Bölüm 18: İki Bar Ortağı

216 43 3
                                    

saat: 01.44

İki prensin yolu devam ettiğinde Jaemin huzursuzdu. Saraydan ayrılmıştı, hemde Jeno'yla. Nereye gittiklerini, ne yapacaklarını dahi sormamıştı. Sadece başını önündeki geniş sırta koymuş ve hafif esen rüzgardan dolayı mayhoş hissediyordu.

Düşündüğünde, bu yaslandığı sırtın sahibini hiç tanımıyordu. Ama onu gördüğünde gülümsüyordu ve korkutucu gelen her eylemi Jeno ile yapabileceğini hissediyordu. Bunun sebebi Jeno ile attıkları cesur ve riskli adımdı. Üç Krallığa birden yalan söylüyor ve rol yapıyorlardı. Hayatının hiçbir zaman diliminde atmadığı bu adımı Jeno ile atması ister istemez ona karşı yakın hissetmesine sebep olmuştu.
Jeno'yu tanımak ve bunun sayesinde daha iyi rol yapabilmek isterdi Jaemin. Ama birini tanımak nasıl olurdu? Bazı insanlara göre birini tanımak en sevdiği rengi, yemeği veya hobilerini bilmek olurdu lakin asıl bir insanı tanımak düşüncelerini bilmektir. Bir insanın eylemleri ve olan olaylara karşı nasıl tepki verebileceğini tartabiliyorsanız, o insanı tanıyorsunuz demektir.

İkilinin üstlerinde oldukları at ağaçlar arasından ustalıkla ve hızla geçmişti. Yemyeşil çimenlerden ve farklı farklı yabani çiçekten yayılan koyu yavaş yavaş kesildiğinde Jaemin sakince gözlerini araladı ve binbir şey düşündüğü aklını temizledi. Atın nallarından çıkan takı takır seslerden taş bir yola girdiklerini anlamış oldu. Başını yasladığı yerden hafifçe kaldırdı ve etrafa göz attı. Tek tük evler gördüğünde halkın çevresine giriş yaptıklarını fark etti. Bembeyaz sokaklar üzerinde binbir çeşit çiçekler de vardı.

Siyah yeleye sahip at uçar gibi hızla gidiyordu ve Prens Jaemin'in etrafı dikkatlice izlemesine engel oluyordu.
Etraflarında olan evler git gide çoğaldı. Ve geniş yoldan birkaç sokağa saptılar. Atını sokaklara yönelten Jeno, gözüne tanıdık sokağa girince dizginleri sıkılaştırdı. At yavaş bir biçimde ilerlemeye başladığında Jaemin karanlık sokakta etrafa baktı.
Pek yüksek olmayan taş binaların yan yana olduğu, kapılar üstünde birkaç tabelanın asılı olduğu bir sokaktı. Bütün taş binaların camlarından dışarı ışık süzülüyordu ve sokağı loş bir biçimde aydınlatıyordu. Bazı camlardan ışık eşliğinde güzel kadın sesleri veya mayhoş erkek sesleri duyuluyordu. İnsanların konuşmasına eşlik eden bu melodik sesler güzel bir şarkıydı.

Jaemin gözlem yaparken at durdu. Jeno bir çırpıda indiğin de ayakları üstünde Jaemin'e gülümsedi. Hemen inmesine karşın şaşkın bakan Jaemin, siyah saçlı prensin yardımı ile attan indi. "Neredeyiz?" Diye hemen sordu Jaemin.

Jeno sorusunu cevaplamak yerine atın dizginleri kavradı ve önünde durdukları taş ahırın girişine yürüdü. Kapının önünde tahta bir sandalyeden oturan adam ayaklandı. Kalkması ile sandalyeye ayağı çarptı ve kısa sandalye devrildi. Bunu fark bile etmeyen adam Jeno'ya ilerledi. Jeno cebinden birkaç yuvarlak çıkardı. Loş ışığın yansıması ile parlayan altın paraları adamın eline bıraktı. Adam hemen başını onaylarca salladı ve atın dizginlerini Jeno'dan aldı. Siyah saçlı prens atının siyah yelesini okşadı ve atından uzaklaştı, yeniden Prens Jaemin'in yanına geldi.

Sessiz ve sakince onu bekleyen Jaemin'e hafifçe tebessüm ederek üstündeki pelerinin yakalarını bir arada tutan siyah düğmeyi açtı, ardından pelerini üzerinden çıkardı. Üstünü çıkarması ile simsiyah pantolonu ve kalın kazağı ortaya çıktı. Pelerini karşısındaki prensin omuzlarına bıraktı ve yakasındaki düğmeyi ilikledi. Ellerini karşısındakinin omuzlarına bırakıp hayali tozları silkeledikten sonra kendine geri çekti.

"Halkın seni tanımasını istemeyiz."

Lafları bitince uzandı ve saten pelerinin kapüşonunu kapattı. Buna karşı Jaemin gülümsedi. Kapüşonun kapanması ile gözlerinin altına kadar indi. Hemencecik elini kaldırıp kapüşonu biraz geriye itti.

Three Kingdoms › nomin, markhyuck Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin