.17.

253 9 1
                                        

anıl

ölüm her zaman yanıbaşınızda değildir,ensenizde hissetmezsiniz her daim nefesini. bazen unutur gider,yaşamın ahengine kaptırırsınız kendinizi. bir an gelir,o unuttuğunuz gerçeklik yüzünüze en acı haliyle çarpar,buzlu su etkisi yaratır. daha şaşırmaya zamanınız kalmadan nefes almanız zorlaşır,ensenizde ölümün en soğuk nefesini hissedersiniz,kalbiniz duvarlarına ulaşamaz,göz kapaklarınız ağırlaşır,her daim rengarenk olan dünyanız simsiyah olur. siyahın en koyu tonu,ölümün ta kendisi.

ölümün acı yüzüyle karşı karşıyaydım. bunu hissedeceğimi bilmezdim,düşünmezdim belki de. kendimi koruyamaz halde yerde boylu boyunca uzanırken vücuduma bir tekme daha aldım. ve o benim ölüm fermanımın imzası oldu,hayatımın en koyu imzası.

şimdiye kadar yaşadıklarım acı bir film gibi gözlerimin önünde oynanırken ben artık bu dünyaya ait değildim. koskoca dünya bir bana yar olamamıştı,bir bana gülmemişti,bir bana iyi gelmemişti. hep o karanlık tarafta olmuştum,hep o acımasız kısımda.

"ben,ben öldürmek istememiştim. öldürmek değildi amacım. s-sadece,sadece kendimi tutamadım."

nisa

"seni şimdiye kadar en çok görmek istediğin yere götüreceğim sevgilim." elime değen sıcak tenle göz göze geldik.

"nereye?" diye sordum yalandan bir merakla.

"gidince görürsün." arabının yanına geldiğimizde bana özel açılan kapıdan içeri girip 'sevgilim' arabaya binmeden gruba mesaj attım.

-bir yere gidecekmişiz,gidince konum atarım.

"istediğin bir şarkı varsa aç istersen." kısa kısa düşündüm. aklım günlerdir anılın dinlediği şarkıdaydı. yine onu açacak,yine kendime acı çektirecektim.

küllerimize bile garezi var zalimin

diyordu şarkı. gerçekten öyleydi. küllerimize bile garezleri vardı.

"bu şarkı..."uzunca düşündü,bir yere dalmış gibiydi.
"değiştirebilir miyim?"

"şu kısmıda dinleyelim sonra değiştir,olur mu?"

direndim,yenildim kaybettim her seferinde
bırak beni ben kazanayım bu kez,hepimizin yerine

elleri titriyordu çok garip bir şekilde. ekrandan şarkıyı değiştirdi ve ondan sonraki yolculuğumuz en sessiz yolculuğumuz olarak tarihe geçebilirdi.

...

bir deponun önünde sert bir frenle durduk. emniyet kemerim takılı olmasına rağmen hafifce öne savrulmuştum.

yiğit kendisini dışarı atıp 3-5 saniye derin nefesler aldı,ardından benim kapımı açtı ve elini bana uzattı. bir sevgili olarak değil belki ama bir arkadaş olarak şu an ona yardımcı olmam gerekiyordu,berbat gözüküyordu.

"sen,iyi misin?" dedim sessizce.
tek tepkisi olumlu anlamda baş sallamak olunca diretmedim,adımlarını izledim yalnızca.

depoya girince elimi daha sıkı tutmaya başladı,profesyonelce gruba konumu gizlice atıp telefonu cebime sıkıştırdım. deponun basık bir vibe,iğrenç bir kokusu vardı.

"burası ne kokuyor?" tükürüğü boğazında kalmışçasına yutmaya çalıştı,2 metre öteden gözüken adem elması büyüyor o ise defalarca yutkunuyordu.
"yiğit sen iyi değilsin." dedim onu sarsarak.

"iyiyim,nisa..." derin bir nefes aldı.
"sana iyi bir arkadaş olamadığım için özür dilerim.beni affet." göz kenarları kırmızılaşmıştı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 30, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

one love,one house|textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin