- 7 -

33 8 0
                                    

Gözlerim kocaman açılmıştı. Yutkundum. Bir elimi, beni saran ellerine koydum. Baş parmağımla elini okşadım. Bir ormana girdim, ordan yavaşlayabilirdim.

"Marin, ağlama. Hiç bir şey olmayacak." Dedim elini okşarken. Ormanlık yolda hızımız yavaşlıyordu.

"Ne oluyor? Neden buradayız? Lütfen, dönmek istiyorum." Dedi ağlamaya devam ederek. "Yüksek hızdan korkuyorum!" Dediğinde ne yapacağımı düşünmeye başladım. Kararan gözlerimi umursamadan devam ettim. Artık yolumu göremeyeceğim kadar karalan gözlerim ile beynim de durmuş gibiydi. Duyduğum çığlık ile kararan gözlerim açılmaya başlarken ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Keskin bir acı hissetmem ile inledim. Acının geldiği yere, belime baktığımda kan aktığını gördüm. Yerdeydim. Marin'i bulmak için hızlıca etrafıma bakındım. Yanıma doğru koşarak yaklaştı. Hızlıca dizlerinin üstüne çöktü ve beni kendine çevirdi. Belimden akan kanı görmesi ile elleriyle ağzını kapadı.

"Yağız..." Dedi, hiç bir şey demeden öylece bana baktı. Elimi yanağına götürdüm, kanayan kaşını görmem ile elimi geri indirdim.

"Prenses, şimdi telefondan polis ve ambulansı ara. Seni burada bekleyeceğim. Tamam mı?" Dedim gülümsemeye çalışarak. Hızlıca telefonunu çıkardı ve polisi aradı, ardından ambulansı, hızlıca üstündeki önlüğü çıkardı ve yırttı. Üstümü yukarıya doğru kıvırdı. Kafamı kaldıracak gücüm yoktu. Canım acıyordu, hızlıca yaramı sardı ve üstümü geri düzeltti. Yüzüne vuran kırmızı ve mavi ışıkla hızlıca kafasını yana çevirdi. Yanımıza Ali yaklaştı. Hızlıca belime ve Marin'e baktı. Ali ile gözlerimiz buluştuğunda konuştum.

"Marin'i götür lütfen, hastaneye de uğrayın, kaşı mikrop kapmasın." Dediğimde Ali başını onaylar şekilde salladı. Ambulansın sesiyle gülümsedim. Açmakta zorlandığım gözlerimi kapadım, karnımda olan elim yana düştü. En son duyduğum şeyler Marin'in hıçkırarak ağlayışından başka bir şey değildi.

-🔥-

Gözlerim yavaşça açılmaya başladı. Hastanenin loş ışığı yüzüme vurdu. Kısık gözlerle etrafıma baktım. Kendime gelirken elimde hissettiğim ağırlık ile gözlerimi oraya çevirdim. Marin'in kafası avcumun içinde uyuyordu. Gözleri ağlamaktan şişmişti. Yanağını okşadım, gözleri yavaşça aralandı. Gözlerimiz buluştuğunda hızlıca olduğu yerden kalktı. Eliyle ağzını kapattı ve gözünden bir yaş düştü. Gözündeki yaşı sildim, hızlıca bana sarıldı. Kafasını boynuma gömdü. Kapı sesiyle kapıya döndüğümde Emre vardı, arkasında ise Yiğit eli ensesinde duruyordu.

"Ne oldu bana?" Dedim Marin'e dönüp, elini saçlarıma attı ve okşadı.

"Frenler tutmadı. Kaza yaptık." Dedi titreyen sesiyle, gülümsemeye çalışıyordu. Emre arkada duvara yaslanmış bizi izliyordu.

"Siz neden geldiniz? Rusya'da olmanız gerekmiyor mu?" Dedim kafamı onlara çevirerek. Emre acı bir gülümseme ile bana baktı.

"Marin bizi aradı, kaza yaptığınızı söyledi. Bizde ilk bulduğumuz uçağa bindik." Dediğinde gülümsedim. Emre'yi küçük kardeşim gibi görüyordum. Aramızda fazla yaş farkı yoktu ama öyleydi işte. Marin ellerini saçlarımdan çekti. Yanağıma doğru kaydı ve okşadı.

"Endişelenmeyin iyiyim, sadece biraz sırtım ağrıyor. O da normal." Dedim gülümseyerek. Emre yanımdaki koltuğa oturdu, Yiğit gözlerini bana çevirdi ve beni inceledi.

"Özür dilerim. Motorsikleti kontrol etmem lazımdı." Dedi Yiğit, üzgün gibi gözükmüyordu. Daha çok pişmanlık vardı.

Yangın Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin