Bölümün şarkısı: Sen Ağlama...
-💗-
Marin Sözcü'nün Anlatımıyla...
Loş beyaz ışık oldukça sinir bozucuydu. Gözlerimi kör edecek güçlükle olan ışığı görmezden gelerek Yağız Durmuş'a döndüm. Elindeki siyah kupayı ağzına yaklaştırdı. İçmeden birkaç dakika önce soru döküldü dudaklarından.
"Andrea Dubois'in tanıdığı olduğunuzu öğrendik, yakınlık seviyenizu belirtmemişsiniz. Özel değilse öğrenebilir miyiz?" Dediğinde gülümsedim ve başımı onaylar şekilde salladım. Arkadan bağlı olan kelepçeleri umursamadan öne doğru eğildim.
"Kocam kendisi." Dediğim şeyi beklemiyordu, küçük bir kahkaha attı ve kahvesinden bir yudum aldı. Karşısındaki sandalyeye oturdu ve arkasına yaslandı.
"Bir katille evlisiniz." Dediğinde başımı onaylamaz şekilde salladım ve arkama yaslandım. "Hem de çocukları bir odada toplayıp işkence çektiren birisinden."
"Benim kocam bir katil değil, hem o çocuklara kıyamaz. Elimi tutarken bile elleri titrer. Yolda gördüğü çocukların saçını örerecek kadar masum birisi. Böyle bir şey yapamaz!" Onu böylesine savunmam Yağız'ın yüzünde küçük bir tebessüm yarattı. Bu acının güzel gülümsemesiydi. Kendimden de şüphe duymaya başlamıştım, ne güzel!
"Kocanızı ne kadar iyi tanıdığınızı sorgulamak bana düşmez fakat, ihbar üzerine böyle birisi olduğu ortada." Dedi gülümseyerek, adamı kötülemekten zevk alıyordu resmen!
"Şimdi oturup çocuğumun babasını sizin gibilerle harcamayacağım. Anlayabiliyor musun?" Dedim sinirle, şaşkınlıkla gözleri fal taşı gibi açıldı. Hemen kendini toparladı ve yutkundu.
"Çocuğunuz olduğunu bilmiyordum." Diye mırıldandı. Gülümsedim ve başımı onaylar şekilde salladım.
"Sıkıntı değil. Kocamı görmek istiyorum." Ayağa kalkmaya çalıştığımda görevliler hızlıca bana doğru yaklaştı. Yağız onları durdurdu ve kelepçelerimi açıp uzaklaştı. Kapıdan çıktım. Andrea'yı kelepçeli olarak karşımdaydı. Hızlıca ona doğru koştum ve sıkıca sarıldım. Kelepçeleri olduğu için sarılamamıştı. Yutkundu. "Mina nerede?"
"Halama bıraktım. Uyuyormuş, birazdan uyanırmış. Seni soruyor." Dediğinde kafamla onu onayladım ve yanağına küçük bir öpücük bıraktım. Kafasını boyun girintime koydu. Kollarımı boynuna sardım. Birkaç saniye sonra geriye doğru birkaç adım atıp ondan uzaklaştım. Arkadaki camdan Yağız'ın yansımasına baktım. Sol yumruğunu sıkıyordu. Arkama döndüğümde gözlerimiz birkaç saniye buluştu. Bakışlarını kaçırdı ve ofisine doğru ilerledi.
"Eve gideyim. Mina korkacaktır." Beni veya babasını görmediğinde çok korkardı. Başıyla beni onayladı. Karakoldan çıktığım gibi Çağrı arabadan çıktı. Kapımı açtı, girdiğimde kapattı ve arabayı çalıştırdı. Bakışlarımı cama çevirdim. Zamanın ilerlemesini istedim, fakat ilerleyen tek şey arabaydı.
-💗-
M
arin Sözcü'nün Anlatımıyla...
"Özledim be seni." Dediğinde kaşlarımı çattım. Neyden bahsediyordu? Sarhoştu. Hem de çok... "Bu kadar kolay mıydı gitmek?"
"O günü sana tekrar anlatmamı istemiyorsan sus ve ilerle!" Dedim kolunu çekiştirerek. Küçük bir kahkaha attı, sarılmaya çalıştığında geriye doğru ittim.
"Küçücük sarılsam?" Dedi ve baş parmağıyla, işaret parmağını birbirlerine yaklaştırdı. "Şu kadarcık?"
"İlerle Yağız Durmuş! İlerle..." Topuklularıma rağmen hızlı yürümeye çalışıyordum. "Kocamın beni böyle görmesini istemiyorum." Andrea beni böyle görseydi yanlış anlamazdı. Bana güveniyordu. Fakat dışarıda, bu elbiseyle, tek başıma dolaşmamı görmek istemezdi.
"Doğru, bir çocuğunda vardı. Değil mi?" Mırıldanır bir şekilde, canını sıkmıştım. Yağız Durmuş'un en büyük yanlışı, fazla alkol kaçırıp her şeyi anlatmasıydı. Aynı zamanda anlayabiliyordum ki, bu gece uzun ve itirafların dibine vuracaktı. "Adı neydi?"
"Mina, 3 yaşında." Dediğimde buruk bir gülümseme yerleşti dudaklarında. "Gözleri çok güzel biliyor musun? Masmavi."
"Benim gibi mi?" Çocuksu bir mutlulukla sorduğu bu soruya gülmekle yetindim. Onu onayladım, gözleri parladı. Yolda sessizce ilerledik. "Özür dilerim. Çok özür dilerim. Keşke seninle tekrardan bir şansımız olsa. Keşke evlenmeseydin, o maymun tiplide ne buldun ki?"
"Bilmem. Ben birisi için çok dövülmüştüm. Sırf yanına gidebilmek için." Dediğimde yutkundu. Burnumu sertçe çekti. Hasta mı olacaktı? "O ise, yanına gideceğim son kişi olduğunu bilmesine rağmen, bedenimdeki bıçak izlerine merhem oldu. İşte o zaman aşık oldum ona."
"Özür dilerim! Çok özür dilerim. Çok çok çok özür dilerim!" Dedi ve yere çöküp ağlamaya başladı. Şaşkınlıkla ona bakıyordum. Yanına eğildim. "Artık benim hayatında hiçbir etkim yok! Hiçbir şeyinim ben senin! Bir kızın olmuş, ne zaman hamile kaldın, ne zaman evlendiniz?"
"Hamile kalmadım." Dedim, şaşkınlıkla bana baktığında gözlerimin dolduğunu hissettim. Göz yaşlarımın akmaması için kafamı kaldırdım. "Ben asla hamile kalamam zaten."
"Seni anlayamıyorum." Ağlamaktan kızarmış gözlerle bana baktığında, gülümsemeye çalıştım. Göz yaşlarımın akmasına izin verdim. Yenilişinin göstergesi olan bu yasladı gizleyemedin mi?
"Sana özel hayatımı anlatamayacağım." Dedim ve eğildiğim yerden kalktım. Bacağıma sarıldığında anlamayarak ona baktım. Yalvarır bir şekilde bana bakıyordu.
"Lütfen, sadece senden bir şey istiyorum. Lütfen neden olduğunu söyle." Başımı onaylamaz şekilde salladım. Yalvarır şekilde baktığında derin bir nefes verdim.
"Yaralandım. Bıçaklandım ve anne olma hakkım elimden ayrıldı. Bu kadar bilsen yeterli."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yangın
Romance🔥- TAMAMLANDI -🔥 Ünlü dedektif Yağız Durmuş, iş çıkışı arkadaşı ve aynı zamanda ortağı olan Emre Ayan'ın evinin yandığını görür, ünlü bir dedektif oldukları için düşmanı çoktur. Düşmanlarının yaptığını düşünen Yağız Durmuş, bu işin peşine düşecekt...