü cevapsız bırakmıştı beni.
"Hadi kalk bakalım." Eğilip belimden tutup kaldırdı. "Artık bir şeyler yemek zorundasın." Ardından beni sandalyeye bırakıp geçip karşıma oturdu.
"Zaten öleceğim birazdan, bu yemeğin anlamı ne? Ayrıca aşağıda başıma gelecekleri düşündükçe midem bulanıyor."
"Aşağıdaki hazırlıklar senin için değil. Biraz eğlenelim dedik seninle sadece." Suyunu içerken yaramaz bir çocuk gibi bakıyordu.
İlk önce ölmeyeceğimin müjdesini idrak etmiştim, kalbim hızla bu haberle rahatlamıştı. Bedenimin ve reflekslerimin kaçmaya hazır hali de ölüm tehlikesinin geçmesiyle sakinleşmişti.
Ancak kısa süren bu rahatlamanın ardından hayatım üzerine kurgulanan aptal şakayı anlamıştım.
Eğlenmek demişti, beni öldürmeyeceklerdi ancak akıl sağlığımı kaybetmem için öldürecek gibi davranıp benimle dalga mı geçiyorlardı, eğlenceden anladıkları bu muydu?
Sinirlerim yine çığlık çığlığa gün yüzüne çıktı. Önümdeki metal kaşığı alıp karşımdaki utanmaz adama atıverdim. Kaşık Şehzade'nin boynuna sertçe çarpıp yere düştü. Önce gözleri şok içinde faltaşı gibi açıldı, hemen sonra düşmanca kısıldı.
Piyale ben fark etmeden yanımda soluğu almıştı. Saldırıya hazırlanmış bedeni bana doğru atılmak üzereyken Şehzade sözleriyle onu durdurdu. "Piyale, bizi yalnız bırak."
Piyale beklenmedik emir karşısında afalladı. "Ama bu yaptığı..."
Şehzade emrini tekrarlamadı, tekrar etmesine gerek de yoktu zaten, bakışları yeterli olmuştu. Piyale ısrarından vazgeçti ancak geri çekilmeden önce gözleriyle üzerime tüm tehditlerini savuran bakışlar atıp öyle çıktı.
"Ufacık, seni öldürmeyecek kaşık için verdiğiniz tepkiye bak oysa benimle az önce ölümle ilgili ileri geri dalga geçince sorun yok öyle mi?"
"Sahiden bu iki durumu kıyaslayarak kendini haklı çıkarabileceğini mi düşünüyorsun?" Arkasına yaslanmış, kısılmış gözleriyle konuşmaya devam etti. "Seni öldürmeyeceğimizi söylerken bir söz vermiyordum. Aşağıdaki hazırlıkların senin için olmadığını anlatıyordum, oysa sen öldürülmek için elinden gelen her şeyi yapıyorsun. Bu kadar çabalarsan eninde sonunda ölümün elimden olacak."
![](https://img.wattpad.com/cover/264725400-288-k875140.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMANIN ÖTESİNDE
Historická literaturaZamanın üç boyutlu olduğu ve tek bir mekanda üç farklı zamanın yaşandığı bilimsel olarak ispatlandı. Yani şu an oturduğunuz yerde, üç farklı kişi sizinle aynı anda oturuyor olabilir. Peki bu boyutlar arasında mümkün olmayacak şekilde bir kırılma yaş...