Bölüm 26: Prens Jaemin'in Günlüğü

273 38 13
                                    

Moon Krallığı, pazar: 16.30

Kral Taeil Moon'un kalp krizi vakasının üzerinden tam bir hafta ve bir gün geçmişti.
Prens Jaemin odasında sıkkın canı ile bir oraya bir buraya yürüyordu. İçinden atamadığı kara karmaşa onu saniyeler geçtikçe yiyip bitiriyor gibiydi. İçinden atması gereken bu karadelik hakkında kimse ile konuşmak istemiyordu ama artık içinde tutup saklayacak gücü de kalmamıştı. Hızla odasında hareketlendi ve cam önündeki büyük masasına oturdu. Masanın sağında duran parşomenleri birleştirerek yapmış olduğu defteri kendine çekti ve sayfaları teker teker çevirmeye başladı. Çoğu sayfası dolu olan el yapımı günlükteki el yazısı Prens Jaemin'e ait idi. Ne zaman kaybolmuş hissetse, içinde yaşadığı olaylar çıkılmaz bir kör düğüme dönüşse buraya yazardı. Biri ile veyahut kendisi ile sohbet edermiş gibi yazdığı bu yazılar ona huzur verir olmuştu.

Son yazılı sayfasına baktı. Bu sayfada "Jeno" ismi oldukça fazla geçiyordu. Göz kırpıştırarak sayfayı inceledi ve fark etmediği küçük tebessümü yüzüne konduğun da arkasını çevirdi. Boş sayfa gün yüzüne çıktığında kalemini mürekkebine batırdı.

Sevgili Günlük,

Yaz sıcakları olmasına rağmen etraf sopsoğuk ya da ben donuyor gibi hissediyorum. Normal zaman da bakmaktan keyif aldığım gökyüzü şu an koyu renkli bulutlar ile kaplı.
Dün ise daha da soğuktu. Esen rüzgar dondurucu derecedeydi. O soğuk hava da sıraya dizilmiştik. Ağabeylerimin, küçük kardeşim Chenle'nun ve benim ayak ve el parmaklarımızdan yayılan soğuk yavaş yavaş tüm bedenimize işlemişti ve bizi dondurucu etkisi altına almıştı.

Donghyuck hariç, prensler olarak hepimiz gözlerimizi ayırmadan önümüzde olan büyük mermere bakakalmıştık. Bu mermer büyük ve görkemli idi ama hüzün ve karamsarlık yayıyordu. Toprağın üstüne ve yanlarına konmuş büyük çiçekler ortamdaki tek renkli ve pozitif şey idi.
Prensler olarak hiç birimiz bu anın gerçek olduğunu ve bir gün geleceğini düşünmemiştik belki.
Ağabeylerim, kardeşim ve benim arkamda ise Naka ve Moon Krallığı'nın kralları, Kral Kun Qian ve Kral Yuta Nakamoto dikilmişti. Krallarının yanlarında duran diğer prensler ise başlarını öne egmişlerdi. Üç krallığında da orada, o mermer taş önünde olması o anın gerçekliğini arttırmış ve içimde ki yıkılma hissini daha da uyandırmıştı.
Herkes sükunet içinde dikilirken Taeyong ağabeyimin sesi duyulmuştu ve şu sözleri etmişti:

"Moon Krallığı'nın Kralı Taeil Moon, sevgili babam, saygı ile anıyoruz. Bize bıraktığınız bu krallığı canımız pahasına koruyacağımıza söz veriyoruz."

Ağabeyimin kendinden emin sesi ile konuşurken baktığı tek yer mermer mezar taşı idi. Bu mermer mezar taşı üzerinde; Moon Krallı, Kral Taeil Moon yazıyordu.

Yazdığı son cümlenin ardından hızla kalemini attı ve defterini kapattı Jaemin. İçinde hissettiklerinin az bile olsa geçtiği hissetmemişti. İçi hâlâ kapkaranlık ve huzursuzdu. Nefes saldı ve elinin masanın ucunda duran şaraba attı. Şişeyi kavradı ve tıpasını çıkardı. Mayhoş koku daha şimdiden burnuna dolarken kadehini aldı ve doldurdu. Tümünü doldurduktan sonra şişeyi geri köşeye bıraktı ve doldurduğu büyük kadehten boğaz yakan büyüklükte yudumlar almaya başladı. Kadehinde olan sanki suymuş da kırmızı rengini almış gibi rahat ve gözleri kapalı içiyordu. Kadehi masaya geri bıraktığında yarısından fazlasını içtiğini gördü. Kafasını iki yana salladı ve ağzını uyuşturmuş şarabı sindirmeye çalıştı. Kalemini yavaşça eline aldı ve mürekkebe batırdı. Günlüğünü açıp derin nefes aldı.

Kralın, yazdı.

Yazdığına baktı ve sanki bir sinir veyahut kırgınlık sardı etrafını. Yazdığı kelime okunmayana kadar üzerini karaladı. Bu işlemi yaparken nefes nefese kalmıştı. Sakinleşip nefesini düzenlediğin de yeniden yazmaya koyuldu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 23, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Three Kingdoms › nomin, markhyuck Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin