Emir'den
Teneffüs zili çalınca yine kafamı sıraya koyup uyuyacaktım ki sıra arkadaşım ulvinin sıradaki dersin beden olduğunu söylemesi ile çantamı alıp soyunma odasına indim. Ulvi ile birlikte soyunma odasına girdiğimde sabah seçil yüzünden burun buruna geldiğim çocuğu gördüm. Arkadaşları ile gülüşerek t-shirtünü çıkarıyordu. Kapının sesini duyunca bakışlarını bize çevirdi. Göz göze gelince kaşlarını çatıp tamamen bize döndü.
Onu umursamadan arkamı dönüp boş bir dolaba çantamı koydum. İçinden derste giyeceğim eşofmanı ve t-shirtü alıp soyunma kabinine girdim. Normalde erkekler utanmayıp herkesin içinde değiştiriyorlardı kıyafetlerini ama benim durumum onlardan farklı olduğu için o kadar rahat davranamıyordum. Üzerimi giyinip kabinden çıktığım da soyunma odasında benden ve sabahki çocuktan başka kimsenin kalmadığını gördüm. Muhtemelen bu oğlan da beni bekliyordu. Ne diyeceğini harfi harfine biliyordum.
Dolaptaki çantamın yanına gidip kıyafetlerimi bırakırken konuştu.
"Ne o seni bı sessiz gördüm." Dediğinde o görmese bile göz devirmiştim. Onu umursamadan odadan çıkacakken birden kolumu kavrayıp sıkmaya başladı.
"Bana bak çocuk! Bir daha seçil ile arama girmeyeceksin!"
"Ne saçmalıyorsun sen?"
"Sabah havan bozulmasın diye erkeklik taslamana izin verdim. Ama bir daha yapmam!" Dediğin de alayla güldüm.
Bu arada bence de bilerek birşey dememişti. Sonuçta ağzımın ortasına bir tane vursa yeterdi.
"Allah razı olsun"
"Seni bir daha seçil'in etrafında görmeyeceğim!"
"Ben o kıza abla diyorum. Bence herkesi kendinle karıştırma sen!" Diyerek kolumu elinden kurtarıp oradan ayrıldım. Şerefsiz herif kolum acıtmıştı. Spor salonuna girdiğimde bizim sınıf sıra olmuş bekliyordu. Yerime geçip hocayı bekledim.
Yoklama alındıktan sonra basket topu alarak bahçeye basket sahasına gittim. İlk beden dersi tek başıma potaya basket atmaya çalışmamla geçmişti. Teneffüs de her yerde ulviyi aradı ama ortalık da görünmüyordu. Kantinden su alıp ikinci beden dersi için tekrar basket sahasına girdim.
Gelişigüzel attığım için çoğunlukla girmiyordu. Eğer odaklansaydım kesin basket atardım. Odaklanarak topu attığım da yine de girmedi kaşlarımı çatarak yine denedim ve yine ama yok top asla girmiyordu. Sinirle topu havaya kaldırıp potaya fırlattım. Top hızlı bir şekilde tekrar bana doğru gelmeye başladığında elimi yüzüme siper edip beklemeye başladım. Ama gelmedi.
Tek gözümü açarak ortalığı kontrol ettiğimde sabahki çocuğun top daha bana gelmeden havada tuttuğunu gördüm.
Bu da yırtık don gibi her yerden çıkıyor.
"Oynamayı bilmiyorsan oynama bücür" dedi gülerek ona gözlerimi devirdiğimde konuştuk.
"Yine mi sen?"
"Birşey diyeyim mi ? Çok cesur çocuksun aslında." Benim gibi topu potaya atıyordu. Kenardaki tellere yaslanarak ona bakmaya başladım.
"Niyeymiş o?" Elinde topla yanıma gelip tam önümde durdu. Gözlerini bir saniye bile gözümden ayırmıyordu. Kafasını biraz eğerek kulağıma yaklaştı.
"Şahsen ben gay olsam bırak insanlara kafa tutmayı evden bile çıkamazdım." Diyip yanımdan uzaklaştı.
Şaşırdım... Gerçekten çok şaşırdım. Bunu bilmesi imkansızdı. Benim gay olduğumu birkaç kişi dışında kimse bilmiyordu.
Yanlış anlamayın gay olduğum için utanmıyorum. Ama yani ne bileyim bu çocuğun öğrenmesi garip olmuştu. Büyük ihtimalle bütün okula söylemekle falan tehdit edecekti. Ama umrumda değildi. Benim asıl umursadığım şey bu çocuğun bunu nereden öğrendiği?
"Sen nereden biliyorsun bunu?" Topu tekrar potaya attığında girmişti.
"Bak ne diyeceğim. Ben senin yerinde olsaydım. Böylesine hastalıklı birşeyi kimseye söylemezdim." Diyip sahadan çıktı.
Ben senin yerinde olsaydım böylesine hastalıklı birşeyi kimseye söylemezdim...
İyi de zaten kimseye söylememiştim ki sadece babam, abim ve ulvi biliyordu.
Ulvi?
Hayır hayır yapmış olamazsın demi? Nolur yapmamış ol ulvi ne olur bana ihanet etmemiş ol!
Seçil'den
"Romantizm akımı sizce nedir?"
Edebiyat dersini gerçekten hiç sevmiyordum. Ama ana ders olduğu için nereye gidersem gideyim karşıma çıkıyordu. Sınıftan rastgele bir kız elini kaldırıp konuştu.
"Aşk?"
"Hayır aşk değil. Peki sizce aşk nedir?"
Aşk nedir?
Aşk altı harf iki heceden oluşan bir kelimedir hocam, Gökhan.
Sınıfta belli belirsiz çoğu kişi söz alıp konuştu. Dersten alakasız başımı elime yaslamış sırayı karalıyordum. Bir an kafamı kaldırınca edebiyat hocası ile göz göze geldik. Hayır hayır hayır hayır hayır hayı-
"Sence seçil?"
Offfff
"Bence aşk sadece psikolojik birşeydir hocam mesela nasıl şizofren hastaları olmayan varlıkları gördüğüne inanıyorsa bizler de kendi kafamızda kurduğumuz şeyleri aşk sanıyoruz. Aşk kelimesini o kadar büyütüyoruz ki neredeyse bütün hayatımızı o kelimeye bağlıyoruz. Platonik olduğu için intihar eden insanlar var. Bu şey bı hastalık aslında ama bazı insanlara göre güzel bı hastalık bazı insanlara göre de lanetli bı hastalık..."
Sustuğumda herkesin pür dikkat beni izlediğini gördüm. Hoca bile şaşırmıştı.
"Gerçekten ilginç şeyler söyledin. İlgimi çekti. Peki sence aşk güzel bir hastalık mı yoksa lanetli mı?"
"Lanetli" deyip göz ucuyla Gökhana baktım. Tek kaşını kaldırımış ilgi ile bana bakıyordu. Onunla göz göze gelince utanıp kafamı önüme eğdim.
Benim aşkımın lanetli olmasının sebebi ise o çocukta saklıydı.
🌵🌵🌵🌵🌵🌵🌵🌵🌵🌵🌵🌵🌵🌵
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YASAK TUTKU +18
RomancePeki ya aslında sevdiğin çocuk en yakın arkadaşının sevgilisiyse? *** "Hâlâ yüzüme bakmıyorsun yalnız" başımı yerden kaldırıp yüzüne baktım. "Neden ısrarla yüzüne bakmamı istiyorsun?" Bakışlarını elindeki sigaradan çekip gözlemin içine baktı. "Bil...