13

1.7K 135 34
                                    

Zil sesi duyulduktan sonra öğretmen birkaç şey söyledi ve sınıftan çıktı. Sarışın üzgün bir şekilde ayağa kalktı ve gürültülü sınıftan dışarıya adımladı. Kendisini kullanılmış hissediyordu. Artık pişman olmaya başlamıştı. Keşke o gün o eve gitmeseydim, diye düşünüyordu.

Dalgın bir şekilde öğrencilerle dolu koridorda yürürken koluna bir el dolandı. Yumuşak bir şekilde kolunu tutan eller yavaşça sarışını kendisine döndürdü. Jimin eğik kafasını kaldırarak elin sahibine baktı. Siyah irisler kendisine dikkatle ve anlamlandıramadığı bir duyguyla bakarken sarışının gözleri yeniden doldu. Artık onu görmek istemiyordu ama Jungkook konuşmaları gerektiğini söylemişti. Doğrusu neden böyle davrandığını merak ediyordu.

"Jimin, konuşalım."

"Ne konuşacağız? Beni nasıl kullandığını mı anlatacaksın?"

Sarışının sesi beklemediği bir şekilde yüksek çıkınca Jungkook hızlıca etrafa baktı. Birkaç kişi durmuş ikisini izliyordu. Jungkook gözlerini önündeki bedene çevirirken kolundaki tutuşunu sıkılaştırdı ve kısık sesi ile dişlerinin arasından konuştu.

"Saçmalamayı kes! Konuşalım diyorum, uzatma."

Jimin'in cevabını beklemeden onu peşinden sürüklemeye başladı. Sarışın onun bu tavrına sinirlenirken kolunu çekmeye çalıştı ama bu Jungkook'un tutuşunu daha da sıkılaştırmasına sebep oldu. Jimin acı ile tıslarken direnmemeye karar verdi ve onun kendisini sürüklemesine izin verdi.

Sonunda erkekler tuvaletine vardıklarında Jungkook kapıyı hızlıca açtı ve içerideki dört kişiye kafası ile çıkmalarını işaret etti. Herkes çıktıktan sonra Jungkook Jimin'i yavaşça içeriye iterek kapıyı kapattı. Jimin'in soğuk sesi boş alanda yankılandı.

"Konuş."

Jungkook kısa bir süre etrafa bakarak konuşacaklarını toparladı ve nihayet söze başladı.

"Jimin, bilmediğin şeyler var. Benim sana böyle davranma sebebim etrafımızdakiler yüzünden."

"Ne demek etrafımızdakiler yüzünden? Açık konuş Jungkook."

"Bak bizim sevgili olduğumuzu kimse bilmemeli. Eğer birisi öğrenirse babamın kulağına gider ve ben seni kaybetmek istemiyorum."

"Hiçbir şey anlamıyorum. Baban öğrenirse ne olur ki?"

"Babam homofobik. Benim... Benim eskiden..."

"Senin eskiden?"

"Bir sevgilim vardı ve babam bunu öğrenince bana ondan ayrılmamı söyle ama ben ayrılmadım ve sonunda onu bir şekilde benden çok uzaklara gönderdi."

Bunu söylerken aklına geçen gün babasının söylediği geldi.

"Parayı o kabul etti. Hiç zorlamadım bile."

Bunun doğru olmadığına emindi, bu yüzden kafasını iki yana salladı ve Jimin'e odaklandı.

"Nasıl... Nasıl gönderdi? Hem bunun bizimle ne ilgisi var?"

"Ne demek ne ilgisi var?! Ya yine öyle bir şey yaparsa? Seni benden ayırmasına dayanamam."

"Beni senden ayıramaz. Sen benimsin, ben seninim. Ruhlarımız bir kere birleşti ve asla kopamaz. Seni benden alamaz."

"Korkuyorum..."

"Korkma güzelim. Bizi ayıramaz, tamam mı? Eğer için rahat edecekse herkesten saklarız. Babanın duymaması için çabalarız."

Jungkook dolan gözlerini sımsıkı kapatarak sarışın olanı kendisine çekti ve kolları ile onun küçük bedenini sardı. Sarışının kokusunu içine çekerken gözünden yaşların dökülmesini engelliyemedi.

Tüm gece bu durumu düşünmüştü. Korkuyordu, çok fazla korkuyordu. Yine kalbinin sökülmesinden, sol tarafının boş kalmasından korkuyordu. Uzun zaman sonra o boşluğu doldurmayı başaran kalbinin tekrar parçalanmasından, uzaklara gitmesinden ve kendisini nefessiz bırakmasından korkuyordu.

Jimin'in güven veren konuşması onu rahatlamıştı ama yine de tedirgindi. En iyisinin kimsenin bilmemesi olduğunu düşünüyordu.

"Ağlama, bunu sevmedim."

Jimin ilk defa onu ağlarken görüyordu. Ne kadar da masum, diye geçirdi içinden. Onun güzel gözlerini yaşlı görmek hoşuna gitmemişti. Bir daha ağlamaması için canını bile verirdi.

"Çıkalım buradan." Jungkook göz yaşlarını silerken konuştu. Jimin onu kafası ile onaylayarak saçlarına öpücük kondurdu ve onunla birlikte kapıya yöneldi.

İkili boş olduğuna emin oldukları bölgeden çıktıktan sonra kabinin kapısı yavaşça açıldı.

Yeni öğrendiği bilgilerin keyfi yüzüne yansayan genç, aynanın karşısına geçti ve ellerini yıkarken kendisini bir süre izledi. Sırıtışı kahkahaya dönüşürken düşmemek için kendisini zor tuttu.

"Şimdi elime düştünüz işte."

______

Evet çok kısa bir bölüm ama böyle olması gerekiyordu.

Umarım beğenmişsinizdir.

560 kelime

~Jessica

Angel Of Death Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin