2. BÖLÜM-AŞKIN ACISI

142 68 101
                                    

Bölüm şarkısı: Paloma Faith- Only Love Can Hurt Like This

Keyifli okumalar dilerim...

Bir yerdeyim ama neresi bilmiyordum. Yıkık dökük, harabe bir binaydı sanki. Bir mahalle arasındaydı. Etrafta kimse yoktu. İki kişi hariç...

Bu suratlardan birini tanıyordum bendim. Küçüklüğümdü... Yanımdaki kimdi? Bilmiyordum ama ona sarılıyordum. Sanırım o zamanlar tanıyordum onu. Ama şuan kendimi zorlasamda hatırlamıyordum. Sarıldığım çocuk benden büyük duruyordu. Ama en fazla 2 yaş. Küçüklüğümü, orda güvende hissettiği kollarda izliyordum. Sanırım o zamanlar beni seven insanlar vardı. Sonra... Üç kişi belirdi başımızda. Biri çocukluğumu mahveden o yurt müdürüydü. Sanırım yurttaydık... Hayatımı hem kurtaran hem de kâbusa çeviren o yer. Erkenden insanları tanımamı, kimseye güvenmemem gerektiğini bana öğreten o yer. Yurt müdürü başımızda, yanımızdaki bir kadın bir de adamla bir şeylerler konuşuyordu ama anlamıyordum. Daha sonra... Daha sonra müdür çocuğu benden ayırdı... Hıçkırarak ağlamaya başladım. Yalvardım... Gitme diye ağlıyordum. Ağlamam git gide çoğalıyordu... Gitme! Gitme! Lütfen sende gitme! Lütfen...

"Gitme!" Bir anda ter içinde uyandım ve gördüğüm şeyin rüya olduğunu kendime yedirmeye çalıştım. Rüyaydı... Ama çok gerçekçiydi. Yaşanmıştı sanki... Kimdi o çocuk? O adam ve kadın ne için gelmişlerdi? Müdür neden o çocuğu benden sökercesine ayırmıştı? Ben neden o çocuğun gitmemesi için yalvarmıştım? Bu soruları bir an önce susturmalıydım. Kan ter içinde kalmıştım resmen. Uzun süre sonra ilk defa kâbus görüyordum. Her neyse, söylediğim gibi bir kâbustu işte. Takılmamak lazımdı.

Hemen kendimi banyoya attım ve buz gibi suyla beni kendime getirecek bir duş aldım. Üzerime siyah bir crop altına ise düşük bel bol bir koyu yeşil pantolon giydim. Saçlarımı taradım ve düzleştirdim. Göz şeklime uygun bir eyeliner, rimel ve bordo bir rujla işim bitmişti. Siyah motorcu ceketimi de üzerime geçirdim, kaskımı da alıp evden çıktım. Motoruma binip okula ilerlemeye başladım. Bugün geç kalmamıştım bu yüzden fazla hızlı gitmiyordum.

Bir kahvecinin önünde durdum, bir orta boy filtre kahve ve orta boy bir latte aldım. Latteyi Elisa için almıştım. Filtre kahve içmiyordu, fazla sert geliyormuş. Kahveleri aldıktan sonra arkadaki çantaya dikkatlice yerleştirdim ve okula ilerlemeye başladım.

Hava bugün çok fazla güneşliydi. Güneşli havalardan nefret ederdim. Yağmurlu ve kasvetli havalar daha güzel olurdu hep. O yağmurun altında son sürat motor sürmek, iliklerine kadar ıslanmak ve üşümek... Mükemmeldi. Yine ve yine düşüncelerim arasında boğulurken okula varmıştım. Derse daha yarım saat vardı bu yüzden Elisa'yı aradım.

"Efendim Lidya" sesi sanki ağlamış gibi geliyordu

"Elisa iyi misin? Sesin neden öyle geliyor? Nerdesin? Söyle hemen yanına geleceğim."

Burnunu geçti. "Değilim Lidya, iyi değilim."

Ne olmuştu bu kadar ağlamıştı? Elisa'yı en son ağlarken gördüğümde ortaokul son sınıftaydık ve notu düşük geldiği için ağlamıştı.

"Elisa nerdesin?

"Evdeyim."

"Tamam. 10 dakikaya ordayım"

HIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin