Bölüm 17: Moon Sarayı'nın Dışana

217 40 11
                                    

Moon Krallığı: perşembe, 01.01

Prens Donghyuck masasının üstünde öylece bıraktığı parşömenin Prens Taeyong tarafından alınması üzerine lanetler ede ede ve Mark'ı düşünerek uyuyakalmıştı.

Saatin geceye vurduğu bu zamanda herkes uykusuna çoktan kavuşmuştu. Yıldızların sükunete çekildiği bu gece de gökyüzünde ay oldukça parıldaktı. Rüzgarın estiği gece hafiften soğumuştu. Ağaçların kalınlı inceli dalları birbirine savaş açmış gibi rüzgar sebebiyle vuruyordu ve Moon Krallığı Sarayının camlarını inletiyordu.

Prensimizin pamuk gibi beyaz saçları saten kılıflı yastığına dağılmış ve parlak görünüyorlardı. Yatmadan önce süründüğü kokular Prens Jaemin'in her yanına işlemişti. İnci tene sahip prens uyurken bile bir peri masasındanmış gibi fevkalade görünüyordu.

Bu sırada sarayın bahçesinde biri vardı. Parmak ucunda ilerliyor ve sürekli oraya buraya bakıyordu. Temkinli attığı adımları hem ürkek hemde heyecan doluydu. Gözüne kestirdiği camın önüne gelince tarafa bakındı. Siyah mat botları üzerinde birkaç adım daha atıp yere eğildi ve küçük bir taş aldı eline. Hızla kolunu yukarı kaldırdı ve taşı cama doğru fırlattı. Küçük taşın camda çıkardığı sese karşı biraz bekledi. İstediği yanıtı alamayınca yerden bir taş daha aldı. Yeniden taşı cama fırlattı. Beklediğinde bir yanıt gelmedi. Ağır ağır sinirlenmeye başladığında yere eğilip bir taş daha aldı. Kolunu havaya kaldırması ile taşı atacağı sırada camın ardından ışık geldi.

Odaya ait camın ardındaki kişi mumun ışığında cama yaklaştı ve hızla pencereyi yukarı doğru kaldırdı. Mumu yanı başına bırakıp aşağı baktı.

"Hey!"

Taş atan kişi sessizce seslendiğinde beyaz saçlı prens kaşlarını çattı. Siyah botları olan bu kişinin siyah, saten bir pelerini vardı. Ve kafasına pelerinine bağlı olan bir kapüşon geçirmişti. Simsiyah olan bu kişi, geceye kamuflaj olmuştu.

"Jaemin?" Dedi aşağıdaki kişi. Bu karşı Jaemin kaşlarını çattı, kim olduğunu kestirmemiş gibi duruyordu. Camdan cevapsız bir şekilde bakan kişiye karşı kapüşonunu indirdi siyah pelerinli. Siyah saçlarını eliyle karıştırıp düzelttiğinde Prens Jaemin anladı kim olduğunu.

"Jeno?"

Jeno adını beyaz saçlının ağzından duyması ile gülümserken elini kaldırıp el salladı. Jaemin şok olmuş ifadesi ile ağzı açık bir şekilde aşığan ona el sallayanı izledi. "Burada ne arıyorsun?" Diye hızla çıkıştı camdaki prens.

Jeno gülümsemeye devam ettiğinde Jaemin hızla sağa sola bakmaya başladı. Kimsenin olmadığına kanaat getirdiğinde aşağıdaki prense konuştu. "Jeno! Biri seni görebilir." Siyah saçlı prens ayın altında parıldayan yüzünü olumsuzca salladı. "Evham yapmayı bırak ve aşağıya gel."

Jaemin elini kaldırıp gel işareti yapan prense baktıkça baktı. Ayın altında parlıyordu her tarafı mükemmel biçimlendirilmiş bir kristal parçasını andırıyordu.

"Aşağıda ne yapacağım?"

Jeno nefes saldığında hâlâ elinde tuttuğu küçük taşı yere fırlattı. "Aksiyonu bozmayı bırak ve buraya gel!"

Geniş omuzlu prens çıkıştığında Jaemin gülümsedi. Mumunu alıp içeri girdi ve camı kapattı. Dolabına gidip en koyu giysilerini giyindi. Jeno'nun nasıl geldiğini, kimlere görünüp görünmediğini ya da neden onu aşağıya çağırdığını bilmiyordu. Başına gelebileceklerden şüphelene şüphelene elinde mumu ile odasından çıktı. Kapı önündeki askerler yoktu, hızlı adımlar ile koridorda yürüdü.

Three Kingdoms › nomin, markhyuck Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin