Bölüm 14: Dejavu

242 42 2
                                    

saat: 19.27

At arabası sakin tempoda taşlı yolda ilerliyordu. Ağır tekerleğin taşlar ile buluşmasından çıkan takır takur ses etrafa yayılıyordu. Atların hareketi dolayısıyla nallarından çıkan ses Prens Donghyuck'un bir kulağından girip öbür kulağından çıkmak yerine kafasının içine kazınıyor ve aklında ağırlık yapıyordu. Taş yolun kenarları ormanlık idi. Yıllar boyu büyümüş bir sürü ağaç vardı. Gövdeleri kalın ve kökleri sağlamdı. Ağaçların bin bir dalında yüzlerce yaprak vardı. Bazı ağaçlar yazın başlaması ile iyice çiçeklenmişti.
Yerler yemyeşildi ve renkli renkli çiçeklere eşlik ediyordu.

Şeftali saçlı Prens Taeyong arabadan dışarı bakıyordu. Sinirli gibi görünüyordu ama aslında merak içindeydi. Kardeşi Prens Donghyuck'un onunla bu göreve gelmesine şaşırmıştı. Ondan böyle bir şey beklemiyordu.

At arabasında konuşmadan ilerleyen Taeyong ve Donghyuck halk teftişi görevine gidiyorlardı. Hal teftişi, adından da anlaşıldığı üzere, halk içinde gezinip halkın durumu hakkında bilgi almak içindi.
I. Prens Taeyong küçük olduğu zamanlarda bu göreve babası ile giderdi. Zaman ile büyüdükçe işin ehli oldu. İşin ehli olduktan sonra kral bu görevi Taeyong'a bıraktı. I. Prens Taeyong ise bu göreve giderken küçük kardeşlerinin de öğrenmesi için yanında onları da götürmeye başladı.

Bugün göreve çıkmadan önce yanına IV. Prens Jaemin'in yanında gelmesini isteyecekti fakat III. Prens Donghyuck kendisinin gelmek istediği beyan ettiğinde, şaşırdı. Donghyuck'un krallık faaliyetlerin hep kaçtığını herkes bilirdi bu yüzden ondan böyle bir adım beklemiyordu.

Taeyong aklında düşündüğü bin bir şeyi susturmak için kafasını iki yana salladı. Camdan dışarı bakan kafasını karşısındaki kardeşine çevirdi.
Kumral saçlı prens her zaman ki gibi zarif giyimliydi. Baştan aşağı buz mavisi giyinmişti. pelerinin omuz kısımlarına işlenen parlak taşlar insanların ağzını açık bırakırdı.

"Neden gelmek istediğini anlamış değilim."

Taeyong ağzında tutamadığı sözleri sonunda ağzından çıkardığında Donghyuck kafasını karşısında oturan ağabeyine çevirdi.
Kumral saçlı yüzüne sakince bir tebessüm yerleştirdiğinde Prens Taeyong ne olduğunu anlamamaya devam ediyordu.

"Sadece, gelmek istedim."

Tebessümünün ardından cevap verdi. Şeftali saçlı bu cevabı yetersiz bulduğu için sessizliğini korudu. Bu sırada at arabasının merkeze ulaşmasına az kalmıştı.
Donghyuck ona karşı dikilmiş bakışlar yüzünden nefesini saldı. "Halk teftişinin nasıl olduğunu merak ettim. Beni yanında bu kadar istemediğini bilseydim gelmezdim hyung."

Taeyong ardı ardına sıralanan hızlı laflar bitince güldü. Başını olumluca salladı ve şaşkınca şöyle dedi, "Krallık meseleleriyle işin yok sanıyordum. Beni şaşırttın." Büyük olan prensin içinde bir mutluluk duygusu oluştuğunda gülümsedi. Birbirine kitledikleri gözlerini ayırdıkları sırada ise at arabası yavaşladı. İki prens hızla cama göz attıklarında gelmiş olduklarını anladılar.

Görevliler tarafından kapı açıldığına I. Prens Taeyong önden indi. Kıyafetlerini düzelttiği sırada III. Prens Donghyuck buz mavisi at arabasından indi.

Arabadan indikleri gibi buz mavisi ve beyaz giyimli prensleri fark etti halk. Giysilerimin üstünde parlak taşlar ve bol bol kristaller vardı. Göz alıcı derecede görünen iki prensi fark etmemek için kör olmak gerekliydi.
Halk prenslere karşı başlarını eğdiklerinde Taeyong ilerledi ve insanlara başıyla eğilmeye başladı. Donghyuck olduğu yerde duruyor ve etrafta olan insanlara bakıyordu. Gözleri fıldır fıldır geziniyor ve tanıdık bir simayı arıyordu.
Prens Taeyong arkasına baktığında, Prens Donghyuck'un öylece dikildiğini gördü. Yavaşça yanına adımladı.

Three Kingdoms › nomin, markhyuck Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin