Alarm sesini duyar duymaz yataktan kalktım artık yatmak yada alarmı beş dakika daha ertelemek istemiyordum. Kalmak, dışarı çıkıp hayata karışmak istiyordum artık. Gece gördüğüm kabus beni yeterince yormuş uykusuz bir saat geçirmiştim ama bir saatin sonunda uyuyakalmıştım tekrar. Eve kapanmayacaktım yapılacak o kadar işim varken evde ne yapıyordum ki sanki?
Uzun kollu siyah beyaz çizgili gömleğin bir düğmesini açık bırakarak taktığım kolyenin görünmesini sağlamıştım, gömleğin uç kısımlarını siyah pantolonumun içine koydum. Saçlarımı ise açık bırakmıştım, her zamanki doğal tonlarda makyajımıda yaparak hazırlığımı bitirmiştim. Samet'in doğum günümde aldığı parfümüde sıkıp odamdan çıkmıştım. Annem daha yeni uyanmış beni gördüğüne şaşırmıştı.
"günaydın nereye böyle ?"
"işe gidiyorum sürekli evde oturamamı isteme benden lütfen başlamayalım"
"tamam bir şey demedim ki sinirlenme, Samet bıraksın seni"
"hiçbir şey olmaz merak etme"
Samet i arayıp aramamakta tereddüt ettim ama tek başıma gitmek istiyordum. İçimi sıkan beni etrafımdaki insanlardan uzaklaştıran bir şey vardı. Kimseyle konuşmak dahi istemiyordum ki Samet... Ahh Samet... Kafamın karışıklığı, herkesten uzaklaşmam beni daha güvende hissettiriyordu. Evden çıktıktan 5 dakika sonra Samet aramıştı. Açmak istemedim ilk başta am tekrar arayınca açtım.
"günaydın canım, nasılsın? " sesi iyi geliyordu.
"günaydın, iyiyim sen nasılsın? "
"bende iyiyim, bugün ki planın ne?"
"ofise gidiyorum ne oldu?"
"ben bırakayım seni "
"yeni çıkmışsındır sen ben yaklaştım ofise" yalan söylemek hiç huyum olmasada çıkmıştı ağzımdan bir kere
"tamam o zaman öğle arası yemek yiyelim mi?"
"işler birikmiştir daha sonra"
"peki akşam yemeği?"
Durdum bunada bahane bulmak istemedim ama yinede akşam ki moduma göre cevap vermek istediğim için "bunu akşam konuşuruz ya şimdiden söz vermeyeyim."
Derin bir iç çekişini duydum söylediğim şey onu baya yormuştu anlaşılan peki diyerek telefonu kapatmıştı.
Haftanın ortasında işe başlamak güzeldi pazartesi sendromu yoktu bir kere dışarı çıkmakta iyi gelmişti.
Ofise girdiğimde herkes beni ilk defa görmüş gibi kafasını bana çevirmişti "günaydın, geçmiş olsun" diyenlere "teşekkürler" diyip sahte bir tebessümle odama geçmiştim, babamın burada olduğunu görünce şaşırdım."Nihann? Senin evde olman gerek miyor muydu?"
"baba lütfen sende başlama annem gibi"
Kabalığım karşısında sesini çıkarmamıştı yaşadıklarımdan, bunalmış olduğumu düşündüğündendi belki de sessiz kalışı. Çok sürmedi tabi bu sessizlik
"iyi misin?"
Sesindeki dinginlik bana karşı nasıl adım atacağını bilemediğinden kaynaklanıyordu. Odaya ilk girdiğimdeki ses tonu yoktu. Ben kendim yok etmiştim o tonu.
"iyiyim baba"
"bir sıkıntın olursa bak biz yanındayız, annen, abin, ben lütfen bizden birşey saklama olur mu?"
"tamam."
Onu geçiştirdiğimi anlayarak işine geri dönmüştü ben yokken işler birbirine karışmasın diye gelmişti muhtemelen, öğleden sonrada ofiste olmayacağını belirtmişti. Ofisi ayakta tutan bendim sonuçta o sadece arada uğrayıp gelişmeleri takip ederdi, yeni bir iş getirirdi. Rolü büyüktü tabi yok saymıyorum kendisini ofisi bana emanet etme kendinin fikriydi.
İş dışında başka bir şey konuşmadan bir saat geçirmiştik tabi telefonuda susmamıştı. Beni de Samet aramıştı ilk başta açmadım ama ikinci arayışında açmak zorunda kalıp birde sessizde kalmış telefon diye yalan söylemiştim. Nasıl olduğumu soruyordu ve işe ben bıraksaydım keşke diyordu ama şuan ne kadar mantıklı olsa da bu durum sıkıcı geliyordu artık.
Babam var diye diğer çalışanlar rahatça yanıma girip çıkamıyorlardı. Rahattılar çünkü arkadaş gibiydik hiçbir zaman onlara patron olmamıştım buna rağmen hep saygı çerçevesi içinde olmuştu arkadaşlığımız bunu fırsata çevirmemişlerdi.
Her şey bu kadar sessizlik içindeyken çalışmakta kolaydı taa ki babam ofisten çıkana kadar. O çıktıktan bir kaç dakika sonra Burcu yanıma geldi.
Projeyle ilgili bir şeyler söyleyip çıktı onun ardından Erdem geldi önce iyi miyim merak ettiğini söylemişti bende iyi olduğumu belirterek asıl söylemek istediği şeyi söylemesini beklemiştim, o da işle ilgili birşeyler sorararken daha çıkmadan kapı tekrar çaldı ve Kenan ın içeri uzanan kafasını görmüştüm. Anlaşılan hepsi babamın gitmesini bekliyormuş. Kenan içeri girdi masamın önünde karşı karşıya duran sandalyelerden birine oturdu. Uzun boyu ve karizmatik duruşuyla normal bir oturuşu bile sanat eseri gibiydi."nasılsın kaç gündür yoktun?"
Erdem bir şey söylemiş miydi acaba ofistekilere sonuçta o gün beni o halde Erdem görmüştü ve evine davet etmişti.
"biraz uzaklaşmak istedim çok bunalmıştım."
"ama şimdi iyi görünüyorsun"
"evet iyiyim sen nasılsın ben yokken herhangi bir sıkıntı oldu mu?"
"Hayır Gökhan Bey buradaydı bir sıkıntıda olmadı."
"anladım."
Garip bir sessizlikle o dirseğini masaya dayamış elindeki kalemle oynuyordu bense bilgisayar ekranına bakıyordum. Saat gözüme ilişince yemeğe çıkmadığını farkettim.
"sen yemeğe gitmiyor musun?"
"seni bekliyorum."
Bu özgüvende nereden çıkmıştı. Beni beklemesi için bir sebep mi vardı? Bir kaşım havalanırken "beni mi?" diye sormamak elimde değildi. Kenan ın benden hoşlandığını anlıyordum ama sevgilimin olduğunuda biliyordu yada ben abartıyordum sonuçta iyi bir arkadaşlığımız vardı.
"benim bugün keyfim yok sen git istersen"
"çalışacak mısın?"
"evet"
"peki o zaman görüşürüz"
Keyifsizce oturduğu yerden kalkıp kapıya yöneldi, herkesten kendimi soyutlamaya başlamıştım sanki hiç kimseye ihtiyacım yokmuş gibi hissesiyordum. Yalnızlık güvenliydi, yalnızlık huzurdu ve bir başkasının huzurumu kaçırmasını istemiyordum. Güvenli limanımdı yalnız olmak, kendimle olmak, bir kapının ardında insanlardan uzak olup unutulmak... O çıktıktan sonra biraz daha düşünmemeye ihtiyacım vardı. Çalışmak gelmiyordu içimden boş boş oda da gezindim durdum ta ki kapı çalana kadar gelen Erdem di. Onu görünce biraz gerginliğim arttı niye gelmişti ki yine? Yemeğe gitmemiş miydi? Herkes dışarıdayken o hep ofiste mi oluyordu? Sorularım beynimde çalkalanırken uzaktaki sesini duydum önce ki duyduğum sesinden farklıydı daha boğuk, yüzüne baktım bu kadar temiz bir yüzden o ses nasıl çıkmıştı sanki birini öldürmek için boğazına ellerini kilitlemişte "öl artık" derken ki o gırtlaktan çıkan kaba ses gibi..
"Nihan hanım iyi misiniz?"
Korkmuştum, sürekli bana olan tavrı, ilgisi, tesadüfler, bakışları önceden böyle hissetmemiştim. Şuan sanki daha farklıydı bakışlarında başka bir şey vardı. O gün peşimden gelen adamla bir ilgisi mi vardı parkta da tesadüf olamazdı karşılaşmamız. Beni evine götürmüştü korktuğum için sırf sıcak bir yuvaya sığınnmayı kabul etmiştim ama bugün alıyorum her şeyi. Belki de beni kovalayan kişi Erdem e yaklaşmamı istemişti... Beynimin içi arı kovanından farksızdı fısıtlılar gittikçe çoğalırken sağa sola kafamı sallayıp "hayır, hayır" diyerek geriye gidiyordum. Erdem bir adım daha attığında ise kasetin sonuna geldiğimi anlamıştım ondan sonrası bende tamamen karanlıktı.
Beğeni ve yorumlarınıza talibim. ❤️

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Kimsin?
أدب المراهقينEkranın üst köşesinde bir numaradan gelen mesaj rahatlayan kalp atışlarımı tekrar alevlendirmişti.. " kaçma benden. " Kalp seslerimi duyduğuma yemin edebilirdim. Sanki biri beni izliyor gibi yatağımın içine gömülüp duvara sığındım iyice neydi şimdi...