Bölüm 21: İki Yabancıdan İki Aşığa

237 37 0
                                    

Naka Krallığı: cuma, 20.10

Akşam karanlığı çökmeye çoktan başlamış ve güneşin uykuya dalma vakti geçmişti. Yıldızların yer yer göründüğü bu gece başlangıcı vaktinde üç büyük krallık, Nakamoto Krallığı'ndaydı.

Naka Krallığı'nın düzenlediği şaşalı balo gecesinde herkes tam takım giyinmiş ve sürünmüştü. Her prens ve prensesten güzel ve sarhoş edici kokular yayılıyordu. Naka Krallığı'nın ön bahçesinde olan bu etkinlik herkes tarafından beğenilmiş gibi görünüyordu. Bahçenin tam ortasında mermer taşlardan olan pistte birkaç prenses ve prens sakin müziğin eşliğinde dans ediyordu. Her yere asılmış yüksek yüksek ışıklar sarı sarı etrafa parıltı saçıyordu. Üst üste dizelenmiş ve bu sayede bir piramit oluşturmuş kadehler birer birer içiliyor, her renk ve her koku türünden olan içkiler soylular tarafından rağbet görüyordu.

Bazıları ise kalabalık ön bahçeden kaçmıştı. Bakışlar arasından ninjalar gibi sıyrılıp arka bahçeye süzülmüştü. Hızlı hızlı adımlarına karşı pabuçlarının tabanları her zeminde farklı ses çıkarmasına yol açıyordu. Koşar adım gidiyor ve sağına soluna bakmaktan önüne bakmıyordu. Takılıp düşmesine saniyeler varken bir kol tarafından yakalandı ve onu yakalayan kişi hemen kollarını etrafına sardı. Kafasını yasladığı göğüsten tanıdık koku burnuna dolunca rahatlamış bir nefes saldı. Kollarını karşısındakine sardı ve derin nefesler aldı.

"Kokunu özlemişim."

Yüzünü sarıldığı göğüse gömdüğü için sesi boğuk çıksa da uzun boylunun gülümsemesine sebep olmuştu.

"Sadece kokumu mu?"

Sırıtarak söylediği sözlerin ardından kollarını sıkıca sardığı bedeni serbest bıraktı. Hemen dudaklarına bir buse kondurdu. Dudaklarına değen saten dudaklar ile irkilen Prens Taeyong gülümsemeden edemedi. Ellerini kaldırdı ve daha da öpmeye çalışan Prens Jaehyun'u ittirdi. Dudak asan Jaehyun'a aldırış etmeden etrafa bakındı. Paranoyaklık eden Taeyong'a nefes salıp aklına gelen olaydan bahsetti.

"Dün gece rüyamda seni gördüm."

Bu sözlere karşı Taeyong'un dudakları beyninin kontrolü dışında yukarı kıvrıldı. "Gerçekten mi?"

Başını salladı Prens Jaehyun. Şeftali saçlının yanaklarını okşadı.

"İlk tanıştığımız zamanı gördüm, ormanda."

Taeyong'un tebessümü büyüdüğünde Jaehyun'un gülünce çıkan gamzeleri de ona eşlik ediyordu. İkisi de ilk tanıştıkları zamanı düşünürken Taeyong elini kaldırdı ve şerçe parmağını Jaehyun'un gamzesinine bastırdı. Bunu her yaptığında gülen Jaehyun, onu kendisine çekti. Sıkıca sarıldı.

Birkaç yıl önce:

Sabah saatlerinde yüksek ağaçların olduğu bir ormanda dört nala giden bir kahverengi at vardı. Koyu renk yelesi vardı ve yepyeni nallarından çıkan toprağa sürtünme sesi birinin geldiğinin işaretiydi. Ağaçları hızlıca es geçiyor ve rüzgarı delip geçer vaziyetteydi.

Atın nallarının sesini duyan yayan biri vardı. Koyu kahve saçları terden alnına yapışmıştı. Bir ağaca dayanmış soluklarınıyor ve bacağını tutuyordu. Üstüne giymiş olduğu pantolonu yavaş yavaş kırmızı rengine boyanıyordu. Dişlerini sıkıyor ve derin nefes alıyordu. Tuttuğu bacağını sıkıyor ve acıyı dindirmeye çalışıyor gibiydi. Lakin faydası oluyor gibi görünmüyordu. Soğuk soğuk terler akıtıyor ve kan kaybından dolayı gözlerinin karardığını hissediyordu. At nalından çıkan sesler gittikçe arttığında ileriye doğru baktı ve sese doğru yürümeye koyuldu. Gelen kişiyi seçmeye çalışırken gözleri bulanık görmeye başladı. At üstünde olan Prens Taeyong aniden sola dönüş yaptı ve karşısında gördüğü kişi ile korkarak atı durdurdu. Az daha atı ile ezeceği kişiye bakmak için atından hemen indi. Atın diginlerini yanında bulunan ağacın kırılmış dalına taktı.

Three Kingdoms › nomin, markhyuck Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin