Bölüm 41 - 🌑

172 20 8
                                    

Babası karısının kafasına elini koyduğu süre boyunca ikisi de gözlerinden ışık saçmış ve dış dünyayla bağlantılarını kesmişti. Morpheus tüm bunlar bittiğinde kalbi duracakmış gibi hissetti. Karısı geri dönmüş müydü? Anıları artık onunla mıydı?

Aurora sendelediğinde ona doğru atılarak elinden tuttu ve ayakta durmasını sağladı. Bir an olsun bakışlarını solgun duran kızdan çekmeye cesaret edemiyordu. Bakışları tekrar düzeldiğinde onun yanaklarına ellerini yerleştirdi.

"Aurora, iyi misin?"

Kız ona boş gözlerle bakarken içinde bir endişe filizlenmeye başlamıştı. Ne geçiyordu aklından? Ne kadar süre o şekilde durduklarını bilmiyordu ancak kızın tepkisini beklemek rüya kralına sonsuzluk gibi gelmişti.

"Morpheus, aşkım."

Aurora onun üzerine atıldığında özlemle onu kolları arasına aldı. Öyle mutluydu ki yanlarında duran babası, ablası ve Aurora'nın yatan bedenini unutmuştu.

"Çok özür dilerim. Her şey için çok özür dilerim."

"Özür dilemene gerek yok. Her şeyi hatırladığın için çok mutluyum."

Ellerini tekrar yanaklarına yerleştirip alnından öperken artık tamamlanmış hissediyordu.

"Seni bedenine geçirmeme hazır mısın?"

"Evet, evet hazırım."

O ana dek sessizce bekleyen ölüm yanlarına geldi ve Aurora'ya gülümseyerek sarıldı.

"Tekrar her şeyi hatırlayabildiğin için mutluyum kız kardeşim. Artık seni bedenine yerleştirmenin vakti geldi."

Morpheus Aurora'yı elinden tutarak bedenin yanına getirdi. Kız hala gergin duruyordu ve bu sorunun hemen halledilmesi gerekliydi.

"Gerilmeni gerektirecek bir durum yok. Yapacağım şey içinde korku olmadığı sürece çok basit. Sana ilk rüyanı yarattırdığım zamanı hatırlıyor musun?"

"Evet."

"O anda olduğu gibi Hypnos'u düşün."

Aurora olumlu anlamda kafasını salladığında geri çekilip ona yapacağı büyü için hazırlanmaya başladı. Ölüm eline zümrüt bir madalyon vermişti.

"Bu benim kullandığım ve bazı büyülerimin kaynağı olan madalyon. Ne yapman gerektiğini biliyorsun."

Morpheus elbette biliyordu, elindeki madalyonu kaldırıp üzerine kumlarından serptikten sonra madalyona doğru üfleyip büyünün kıza ulaşmasını sağladı. Aurora'nın ruhu parmak uçlarından başlayarak çözülürken büyünün işe yaradığını görerek seviniyordu. Bu, kızın korku taşımadığı anlamına geliyordu.

Son saç teli de havaya karıştığında üflemeyi bırakıp doğruldu. Yatağın üzerindeki beden hala soğuk ve renksiz bir şekilde uzanıyordu. İçinde taşıdığı küçük bir endişeyle ona doğru adım atan rüya kralı, bir patlama sesiyle başını çevirip kapıya doğru baktı. Cehennem yaratıkları taht odasına doğru doluşurken Ölüm ve Zaman çoktan savaş moduna girmişti. Michael'in kılıcı elinde beliren Morpheus, diğer elinde beliren başlığını kafasına geçirip onlara saldıran yaratıkları tek tek öldürmeye başlamıştı.

"Ölüm, Aurora'yı koru. Bunların nereden geldiğine bakmaya gidiyorum."

"Kendine dikkat et küçük kardeşim."

Koşarken önüne çıkan engelleri bir bir kıvılcımlar saçan kılıçla yok ediyor, onların geldiği yöne doğru ilerliyordu. En sonunda Aurora'nın odasına ulaştı ve yerde açık görünen geçidi gördü. Pentagram şeklinde çizilmiş geçidin etrafı kanlarla kaplıydı ve sanki cehennemden geliyormuş gibi duruyordu. İyi de, cehennemi işgal etmişti, öyleyse nereden geliyordu bu yaratıklar?

Geçidi kapatmasına yardımcı olacağını düşündüğü büyüleri sıra sıra yaparken hiçbir şeyin işe yaramamasıyla daha da telaşlanıyor ve gelen her yaratığı kesip geçidin içine geri atıyordu. Rüya alemi dışarıdan işgal edilemeyecek kadar korunaklıydı. Yalnızca kralın izin verdiği varlıklar, kısaca rüya görme kapasitesi olan her şey, içeri girebilirdi. İki şeyden emindi; birincisi, bu geçidin sahibi girmesine izin verdiği bir şey kesinlikle değildi ve bir ilahi varlığa aitti, ikincisi ise ona bu geçidi açan içeriden biriydi. Özellikle Aurora'nın odasının kullanılması da Morpheus'u daha da sinirlendirmişti.

Arkasında beliren büyük ve karanlık gölgenin varlığıyla ensesindeki tüylerin diken diken olduğunu hissetti. Hızlı bir şekilde arkasını döndüğünde karşısında bulduğu cehennemin efendisi Lucifer'ın gülümseyen sakin yüzü, fırtınadan önceki sessizlik gibi gelecek daha büyük bir şeyin habercisiydi. Kılıcı elinde daha da sıkarken geçitten gelen yaratıkların ona dokunmadan çevresinde dolaşmaya başladığını fark etti. Anlaşılan Morpheus'u Lucifer'e ayırmışlardı.

"Eğer diz çöküp bebeği bana verirsen kan çıkmadan buradan giderim."

"Oğlumu rüyanda bile göremezsin Lucifer."

Lucifer'ın elinde daha önce hiç görmediği bir kılıç oluşurken Morpheus bütün gücüyle elindeki kılıcı savurdu ve iki silah alevler saçarak havada birleştiler. Asıl savaş şimdi başlamıştı ve Morpheus ailesini korumak için kendisini yakmaya hazırdı.







Lucy yine formunda ^^ sizce bu savaşın sonu ne olacak?

Beklenmeyen | SANDMAN (+18) (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin