- 2 -

84 11 0
                                    

"Senin gibi bir pislik için kendi hayatımı mahvetmezdim. Beni senin yokluğundayken olan çöküşümü kullanmaya çalıştın." Dedi ve çantasından silahı çıkarıp Aras Kanlı'ya doğrulttu. Tetiği çekmeden hemen önce silahı hızlıca ondan aldım. Sinirle yapacağı şeylerden pişman olmasından korkuyordum. Şaşkınlıkla bana baktı ve yumruğunu sıktı. Aras Kanlı gülmeye başladı.

"Hâlâ kontroller senin elinde değil demek." Dediğinde bana döndü. Sıktığı avcunun içi kanamaya başladığında elini tutup açtım ve kulağını bana yaklaştırdım.

"Bana sonra teşekkür edeceksin. Söz veriyorum." Dediğimde hızlıca tuttuğum elini çekti. Birkaç saniye ikimize baktı. Hiçbir şey demedi ve kapıya yöneldi.

"Ben polisler ile döneceğim. Ne işiniz varsa halledin." Dediğinde kafamı Marin'den Aras Kanlı'ya döndürdüm. "Aynı zamanda Aras Kanlı, görüşeceğiz." Dedi ve çantasını düzeltip uzaklaştı. Alaylı bir gülümseme ile bana döndü. Elleri ceplerinde beni inceliyordu.

"Marin'i tanımıyorsun, değil mi?" Dediğinde tepkisiz bir şekilde ona baktım. Cevap verme gereği görmemiştim. "O senden nefret edicek. Bunu da bilmiyorsun tahmin ediyorum ki." Dediğinde yutkundum. Hiçbir şey demeden ona bakıyordum. Silahı inceledim ve tetiği kapatıp belime koydum.

"Ona neler yaşattın da sana silah çekiyor o kadar merak ediyorum ki..." Dedim yarı ciddi yarı alaylı. "Öğrendiğim an, seni öldüreceğim." Dediğimde güldü, güldü ve güldü...

"Umarım öğrenirsin Yağız." Dedi ve ellerini cebinden çıkarıp yakasını düzeltti. Saate baktı ve kapıya yöneldi. Arkasından hâlâ onu izliyordum. "Ve Yağız, lütfen elinden geleni ardına koyma." Dedi kükrercesine. Bir şey demeden ona baktım. Başımı onaylar şekilde salladım. Kapıdan çıktı ve ortalıktan kayboldu. Derin bir nefes verdim ve kapıya yöneldim. Son kez arkama baktığımda masada parıldayan bir nesne gördüm. Şüpheci şekilde yaklaştığımda Marin'in kolyesi olduğunu gördüm. Gülümsedim ve alıp inceledim. Çok tatlı bir kolyeydi. Silahlı saldırı arasında kopmuş olmalıydı. Avcumun içindeki kolyeyi cebime koydum ve kapıya geri ilerledim. Telefonumu çıkardığımda Emre ve Kuzey döndüklerine dair mesaj atmışlardı. Marin'den ne cevap ne de arama vardı. Derin bir nefes verdim ve telefonumu kapatıp arabaya bindim. En son kanayan avucunu hatırlamam ile yanaklarımı şişirdim. Sinirle direksiyona vurdum. Hızlıca kemerimi taktım ve eve doğru ilerledim.

Eve geldiğimde hızlıca ayakkabılarımı çıkardım. Belimdeki silahı masaya bıraktım. Üstümü hızlıca çıkarıp duşa girdim. Çıktığımda cebimdeki kolyeyi çıkardım ve kasaya koydum. Birkaç yeri kopmuştu. Marin'i Aras Kanlı'nın yanında küçük düşürmüştüm. Bu yüzden bana sinirliydi ve bende onun modunu getirmek için kolyeyi düzeltip götürecektim. Bu fikir aklıma gelmesiyle zafer kazanmış gibi gülümsedim. Koltuğa oturdum ve kolyenin zincirlerini düzelttim. Kolye ucunu da tekrardan içine koydum. Neredeyse eskisi gibi olmuştu. Mutlulukla gülümsedim ve masaya bıraktım. Yarın hastaneye giderken götürecektim. Aynı zamanda da Emre taburcu olacaktı. Arabayla onu alıp evime getirecektim. Yanmış evi tamir edilene kadar benimle kalacaktı. Saate baktığımda gece 2 olduğunu görmüştüm. Sıkıntılı bir şekilde nefesimi verdim ve üstüme sweatshirt ve eşofman giyip kendimi yatağa bıraktım. Çok uykum vardı ve kendimi uykuya bıraktım...

-🔥-

Sabah alarmım ile uyanmıştım, sinirle ofladım ve yataktan kalktım. Üstümü değiştirmek için dolaba yöneldim. Üstüme mat yeşil bir gömlek, altıma da krem rengi bir pantolon giydim. Son olarak çantamı taktım.

 Son olarak çantamı taktım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Yangın Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin