Kaybedilen Oyun

37 11 30
                                    

"Dünya ilk hamleyi yapmaktan korkan insanlarla dolu." Ersin ile izlediğimiz Green Book adlı filmde dikkatimi bu replik çekmişti. Ben bu sözden öylesine etkilenmiştim ki ilk hamleyi yapmaktan korkan o insanlardan olmamak için hep çabaladım.
Küçükken karanlıktan çok korkardım bu yüzden Eflin halamın elinden tutardım.

"Lütfen hala ışığı kapatma beni karanlıkta bırakma, ben karanlıktan korkarım." Küçüklüğüm halama bunu diyerek geçti. Işığı kapatmamasını  söylerdim o da sürekli annem ve babamın kahramanlıklarından bahsederek o ışığı kapatırdı. Korkumu böyle yenmemi sağlamıştı.

"Beni karanlıkta bırakma, Ersin!" Sesim gökyüzünü parçalamak ister gibi çıkmıştı. Erdinç yine yapmıştı yapacağını, benden kurtulmak için neden burada olduğunu bilmediğim kardeşimi vurmuştu, Ersin'e silahı doğrulttu ve ateşledi ama o silahtan çıkan kurşun beni de can evimden vurdu.

"Yardım edin!" Ne kadar bağırsam bağırayım gecenin bir yarısı mezarlıkta sesimi kimse duymazdı.  Ersin'i sırtıma aldım zorlanarak yürümeye başladım. Düşe kalka mezarlığın çıkış kapısına doğru yürüdüm. Ellerime ve yüzüme Ersin'in kanı bulaşmıştı.

"Ersin ses ver," diye fısıldadım. Sesim varla yok arası çıkmıştı.

"İşte o kadın kurtardı beni." İsminin Çağla olduğunu öğrendiğim kadının sesini duydum. Gelmişlerdi.

"Dur orada," diye bağıran adam silahını bana doğrulttu.

"Yardım edin onu kurtarın." Gözlerim kararıyordu kan kaybından dolayı başım dönüyordu. Bende vurulmuştum ama şimdiye kadar bunun farkında bile değildim. Elimi sol koluma götürdüm. Yardıma koşan polisler, Ersin'i sırtımdan aldılar bayılmadan önce bir çift deniz mavisi göz korku ve endişeyle gözlerimin içine baktı.

"Ersin." Gözlerimi zar zor açtım Tuana'nın acıyla harmanlanmış sesi kulaklarıma doldu. Ayağa kalktım, sargıya alınmış kolumu tutarak kapıya doğru ilerledim.

"Tuana Hanım bakın kızınız ağlıyor biliyorum zor ama size ihtiyacı olan kızınız için güçlü kalın." Okan'ın sesini duyunca gözlerim kapanmadan önce yaşananlar film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti.

"Ersin." Odadan çıktım sendeleyerek yürüdüm Tuana ile göz göze geldim.

"O katil kadar sende suçlusun Esin." Hızla yanıma geldi attığı tokat ile sertçe yere düştüm saçlarım yüzümü kapattı.

"Esin." Okan kolumdan tuttu o neden ağlıyordu, Tuana neden ağlıyordu? Aslında anlamıştım ama kardeşime ölümü konduramamıştım bu yüzden sorguluyordum neden diye?

"Neden çağırdın ki Ersin'i mezarlığa?" Tuana ne diyordu ben Ersin'i çağırmadım ki o birdenbire gelmişti.

"Ben çağırmadım," dediğim an komik bir şey demişim gibi gülmeye başladı.

"Sen çağırmadın öyle mi bu numara senin değil mi?" Ersin'in telefonunu yüzüme doğru fırlattı, telefon alnıma çarpıp ayağımın dibine düştü. Yere düşen telefonu aldım ekranı açık telefondaki mesajı okudum.

"Ersin yardım et, Mezarcı peşimde onun şimdiki hedefi benim öldürecek beni. Kurtar beni." Başımı iki yana salladım bu mesajı ben atmamıştım evet benim telefonumdan atılmış ama ben değildim.

"Ben değilim." Tuana bana bir kez daha vurdu bir kez daha vurmak için elini kaldırdığında bileğinden tuttum gözlerinin içine baktım.

"Ben canımın canını cehenneme çeker miyim hiç Tuana?" Nefretle gözlerimin içine baktı Umay'ı, Okan'ın kucağından aldı.

MEZARLIK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin