12

2.1K 158 43
                                    

Jimin çantasını alıp kapıdan çıkarken oldukça neşeliydi. Güzel bir hava vardı. Yolda yürüken dün gece olanları düşünüyordu. Aklına dolan görüntülerle dudağını ısırdı aynı zamanda sırıtmaya başlarken. Sabah erkenden ikisi de kalkmış hızlıca duş aldıktan sonra kısa bir kahvaltı yapmışlardı. Jimin'in okul kıyafetleri ve çantası evde olduğu için Jungkook onu arabasıyla evine bırakmıştı.

Jungkook her ne kadar bekleyeceğine dair ısrar etse de Jimin onun gitmesini istemişti. Bugün yürüyerek ve düşünerek yalnız başına gitmek istiyordu. Okula varana kadar Jungkook ile geçirdiği zamanları düşünüyordu. Artık onunla sevgiliydi. Jimin kendisini çok şanslı hissediyordu. Böyle mükemmel bir adama kendisi sahipti.

Okulun dış kapısına ulaştığı zaman derin bir nefes alarak içeriye girdi. Bahçe yine her zamanki gibi kalabalıktı. Jungkook çoktan gelmiş olmalı, diye düşündü. Yavaş adımlarla yürürken kenarda durmuş ağzındaki sigara ile dikkatle bir yeri izleyen Taehyung gözüne takıldı. Yanında her zaman gezen iki kuş beyinli ortalıklarda gözükmüyordu.

Jimin onun bakışlarını takip ederek nereye baktığını görmeye çalıştı. İki tane yanyan durmuş sohbet eden uzun boylu çocuğa bakıyordu. Jimin daha önce onları okulda görmemişti ama tanıdık geliyordu.

Taehyung yan tarafında birisini hissetmiş olacak ki kafasını Jimin'e çevirdi. Parmakları arasındaki sigaranın dumanını içine çektikten sonra az önce kendisinin izlediği iki kişiyi izleyen çocuğa bakarak dumanı üfledi.

Jimin burnuna dolarak boğulmasını sağlayan duman ile yüzünü buruşturdu. Hafif öksürürken bakışlarını kendisine bakan Taehyung'a çevirdi.

"Onlar senin arkadaşların mı?"

Taehyung sakin sesi ile sordu. Sanki Jimin ile yıllardır arkadaşmış gibi sakin konuşuyordu. Normalde Taehyung her daim onunla alay eder, sürekli aşağılardı.

Jimin uzaktan onların yüzünü düzgün göremiyordu. O yüzden tanıyamamıştı ama saçları ve bedenleri ona birilerini hatırlatıyordu.

"Tanımıyorum onları. Hem benim arkadaşım nereden oluyor?"

"Geçen gün barda sevgilin ile kavga ederken onlar da karışmıştı. Hatta şu koca dudakları olan adam bana yumruk atmıştı." Taehyung eli ile ikisini işaret ederken sakin sesi ile anlattı.

Sevgilin...

Jimin'in aklı bu lafta kaldı. Artık bir sevgilisi vardı. Buna alışmalıydı. Yüzüne bir gülümseme yayılırken kendisine doğru gelen iki kişiye baktı. Gülümseyerek kendisine bakan gamzeli adamı tanımıştı. Onun yanındaki yakışıklı bedeni de unutması mümkün değildi. Bunlar Jungkook'un arkadaşları Namjoon ve Seokjin idi. Jimin, onların burada ne yaptığını anlamamıştı.

Sonunda ikisi de yanına ulaşınca genişçe gülümseyerek Taehyung'u görmezden gelip Jimin'e sarıldılar. Jimin bu yakınlığı beklemediği için şaşırsa da gülümseyerek onlara karşılık verdi.

"Selam Jimin, nasılsın?" Seokjin samimi sesi ile konuşurken Jimin de aynı şekilde cevap verdi.

"Selam, iyiyim. Siz ne yapıyorsunuz burada?"

Jimin soruya hızlı bir şekilde atıldığının farkındaydı ama merak etmişti. Namjoon güzel gülümsemesi ve yüzünden okunan heyecanı ile konuştu.

"Biz okulumuzu değiştik. Artık burada okuyacağız Jungkook'u yalnız bırakmak istemedik."  Sonlara doğru kıkırdamıştı.

"Hoş geldiniz o zaman!" Jimin heyecanla kollarını açarak söyledi. Nedense onların buraya gelmesine sevinmişti.

Üçü samimi bir şekilde sohbet ederken Taehyung onlardan biraz uzakta kollarını göğsünde bağlayarak çatılmış kaşları ile üçlüyü izliyordu. Daha doğrusu bir kişiyi izliyordu. Diğerleri umrunda değildi.

Yediği yumruk fazlasıyla canını yakmıştı. Bu yüzden olsa gerek ki geniş omuzlu çocukla uğraşmak istiyordu. Şimdilik bir şey demeyecekti yeni gelmişti sonuçta. Onunla uğraşmayı sonraya saklayarak sınıfına doğru ilerledi.

Bu sırada iki yakışıklı ile sohbet eden Jimin'in gözleri sevgilisini arıyordu. Bahçede gözükmüyordu demek ki sınıftaydı. İkili ile sohbet ederek sınıfına doğru adımladı.

__________

Jin ve Namjoon kendi sınıflarına geçerken Jimin de sınıfına girdi. Sırasında oturmuş Yoongi ile sohbet eden Jungkook'u görmesi ile genişçe gülümsedi. Aynı zamanda ona bakınca dün gece olanları hatırlıyordu. Bu ise kızarmasına sebep oluyordu.

Arkası kendisine dönük olan Jungkook'a doğru ilerledi ve habersizce birden boynuna sarıldı. Bu beklenmedik sarılma karşısında Jungkook biraz korksa da belli etmedi. Kim olduğuna bakmak için arkasını döndü ve kendisine parlayan gözlerle bakan Jimin'i görmesi ile kalbinde çiçekler açıyormuş gibi hissetti.

Kendi yüzünde de gülümseme yayılmaya başlarken aniden gülümsemesini sildi ve ifadesizce sarışına bakmaya başladı. Jimin aniden değişen yüz ifadesi yüzünden şaşırdı ve gülümseyen yüzü solmaya başladı. Jungkook onun kollarını tutarak kendisinden uzaklaştırdı. Artık Jimin gülmüyordu.

Jimin ne olduğunu anlamadığı için siyah saçlıya soran ve kırgın gözlerle baktı. Neden birden böyle yapmıştı ki?

Jungkook, kırgın ve az önceki parıltısından eser kalmayan gözlere bakarken kalbine ok saplanmış gibi hissetti. Ama yüz ifadesini koruyarak sarışına bakmaya devam ederken söze başladı.

"Uzaklaş Jimin, seninle sonra konuşacağım. Kendi sırana geç." Onu kırmak istemese bile soru sormaması için sert sesi ile konuşmuştu.

Jimin'in kalbi bir aynanın üzerine taş atılmış gibi parçalara ayrıldı. Bana neden bu kadar sert davranıyor? Biz sevgili değil miyiz? Diye düşündü sarışın olan ve Jungkook'un dediğini yaparak kendi sırasına geçti.

Öğretmen içeriye girdikten sonra ders başlamıştı ve Jimin hiçbir şekilde dersi dinlemiyordu. Şu an berbat hissediyordu. Ağlamamak için kendisini fazlasıyla sıkıyordu. Aklına gelen düşüncelerle kendisini sürtük gibi hissetti. Jungkook onu kullanmış mıydı? İlişkileri tek gecelik miydi? 'Seni seviyorum' derken yalan mı söylemişti?

Bunlar ona ağır gelirken gözünden bir damla yaş süzülerek tombul yanağından aşağıya ilerledi. Jimin kimsenin görmemesi için hızla göz yaşını sildi ve derse odaklanmaya çalıştı.

Tabi gözlerini ayırmadan onu izleyen Jungkook bunu çoktan görmüştü.

_________

Bu bölüm de kısa oldu kusura bakmayın.


800 kelime

~Jessica

Angel Of Death Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin