Arabaya bindirdim ve hızlıca hastaneye sürmeye başladım. Trafik vardı. Küfür ettim ve aralarından ilerlemeye çalıştım. Arada Marin'e bakıyordum. Gözleri kapanmaya başlamıştı. Kucağında olan elini tuttum. Diğer elimle hızlıca sürdüm.
"İyi olacaksın. Söz veriyorum." Dedim titreyen sesime engel olamayarak. Kafasını ağır ağır bana çevirdi. Gözleri kapanmak üzereydi. Elini sıkıca tuttum. "Lütfen gözünü kapatma, çok az kaldı. Güven bana, lütfen." Dediğimde baygın gözlerle bana baktı. Kurşunun geldiği yere elini koymuştu. Titreyerek kaldırdı. Elinde ki kana baktı ve geri indirdi. Yutkundum. Hastaneye geldiğimizde hızlıca çıktım ve kapıyı açıp Marin'i aldım, sol kolum ile bacağını, sağ kolumla ensesinden tuttum ve hızlıca Acil'e girdim. Marin'i alıp bir odaya ilerlediler. Elini hâlâ tutuyordum.
"Efendim abim, geç kaldın neredesin seni bekliyorum." Dediğinde derin bir nefes verdim.
"Emre lütfen hastaneye gel, lütfen." Dediğimde hareketlendiğini, telefona gelen seslerlerden anlıyordum.
"Geliyorum abim, bekle 5 dakikaya oradayım." Dedi ve hızlıca telefonu kapattım. Telefonu kapattım ve kucağıma bıraktım. Çöktüğüm yerde hâlâ kapıya bakıyordum. Kapının arkası gözükmüyordu, yüzümü ellerimle kapattım ve bu günü düşündüm. Aras Kanlı'nın dediklerini...
"Onu kurtaramayacaksın, Yiğit gibi..."
"Ölüm saati 05.32..."
Marin vurulmuştu. Acil'deydi. Yaklaşık 15 dakikadır yoktu.
Benim için vurulmuştu...
Gözlerimin kararmaya başladığını fark etmiştim. Bir şey yapacak gücüm yoktu. Omzumda bir el hissetmeyle kafamı ağır ağır çevirdim. Emre buruk bir gülümseme ile bana bakıyordu. Çöktüğüm yere, yanıma oturdu ve sırtımı sıvazladı. Dolmakdan bulunaklaşan gözlerimi tutamadım ve ağlamaya başladım. Yüzümü omzuna koydum ve yüzümü gizledim. Hastane bomboştu. Rahatlıkla ağlayabiliyordum. Önüme gelen saçlarımı geriye attı.
"İyi olucak, bir şey yok. Güven bişi olmayacak." Dediğinde hiç bir şey diyemedim. Hemşire kapıdan çıktı ve birkaç kişiyi çağırdı. Hızlıca elindeki kutular ile odaya geri girdiler. Korkuyla hemşireleri inceledim. Hızlıca yerden kalktım ve hemşireye yaklaştım. Emre de kalktı ve arkamdan bana baktı.
"Neden hemşire ve doktorlar içeri girdi. O iyi mi?" Dedim stresli bir şekilde, makinenin tiz sesi kulaklarımda dolarken kapıya baktım.
"Abla kalp atışları yavaşlıyor!" Dediğinde bana cevap vermeden içeri gitti. Gözlerim kapının arkasına döndüğünde, kalp atışını gösteren makinenin çizgisinin düzleştiğini gördüm. Birkaç saniye hayata döndürmek için çabaladılar, en sonunda hemşire geri çekildi ve lastik eldivenlerini çıkardı. Derin bir nefes verdi.
"Ölüm saati 05.32..." Dediğinde gücümü kaybetmiş şekilde duvara yaslandım. Emre arkamda ağzını elleriyle kapatmış şaşkınlıkla bana bakıyordu. Hızlıca Marin'in yanına ilerledim. Hızlıca kalp mesajına başladım. Hemşireler hiçbir şey demeden arkadan bizi izliyorlardı. Emre beni tutmaya çalıştı fakat kollarından kurtuldum ve devam ettim. En sonunda pes edip çekecektim ki makineden gelen sesle dolmaktan bulunaklaşan gözlerim makineye döndü. Kalp atış sesi, bir elektronik aletin sesi bu kadar hoşuma gidebileceğini hiç tahmin etmezdim. Hemşireler hızlıca yanımıza geldiğinde iki adım geriye attım. Emre'ye döndüğümde şaşkınlıkla karışan gülümsemesi ile bana baktı.
"Başardım." Dedim gülümseyerek. Emre bana sıkıca sarıldı. Hemşireler kapıyı açtı ve bir odaya götürdüler. Götürdüğü odaya döndüğümde camdan Marin'e baktım. Bir sürü makineye bağlıydı. Kafasını benim olduğu yöndeydi. Karşısına sandalye çektim ve oturdum. Emre yanıma oturdu, esnedi ve sandalyenin arkasına yaslandı. Onu birden çağırmıştım ve uyumadığı için yorgundu, yine de yanımdan ayrılmıyordu. İstemsizce gülümsedim ve bende arkama yaslandım. "Emre istersen git." Dediğimde kafasını bana çevirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yangın
Romance🔥- TAMAMLANDI -🔥 Ünlü dedektif Yağız Durmuş, iş çıkışı arkadaşı ve aynı zamanda ortağı olan Emre Ayan'ın evinin yandığını görür, ünlü bir dedektif oldukları için düşmanı çoktur. Düşmanlarının yaptığını düşünen Yağız Durmuş, bu işin peşine düşecekt...