Marin Sözcü'nün Anlatımıyla...
Şaşkınlıkla Yağız'a bakıyordum. Sinirli hâli, onu tanıyamayacağım hâle getirmişti. Cidden gitmemi istemediğini biliyordum. Geriye doğru birkaç adım attım. Kendimi anlatmak adına ağzımı açtığımda beni susturacak şekilde bağırdı.
"Bu yaptığın bencillikti!" Dedi, sinirden cümle kuramadığı belliydi. Gözlerimi kaçırdım ve ellerimle oynamaya başladım. Haklıydı, yine de kendimi anlatmak için alçak bir ses tonuyla, mırıldanır şekilde, konuştum.
"Zorundaydım." Dediğimde hayal kırıklığı ile bana baktı. Kafasını cama çevirdi. Onu yüzünü inceliyordum. Sinirini çıkarmamak için kendini zorluyordu.
"Zaten dövülmüşsün. Keşke beni zehirleyeceğine, birkaç yumruk fazla yeseydin, en azından senin için her şeyi yapabilecek bir sevgilin olurdu." Dediğinde üzüntüm şaşkınlığa dönüşmüştü. Cidden bu kadar umursamaz olamazdı, değil mi?
"Dediğinin farkında mısın? Zaten seni korumak için elimden gelen her şeyi yaptım o gece. Andrea'yı durdurdum!" Dedim sona doğru yükselen sesimle. Yüzünü bana çevirmiyordu. Başımı onaylamaz şekilde sallarken geriye doğru adımlar atıyordum. Bir şey demek için dudaklarımı araladığımda ne kadar zor durumda olduğunu görüyordum. Sustum ve hızlı adımlarla odadan çıktım.
Koridorlardan koşarak ilerlerken çantamdan telefonumu çıkardım ve hızlıca Andrea'yı aradım. Telefon çalarken açması için Tanrı'ya dualar ediyordum. Emre ile göz göze geldiğimizde şaşkınlıkla bana bakıyordu. Başımı önüme çevirdim ve hızlıca hastaneden çıktım. Andrea telefonu açtığında gülümsedim. Açabiliyorsa, Alp Yılmaz onu fazla dövmemiş olmalıydı.
"Çiçek'im?" Dediğinde etrafıma bakındım. Kimse yoktu, ne bekliyordum ki? Yağız'ın peşimden koşup, benden özür dilemesini mi? Tabii ki hayır. O benden nefret ediyordu. Bundan emindim.
"Andrea, iyi misin?" Dediğimde derin bir nefes verdiğini duydum. Yutkundum ve cevabını bekledim. Birkaç saniye sonra sesi duyuldu.
"İyiyim, sana ne oldu?" Dediğinde derin bir nefes verdim. Ne diyebilirdim ki? Aklımdan geçeni mi yoksa kalbimden geçeni mi?
"Andrea, şu Paris'te olan bir cinayet planımız vardı. Hatırlıyor musun?" Dediğimde hareketlenme sesi gelmişti. Neşeli sesi duyulduğunda istemsizce gülümsedim.
"Benim gitmek için sana yalvardığım, fakat gidemediğimiz?" Dedi neşeyle. Küçük bir kahkaha attım bu çocuksu heyecanına.
"Evet, o. Artık bir engel kalmadı. Gitmek istiyordun, ben de gitmek istiyorum. Fakat senden bir ricam olacak. Sadece biz olacağız, sen ve ben. Olur mu?" Dediğimde hareketlenme sesi duyuldu. Telefona çarpan rüzgardan dışarı çıktığını anlamıştım.
"Konum at, seni almaya geliyorum." Dediğimde küçük bir kahkaha attım ve önüme düşen saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdım. Hızlıca konum attım ve telefonu kapatıp beklemeye başladım. Rüzgar şiddetlenmeye başladığında kafamı ağaçların olduğu yere çevirdim, rüzgar saçlarımı bozuyordu fakat bu benim umrumda değildi. Derin bir nefes aldım ve gözlerimi kapattım. Yorgundum. Andrea'yı beklemekten başka yapabileceğim bir şey yoktu.
"Marin!" Yüksek sesin geldiği yere kafamı çevirdiğimde gelen kişinin Yağız olduğunu fark etmiştim. Kendi içinde verdiği savaş sonucunda yanıma gelmişti. Onu incelerken devam etti. "Gidecek misin?"
"Gideceğim." Dedim sert bir şekilde. Kafamı sağa çevirdiğimde Andrea'nın gelmek üzere olduğunu fark etmiştim. Yanımıza yaklaştı ve arabayı durdurdu. Bize bakıyordu. Kafamı tekrardan Yağız'a çevirdiğimde ne yapacağımı merakla bekliyordu. "Ahirete kaldık." Dediğimde hiçbir şey diyemedi. Arkamı döndüm ve arabaya doğru ilerlemeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yangın
Romance🔥- TAMAMLANDI -🔥 Ünlü dedektif Yağız Durmuş, iş çıkışı arkadaşı ve aynı zamanda ortağı olan Emre Ayan'ın evinin yandığını görür, ünlü bir dedektif oldukları için düşmanı çoktur. Düşmanlarının yaptığını düşünen Yağız Durmuş, bu işin peşine düşecekt...