"şu birilerini buraya atan rüzgar bugün sürekli bana esiyor." kendi kendime konuşma faslım bittiğinde berkanla el sıkıştık ve masamıza davet ettik. planlarım tıkırında işlemiyordu ve bu beni oldukça geriyordu.
"anıl,sen İstanbul'a gelmiyordun bayadır."
"öyle kafama esti geleyim dedim."
"iyi yapmışsın iyi,özlemiştik seni." berkan'ın anıl'ın bacağına koyduğu eline göz devirerek baktım,bu çocuğun bize karşı olan samimiyeti gerçekçi gelmiyordu
"ne İzmir'de ne de İstanbul'da beni bağlayan bir şey yok,anca siz varsınız diye gelip gidiyorum işte."
nisa az önce istediğimiz şeyleri getirdiğinde berkan'ın da siparişini alıp gitmişti. ben bugünü böyle hayal etmemiştim...
"ee ogeday,sen nasılsın?"
"iyi berkan,sen?"
"iyiyim bende,birkaç yeni proje üzerinde çalışıyorum eğer olursa istediğim yerlere gelmem kolaylaşacak."
"hayırlısı."
nisa berkan'ın istediği kahveyi getirmişti. "afiyet olsun tekrardan."
"teşekkürler."
"bayadır görüşmüyorduk,sizi bulmam iyi oldu." eğer berkan bizi bulduysa ve bulmasının güzel olduğunu söylüyorsa ya bize ihtiyacı vardır ya da fikirlerimize...bunun farkında olarak dikkatimi berkan'a verdim.
"ben batıyorum..."
"nasıl yani?"
"para olaraksa yardım edelim."anıl...cebinde üç kuruş para olmadığına yemin edebilirim
"hayır,yani hem parasal hemde psikolojik olarak. az önce bir projeden bahsettim ya, o projede başarılı olabilmek için çok da tekin olmayan birinden yardım aldım ve şu an proje ikimizin de planladığı gibi gitmiyor,durduğumuz yerde para ve emek kaybediyoruz resmen. ödeyebileceğim bir mevla olsa gam yemiyeceğim ama yalnızca para da istemiyor..."
"ne istiyor?"
"boşverin onu,kimseye bunları anlatamamak beni daha da yordu bende size anlatmak istedim hazır bulmuşken." işler düşündüğüm gibi değildi,berkan'ın gözlerinden korkusunu okuyabiliyordum.
"yardım edebileceğimiz bir konu var mı?"
"aslında var,adamlarla konuşsanız çok iyi olur. ben konuşmayı denedim ama ikna olmuyor.belki başka biri denese,bir şansımız olur en azından."
"ne işimiz var öyle adamlarla saçmalamayın,ben korkarım onlardan. sende telefon numaranı falan değiştir bir şekilde kaybol ortalıktan." anıl her zaman benden daha tırsak,daha cesaretsiz biriydi bense her şeye atlayan,her şeye burnunu sokan o 'cesaretli' çocuktum. bunun verdiği inançla olaya müdahale olma gereği duydum.
"anıl saçmalama,pek tekin adamlar değiller anladığım kadarıyla ama seni de çaresiz bırakacak değiliz. bir gün belirler gideriz konuşmaya."
"bir İzmir'den İstanbul'a geleyim dedim olanlara bak."
"anıl bir şeyden de şikayet etme be kardeşim." papatya çayımdan bir yudum alıp devam ettim. "sende iç,rahatlatıyor."
"ogeday,gerçekten çok teşekkür ederim. en kısa zamanda yaptığın iyiliği ödeye..."
"saçmalama berkan,ben karşılık bekleyerek yapmıyorum işlerin çözülsün o bize yeter dimi anıl?"
"hı hı. beko çok kısa bir şey soracağım,neden yani neden kardeşim?"
"zorunluluk diyelim."
"ee ne zaman gidiyoruz?"
"ne zaman müsaitseniz,benim için fark etmez."
"o zaman yarın gidiyoruz." hepsine elimi uzatıp sıktırdım,bir tık tırssam da her şerde vardır bir hayır diyerek yola çıkmak beni her zaman rahatlatmıştır.
"da nereye gidiyoruz? nerede bu adamlar."
"ya konu paraysa her yere çekebilirsin anıl,isterseniz buraya bile gelirler." gelirler mi? gelmeliler mi? gelmeleri planlarımı iyi yönde mi etkiler kötü yönde mi? aklımdaki soruları bir kenara bırakarak anılla berkan'ın muhabbetine geri döndüm.
"karakolun önünde buluşalım,nasıl fikir? bir şey olursa hemen polisleri çağırırız."
"istersen direk karakolun içine çağıralım,adamlar da aa tabii gelelim derler herhalde."
"ne bileyim oğlum,kaç kere böyle adamlarla iş yaptım ya."
"berkan,sen buraya çağır adamları. bildiğimiz bir yerde olmak daha iyi olur,en azından bir şey olursa direk yardım çağırırlar."
"olur olur,ben ararım akşama."
"sen gelme ama yarın,ya da biraz uzakta bekle bizi. biz sensiz konuşalım."
"bende gelmesem oge."
"anıl!"
"tamam be."
"o zaman birlikte bir şeyler yiyeceğiz ve benden olacak,sesini çıkaranı boynuzlarım."
"beleşe yemek,neden çıkarayım be!" hepimi anıl'ın söylediğine gülerken günün geceye dönümüyle kafeden çıkıp evlere dağılmıştık. yarın oldukça yorucu ve gergin bir gün olacak...
1 gün sonra
sabah berkan'ı daha aramadan kafeye gittim,oradaki çalışanların biriyle konuşup durumu özetlemem gerekiyordu. duruma göre çalışanlar planın içine dahil olabilirdi.bugün pazar olduğu için kafede bir kişi çalışıyordu,okul çıkışında çoğunlukla gelindiği için pazar günleri pek yoğun olmuyordu. düne nazaran bugün nisa'nın çalışmasını istemiyordum çünkü bir şey olursa ya da olaylara şahit olursa işler karmaşıklaşacaktı. gözüm çalışan birini ararken yanıma biri geldi.
"yardımcı olabileceğim bir konu var mı?"
"hı?" sesin sahibi nisaydı,anlamıyorum bu kız her gün mü çalışıyor?
"aslında var,oturabilir misiniz 5 dakika?"
"burada söyleyebilirsiniz bence."
"bugün buraya birkaç adamla geleceğim,herhangi bir kaos sezdiğinde sipariş almaya,sipariş getirmeye ya da herhangi bir soru sormaya gelir misin?"
"niye böyle bir şey yapayım?"
"ihtiyacım var,gerçekten."
"üç gündür buraya gelmenizin hatırına yapıyorum..." imalı gülüşü ilk kez bir arkadaş gibi konuşmamızı oldukça şenlendirmişti.
"bu arada ogeday ben." bunu bende beklemiyordum ama bir şekilde bir adım atmam gerekiyordu ve o adımın zamanı bekledikçe gelmeyecekti...
"memnun oldum,nisa bende."
"wattpad kitabına hoş geldin nisa..."
nisa'nın sonda söylediği şey çok trajikomik değil mi 🦦🦦🦦
klasik bir wattpad kitabına hoş geldiniz nisa,ogeday ve siz❤️💁🏼♀️

ŞİMDİ OKUDUĞUN
one love,one house|texting
Genç Kurgugiden cevap veremeyecek kalansa anlatmaktan yorulmuş zaten w/ognis