Bölüm-30:"Geldi..."

525 39 53
                                    

Tuana naz'ın anlatımıyla ;
Pencereden gözüme ilişen güneş ışıklarıyla gözlerimi kısarak açtım, parmaklarımla gözlerimi ovuşturdum. Dün yine ağlayarak uyuya kalmıştım sanrım.

Yataktan kalkıp lavaboya girdim. Mutfağa geçip kendime filtre kahve yapıp koltukta duran diz üstü bilgisayarımın yanına geçtim ve bilgisayarı kucağıma yerleştirdim.

Kaynaklardan gelen birkaç güncel haberleri yayımladım ve bilgisayarı kapattım, kahvede bitmişti zaten. Bardağı mutfağa götürdüm.

Ülkü'de uyanınca beraber kahvaltı yaptık ve daha sonra ofise gittik.

Ülkü kendi odasında ben kendi odamda çalışıyordum. Kapım çalımdı, içeri Ülkü heyecanla girdi.

"Tuana müjdemi isterim." Dedi heyecanla.

"Ne oluyor Ülkü? Ne müjdesi?" Sorar gözlerle ona baktım.

"Dünkü ela gözlü. Buraya gelmiş, seni soruyor." Ne alaka?

"Neden?"

"Kızım sana aşık olmuş ya, anlamadım deme sakın." Sinirle Ülkü'ye döndüm.

"Ülkü! Ben öyle bir şey istemiyorum, kaç kere söyliycem sana."

"Tuana bi dur, çocuk seninle konuşmak istiyormuş, çok önemli dedi. Üstelik türk."

"Türk mü? Ne konuşacak benimle?"

"Ne biliyim? Çağırıyım mı?"

"Çağır." Ülkü odamdan çıktı. O çocuktan bir şey çıkacağı belliydi zaten.

Oturduğum yerden kalkıp odamın içinde bir sağa bir sola yürüyordum, önemli olacak ne gibi bir şey söyleyebilir?

Kapım açıldı ve dünkü çocuk yine simsiyah giyinmişti başı önünde ilerleyerek odama girdi. Ülkü kapımı kapatıp odamdan çıktı.

"Buyrun beyefendi sizi dinliyorum?" Adam sonuçta türkmüş, fransızca konuşmaya gerek yok.

Adam yavaşça başını kaldırdı... Gözlerini gözlerime kenetledi... Nefes alış verişlerim hızlandı.. Bu.. Bu Efe...

Ela gözleri... Kıvırcık kumral saçları... Bakışları... Efe.. Tam karşımda bana bakıyordu. Ya da ben halüsülasyon görüyorum.

Gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım, daha sonra gözlerimi açtım, hayal değil... Gerçek.. Efe burda.. Geldi... Ölmemiş.

"Efe..." Dedim dolu gözlerim ve titreyen sesimle. Gözleri hâlâ gözlerimdeydi ve konuşmuyordu, sadece bana bakıyordu.

"Efe... Bu sensin..."

"Naz... Benim... Geldim bak, bırakmadım seni..." Hiçbir şey anlamıyordum, Efe ölmüştü, onun cenazesine gitmiştim. Nasıl olabilir bu?

"Ama... Ama..." Nefes alış verişlerim yine hızlandı, o gittikten sonra hep böyle okuyordu, nedenini bende anlamıyordum.

"Tamam, Naz sakin ol... Sana herşeyi anlatıcam." Gözlerimden akan birkaç damlayla ona baktım.

Kollarımı kaldırıp boynuna yerleştirdim ve ona sarıldım, hemen ellerini belime yerleştirip beni kendine bastırdı.

Sanki bu 2 yılın acısını çıkarır gibi sarılıyorduk birbirimize, 2 yıldır bu bedenler birbirine değmemişti, bu gözler buluşmamıştı...

Şimdi 2 yıl sonra... Tekrardan birleşmiti bu bedenler.. Bu bakışlar...

Başımı Efe'nin omzuna yaslayıp ağladım.. Ağladım.. Ona o kadar sıkı sarılıyordum ki, bir daha beni bırakmasın diye.. Bir daha beni tek başıma, yapayalnız bırakmasın diye ona sıkı sıkı sarılıyorum.

Thinking About You |Ç.THikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin