Sessizliğin içindeki hırsızlar -7-

128 11 0
                                    

Gözlerimi kıpırdattım. Uyanmak istemiyordum. Aksine öyle bir uykuya yatayım ki asla uyanmayayım istiyordum. Hani bazen böyle çok uyursunuz cidden çok ama sanki hiç uyumamış gibi hissedersiniz ya aynen o durumdayım.
"Tamam gözlerini Açıyor. Gece? Pudingim Dünya'ya dön biliyorum şuan Eminem ve Linkin Park konserinde Dean, Sam ve Castiel ile halay çekiyorsun ama olmaz yani bizsiz orada olman. Insanlığa sığmaz güzelim."
Sonra garip bir ses geldi böyle bir surata vurma sesi gibi. Iyice araladım ilk her şey bulanıktı. Netleşmeye başladıkça daha fazla uyumak istedim. Karşımda Lodos ve Uraz dışında onlar da bağlanmış durumdalar onu unutmayalım. Suratları da kan revan içinde. Onun dışında suratı tekrar dağılmış Mert vardı. "Hey şapşallar çekin suratlarınızı benden Mert piçi sende Çek." Sesim onlarda incelirken Mert'e döndüğümde kan kusuyormuş gibi çıkıyordu. Sesim de haklı şimdi. "Çöz onları. İşi yapmayacağız bunu biliyorsun ama beni yaralı bir kolla bıraktın man kafa. Ben bu kolların üzerinde zıplıyorum."
Sonuna doğru bağırdım. Yüzündeki pişmanlık karesinin fotorafını çekmek lazımdı. "İşi yapmayacağız!" Sonra tekrar iki yumruk attılar ikisine de. Sesimin sert çıkması ne olursa olsun en Sevdiğim huyumdur. Karşımda biri ölse bile sesim sert çıkardı. Uraz aklından bilmek istemeyeceğim küfürler söylüyordu. Bu arada yatak dediğime bakmayın süngerimsi bir şey o kadar yani büyük ihtimal bir terk edilmiş barakada falanız. Ne mantık ama 3 tane deli ve anormal insan kaçır gel barakaya hapset mal. "Alın bakalım yarın akşamki işinizin olacağı yer ve davetli listesi. Işi yapacaksınız. "
"Yapmayacağız. "
"Yapacaksınız yoksa o arkadaşlarınız cehennemi boylar."
"Hadi ya götün yiyorsa piç." Diye bağırdı Uraz.
"Hadi ama kozlar bende azıcık kafanızı kullanın. Gece'ye zarar verebilirim ailenize zarar verebilirim."
Ben hiçbir şey yapmadan sadece izliyordum. Arka kısımdan bir Bıçak aldı ve geldi bir an yine beni doğrayacak sandım ama Uraz'ın yanına gitti ve yanağına doğru değdirmeye başladı. Hafifçe. "Senden hep nefret ediyorum zaten." O an Sertçe yanağına çekti oradan da koluna ben bir Çığlık attım tabi. Sonra Lodos'a yöneldi. Arkadan biri beyaz bir şey getirdi. "Bekle o zevki ben yaşayacağım." Zevkini götünde takla attırdığım. Lodos'un tişörtünü yarısına kadar yırttı ve oraya güzelce bir çizik attı. Bir Çığlık daha Uraz'ın küfürlerini duyamıyordum kulağım uğuldamaya başladı. Uraz'ın yanına geri dönüp elini beyaz şeyin içine daldırdı ve yaralarına döktü. Uraz'ın bağrışı bütün kulübeyi sarstı. Ben de Çığlık atıyordum onların Acısını ben çekiyormuş gibi. "Dur bebeğim daha sana gelmedik. Ne bu Çığlık?"
"Saçmalama lan gel buraya sakın ona yapma."
"Hadi lan yiyorsa yap götün yiyorsa gel hadi daha ne zarar verebilirsin!"
Yanıma geldi ve omzuma küçük bir çizik attı yanaklarımı okşadı içten içe ana avrat sövüyordum. Sonra Köprücük kemiğimi çizdi diğer tarafa kadar. Tuzu buraya istedi evet tuz olduğunu anlamıştım alkışı hak ediyorum. "Yiyorsa daha fazlasını yap!" Bu gidişle kısa sürecekti zaten. Tuzu eline aldı ve yarama boydan boya döktü o acı nasıl bir acıdır inatla dudaklarımı birbirine bastırdım Gözlerim sulanmaya başlamıştı yenilemem olmaz. En sonunda bir damla benden izinsiz düştü ve o anda çırpınmaya başladım. En sonunda Lodos beklediğim şeyi söyledi.
"Tamam lanet olası dur dur! Yapacağız yapma bir şey."
"İşte budur en sevdiğimden kusura bakma Bebeğim senle sonra hallederiz. Şimdi sizi şuradan çıkaralım. "
Bok lalesi şu iş bir bitsin.
••••~••~•~•~••~•~••|
Ama biz ki Will Graham, Hannibal Lecter, Dexter Morgan, Robert Langdon, Sherlock Holmes'un çocuğuyuz. Bu kadar deha bir araya gelirse ne olur? Yürüyen beyin!!! Gülün... gülsenize la. Omuz kısmımın ağrıları Yüzünden saçmalıyordum cidden çok ağrıyordu tuz dökmesi daha da Yaktı. "Tam olarak ne çalacağız ve her şey bizim elimizde mi?"
Çabuk alıştık biliyorum. "Her şey emrinize amade leydim. Sizinde beyler. Siz halledin ben yemek bir Şeyler alacağım." Diyerek Kapıya uzaklaştı.
"Kahve de getir. Unutma bak kafana en son attığım yumruk Yüzünden." Uraz gülmeye başlayınca ben de güldüm bizi gören Lodos kahkaha bastı. Sanırım sinirden gülüyorduk. "Susun tamam ne yapacağız?"
"Bence Müzenin Planı'nı alalım kroki falan havalandırma boruları Lazım olacak."
Çalacağımız şey Zencefil Yumurtası diye adlandırılan ki bence ismi çok Saçma yani zencefilin yumurtası olur mu? Her neyse ama mantıklı çünkü Şekli içinde Zencefile benzeyen bir yumurta.
"Zencefil Yumurtası ne kadar korunuyor?"
"Etkisiz hale getirmek için ne yapılması gerekiyor?"
"5N1K"
Diye bağırdım en sonunda. Dikkati çektiğimde konuşmaya başladım. "Millet bunun için en az bir hafta araştırma gerekiyor farkında mısınız? Güvenlik vardiyaları, Kameralar, çıkış yerleri, kıyafetler, sistemleri. Bu sıçbok şeyleri nasıl halledeceğiz?"
En güzel noktaya değinmiştim. Bana baktılar sonra birbirlerine. Uraz ise böbürlenerek lafa girdi.
"Biz ki Will Graham, Hannibal Lecter, Robert Langdon, Dexter Morgan, Sherlock Holmes'ım çocuğuyuz nasıl olur da yapamayız sizce?"
Evet biliyorum biz üçümüz ikiziz. Artık telepatiye de başladık. Ben gülmeye başladım. "Demin ben de aklımdan onları söyledim." Dedim cidden başlamalıydık. O Sırada Mert içeri girdi tabi bütün mutluluk ifadeleri yerini buz gibi sulara ve gözlere bıraktı. "Yiyecekleriniz içecekleriniz dumanlarınız her şey burada bilgisayar vs. Sizi istediğiniz yere bırakacaklar adamlarım. Özgürsünüz ama bu iş bu akşam bitmezse siz bitersiniz." Dedi çıktı. Ben bilgisayarı aldım Lodos yiyecekleri aldı adamlar Kapıya geçtiler durmaya başladılar Mert'ten bir kütüphane bulup içinde ne kadar Zencefil Yumurtası bilgisi varsa alıp gelmesini istedik. Telefonumu görünce aldım ve büyükbabamı Aradım. "Büyükbaba?"
"Alexandra. Neredesin?"
"Ben bu akşam gelmeyeceğim beni idare et olur mu?"
"Tamam." Telefonu kapattım ve yatağın kenarına attım. Arama motoruna yazdığımda doğru dürüst bir bilgi bulamadım ta ki Müzenin kendi websitesine girene dek.
"Hey burada."
Dedim bizimkiler kafalarını iki omzumdan uzattılar. "2012 yılında Mayıs Ayında Türkiye'ye gelen Zencefil Yumurtası çok kırılgan bir Yapıya sahip öyle ki kırılmaması veya çatlamaması için içi yumuşak olan bir madde ile korunarak getirilmişti. Ona ait özel bir kutu yapıldı. 15 cm büyüklüğündeki bu Yumurta antik Yunan'dan kalma olarak düşünülüyor. Yüksek Güvenli hava geçirmez bir cam fanusta saklanıyor ve konulduğu oda henüz ziyarete açılmadı Kutlama gecesi ile açılacak. Ziyaretçilere açılmamasının bir sebebi ise manevi değeri çok değerli olan bu yumurta Isı konusunda da hassastır çatlama olabilir. Ona Ayrılan özel oda ile 3 senedir uğraşılıyor havalandırma boruları daha fazladır. Amerika için de önemli bir antik eşya olduğu için FBI Tarafından korunuyor. "
Neden haberim olmadığını anlıyordum. Aşağı indirip fotografına baktım. Hakikaten yumurta gibiydi ama Şeffaf çok şeffafdı. Ve içinde Zencefile benzer bir şey vardı zeytin dalı gibi de duruyordu aslında ne alaka bilmiyorum. "Tamam ne bok olduğunu öğrendik nasıl alacağız hava geçirmez cam diyor?" Uraz en önemli noktaya değindi bir şekilde almamız gerekiyor. FBI. "Lan FBI diyor. Mert'i ara buldum. Siz ikiniz bana göre daha iri yapılısnız ve büyüksünüz ikiniz FBI'a katılacaksınız ve odada olacaksınız giriş ve çıkışı bulmamız Lazım ben de havalandırmadan girerim. Dışarıda araba beklemeli bu Müzenin kaç çıkışı vardı?"
"Dört." Kapıdan biri ilerledi. Mert her zaman ki gibi elinde birkaç kağıt vardı.
"Işte burada binanın krokisi Haritası katları vs vs." Eliyle tek tek açtı. En sonunda bir işe yaradığı için mutluydum. 4 giriş çıkış kapısı ana caddeye bakan iki tane vardı içeride kaybolursak sıçtığımızın resmiydi. "Davetliler şu Kapıdan girecek bu bir Numaralı kapı Görüyorsunuz merdivenleri şato girişi gibi. Onun tam arkasında ikinci kapı var diğer ara sokaklardalar oralar malzeme girişi olarak kullanılıyor." Kafa salladım birileri dersine Çoktan çalışmış. "Peki ya havalandırma boruları? Içeri girdin mi?" Kafa salladı bir dosya daha attı ortaya fotoğrafları çevirmeye başladı Güvenliğin fotoğrafları falan en arkada da vardiya değişim Zaman'ları asılıydı. İşimiz kat be kat kolaylaşacak. "Tamam bu 'özel' kutlama için kokteyl garson vs dansçı falan olacak mı?" Bir an o dançılar arasına bizimkileri katmak istesemde on saniye sonra vazgeçtim. "Kokteyl değil bildiğiniz dev gibi parti ışıklandırmasıyla falan parti işte. Bar gibi olacak. " kafa salladım Yarısı hazırdı Planın hemen bitirip Defolup gitsek mükemmel olur. Bar gibi olursa göz gözü görmeyecektir ve bir çok kişi göt Peşinde olacaktır. "Sahte bir Zencefil Yumurtası Lazım." Uraz ve onun fikirleri. Hepimiz anlamaz şekilde bakınca derin bir nefes aldı. "Böyle bir şeyi alacaksak mutlaka ağırlık hassasiyeti vardır o şeyde. Onun ağırlığında başka bir şey koymalıyız. Nasıl bu yaşa kadar yaşadınız?" Gerinerek arkasına yaslandı. "Büyükbaban arıyor Gece." Bir ses beni düşüncelerimden uyandırdı. Elimi telefona attım açtım. "Ha?"
"Alexandra. Nerdesin?"
"Lodos, ben ve Uraz dışarıdayız. Bir problem mi var?"
"Tekrar bir kontrol edeyim dedim. Eve gelmeyecek misin?"
"Büyükbaba annem veya babam mı yanında.?"
"Evet."
"Boşver onları cevap bile verme. Sana FBI hakkında bir şey soracağım."
"Sakın onlardan biri Olacağım deme."
"Hayır sadece Zencefil Yumurtası diye bir antik şey var onun ağırlığını soracaktım ve FBI onu korumak için Türkiyedeler yani..."
"Tamam sus ağırlığı 333 gram gibi bir şey sanırım yanlış hatırlamıyorsam. Sen tarihe mi merak saldın?"
Bir Şeyler mırıldandım kapattım. "333 gram." Dedim herkese sayıya bak ya poz verir gibi. "En fazla 4 saate sahtesini hazırlatırım. Başka bir şey?" Hızlıca üzerine attım yumruk atmaya başladım tekme her şekilde atabildiğimi atıyordum herkes şaşkındı. Mert bile. Sonuç olarak burnu ve dudağı kanıyordu tişörtünün mide kısmında converse izleri vardı. Kolları kıpkırmızıydı. En sonunda adamları beni ondan ayırıp geri fırlattılar bunun üzerine Lodos ve Uraz da ayaklanmaya çalıştılar ama ben üzerlerindeydim. "Bu bana dokunduğun için beyni mikserde karıştırılmış piç!" Diye bağırdım sonra da Gözlerimin dolmasına engel olmayarak yaşlarımı tekrar bıraktım. Iki yanımdan da sarılma Alınca Dünya'ya ve gerçekliğe döndüm. "Geçti her şey geçti güzelim sakin ol. Pudingim bak biz Varız yanında ayrılmayacağız sen evlenirsen bile." Sesi yarıştırıcıydı cümlenin sonuna doğru da gülümser oldu ben de oldum. "Gıız Gece ağlama kız bak sen ağlayınca tam buramdan bir şey kopuyor ve yerine yenisi gelmiyor sen sarılıncaya dek. Ve bu cidden doğru." Parmağını göğüsümün üst tarafına koydu. Kalbimi göstermeye çalışıyordu ama Uraz'ın henüz o kadar biyolojisi yok. Ben de sımsıkı sarıldım ona bir an ikimizin de nefes alamadığını hissettim sonra aynı şekilde Lodos'a sarıldım. Arkamdan iki çift el daha bizi sardı. Biz bu kadar duygusal olamazsın hiçbir zaman olmadık da. "Tamam nefes alamıyorum çekin ellerinizi." Lodos resmen ikimize de çemkirmişti.
"Biz de seni seviyoruz bebek." Uraz aynı anda kaşlarını da indirip kaldırdı. "La yoksa siz!!.... anam ben nerelere gidem hangi dağlarda ölem kız siz ikiniz abov abov abov!!" Aynı anda iki elden de kafama tokat yiyince sustum. Iki sanye geçmeden böğürerek gülmeye başladık. Işin sonlarına doğru ben Lodos'un ayağına yatmıştım Uraz benim ayağıma Lodos da Uraz'ın midesine yatmıştı Bermuda şeytan üçgeni gibiydik şuan. "Biz şimdi yarın hırsızlık yapacağız. Bizim ne karımız var?" Uraz homurdanıyordu sanırım bir bira şişesi götüne girmişti. "Ailemiz, diğer arkadaşlarımız manevi olarak herkes, maddi olarak da Tanrı bilir." Dedi Lodos bütün grubu önemsediğini her zaman biliyordum. Kapı çalındı evet büyük ihtimal Mert geldi piç ismini duyar duymaz damlıyordu. Para diyoruz Mert geliyor. Hiçbirimiz kalkmadık. En sonunda kart sokma sesi geldi ve kapı açıldı. Içeri giren kim Mert diyen otur 100. Aferin akıllı kuzuma benim. "Yeni haberlerim var işin sonunda sizinle ne olacağını konuşmaya geldim."
"Eee?" Dedik aynı anda demin biz bu Konuşmayı yapmadık mı zaten.
"Yurtdışına kaçırılacak yani gelen para ortaklara bölünecek şimdi en büyük gemiyi düşünün düşündünüz mü?"
Evete benzer sesler çıkardık. "Tamam şimdi onu unutur çünkü alacağımız para ondan daha büyük!" El çırptı ve yerinde zıpladı. Lan anlamıyorum nasıl oluyorda bu salak mafya gibi Şeyler için çalışabiliyor. "Eee?" O kadar tepkisiz kaldık ki sanırım anlamadığımızı düşündü ve tekrar ses çıkardı o susunca ortam da sessizleşti tabii. Hala ses yoktu. "Saat kaç.?" Bıkkın bir tavırla kıpırdandım hala üçgendeydik. Mert de tekli koltukta telefonla uğraşıyordu. "3.38 yarın normalmiş gibi okula gideceksiniz ve o arkadaşlarınıza hiçbir şey söylemeyeceksiniz." Tekli koltuktan bize bağrıyordu. Elimle orta parmak Yaptım. "Tırnak izleri yakışmış." Dedim gülmeye başlayarak. "Sana da kolundaki yara yakışmış ve o pantolon mükemmel olmuş sabah fark ettim." Dedi göz kırparak kabul kendim kaşındım. "Bana bir daha dokunursan parmaklarını kırarım ve o Yüzünden bir daha hayır gelmez."
"Sen hayır deme o yeter bebeğim." Gülmeye başladı ben senin o Gülen ses tekini sikmezsem. "Lan ne diyorsun sen?!" Uraz ve Lodos ayaklandı. "Beyler durun. Mert'i odadan çıkarın. Mert kendi yetki verdi hatırlatırım emrinize amade diye emrimi yapın Çıkarın hadi." Adamlar da bana hak vermiş olacak ki Mert'in yanına gittiler ve kollarına dokundular Mert pişkin gülümsemesiyle dışarı çıktı. Gitmeden önce ise gereksiz bir cümle sarf etti ağzı yüz dalmaya kalktım ama tutuldum. "Çabuk alıştın Gece, çabuk alışanlar çabuk yükselir." Arkasından he sesin yapsam da içimi kemiriyordu bu cümle. Devamı da mı olacaktı. Olursa ailemi nasıl kuruyacaktım bundan? Ailem dediğim insanlar bir ordu insan Teyzemler -Lodos ve Uraz'ın annesi- kendi ailem Büyükbabam Arkadaşlarım onların ailesi. Kendi ailemizi kurtardık onları ne yapacağız? "Hey Dünya'ya gel artık uyuman Lazım saat nerdeyse 4 okula da gitmemiz gerekiyor." Kafamı bana beklenti ile bakan iki dostuma çevirdim. "Bir saniye beklemenize siz de nerede yatacağımıza karar verin hemen geliyorum. Siz ikiniz benimle gelin." Dedim Kapıdan çıkarken. "Hangisi Mert'in odası?"
Sağdaki Odayı gösterdi. Kapıyı çaldım. "Benimle kalmaya mı geldin bebeğim?"
"Dünya yandığı zamanı bekle şimdi seninle bir anlaşma yapacağız bunu ihlal edecek olursan seni hadım ederim ve hiç istemeyeceğin işkenceler yaparım. Bana bak demin ne demek istedin? Ikinci olarak eğer ki herhangi birimize bir şey olursa ailemize bir şey olursa sabah gördüğün insanlara bir şey olursa yine aynı şekilde onların ailelerine de dahil." Bir nefeste bunları söylediğim için mosmor olduğuma emindim. Ve her seferinde Mert'in o tiksinç omzuna da vuruyordum. "Bak bebeğim bizim işimiz siz üçünüzle onlara bir şey olmayacak eğer olursa bil ki ben ölmüşümdür. Cidden ama aynı güvenliği sizin aileniz için veremiyorum. Kusura bakma şimdi başka bir işin var mı bebeğim yatak tertemiz. Ve ayrıca odada söylediklerimde ciddiydim..." Arkamdakilere kenara işareti yaptı sonra beni hızla tutup duvara yapıştırdı Gülümsedi. "Olması gerektiğinden daha çabuk alıştın şunu anla bu senin kanında var eğer bu iş devam ederse ki çalıştığım adamlar sizden gayet umutlular. Eğer başarırsanız emin olun bütün herkes sizi tanımaya başlayacak bütün cemiyet bilecek." Ben de ona iyice yaklaştım biraz daha yaklaşsak muhtemelen iğrenç Şeyler olacak. O ise bu işten memnun gibi gözlerini kapatmıştı. "Git kendine gay bul biz kızları da bu dertten kurtar ya da git kendine başka birini bul. Sana hayvan bile diyemiyorum be. Ikinci olarak da bu ilk ve son işimiz emin ol. " Diyip uzaklaştım onun gözleri kapanmıştı ve hızla kendi odama yöneldim.

Parkour HırsızlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin