Peki ya aslında sevdiğin çocuk en yakın arkadaşının sevgilisiyse?
***
"Hâlâ yüzüme bakmıyorsun yalnız" başımı yerden kaldırıp yüzüne baktım.
"Neden ısrarla yüzüne bakmamı istiyorsun?" Bakışlarını elindeki sigaradan çekip gözlemin içine baktı.
"Bil...
Gözlerimi açtığımda sabah olmuş, her yer aydınlanmıştı. Hafifçe yana döndüğüm de Gökhan'ın da benim gibi koltukta oturur vaziyette uyuduğunu gördüm. Hava aydınlandığına göre bu korkunç evden bi an önce çıkmak çok cazip geliyordu gözüme.
"Gökhan" yavaşça dürttüğümde çiçek yaptığı kollarını daha da sıkılaştırıp homurdandı. Gökhan'ın uykusu gerçekten çok ağırdır. Öyle ki sınıfta uyuduğunda hiçbir sese uyanmayıp canı ne zaman isterse o zaman uyanıyordu.
"Gökhan!" Hızla omzuna vurup desibelimi yükselttiğimde irkilerek uyandı. Böyle uyanacağını biliyordum.
"Ne bağırıyosun kızım? Uyandık işte"
Yeni uyandığı için ses tonu olduğundan kalın, dudakları ise olduğundan daha şiş duruyordu.
Allah affetsin öyle bir öpesim geldi ki namussuzu anlatamam!
"Hava aydınlanmış. Kalk gidelim bu evden."
"Soba da sönmüş." Dediklerimi çok da umursamadan ayağa kalkıp sobaya doğru yürüdü. Sobanın içine bir bakış atıp bana döndü.
"Kalk yürü gidelim bari"
Hızla ayağa kalkıp arkasına takıldım. Gökhana bahsetmek istemesem de öyle çok acıkmıştım ki az kalsın karnım gurulduyordu. Son anda karnımı içime çekerek sesini bastırdım. Ama dünden beri hiçbir şey yememiştik ve onun da en az benim kadar aç olduğunu fark ediyordum.
Çok değil biraz yürüdükten sonra konuşmaya başladı.
"Acıktın dimi?"
"Sende öyle?"
"Öyle ama keşke sana yiyecek birşeyler bulabilseydik." Sıkıntılı bı sesle konuştuğunda yanağını mıncırmak istedim.
"Olsun. Ben inanıyorum biraz sonra kampı bulacağız."
6. Hislerim gerçekten çok kuvvetliydi. Hissettiğim şeylerin olma olasılığı çok yüksekti. Dün de mesela benim dediğim yönden gitseydik muhtemelen kaybolmamış olacaktık.
Sessiz bir şekilde bâya yürüdük. Bı süre sonra bı ses duyduğumuzda duraklayıp sese dikkat kesildik. Uzaktan birileri Gökhan'ın ismini bağırıyordu. Hemen sesin geldiği yöne doğru koşmaya başladık. Arkası dönük bir grup genç gördüğümüzde üstüme çöken rahatlıkla duraklayıp nefeslenmeye başladım. Gökhan da yanımda durup nefes nefese bağırdı.
"Çetin!" Çok değil biraz uzağımızda duran grup yönünü bize döndüğünde en önlerinde duran kişinin çetin arkasındakilerinde Gökhan'ın arkadaş grubu olduğunu fark ettim. Bu defa onlar bize doğru koşmaya başladı. Yanımıza geldiklerinde çetin koşa koşa gelip Gökhana sarıldı.
"Neredesin sen kardeşim, dünden beri seni arıyoruz." Gökhan yalancı bir şekilde kaşlarını çattı.
"Siktir ordan amına bastığım, arasan bulurdun."
"Ayıp ediyorsun ama birader." Deyip gevşek gevşek güldü. Gökhan da gülerek ağzının ortasına vurduğunda çetin yüzünü buruşturdu. Gökhan diğer arkadaşlarına sarılmaya başladığında çetin de benim yanıma gelip bana sarıldı. Kampa dönerken Çetin Gökhan'a emir'den bahsediyordu.
Sanırım dün geceden beri abisi bulunamayınca ağlamaktan bitap düşmüş. Şimdi de uyuyormuş.
Kampa geldiğimiz de önce hocalarımızdan iyi bı azar yemiştik. Normalde bugün dönmemiz gerektiği için de ayrı bi endişelenmişlerdi. Suçluluk hissi ile insanların yüzüne çok bakamayıp çadıra geçtim ve eşyalarımı toplamaya başladım. Gökhan da toparlandığında otobüslere doğru ilerledik. Herkes zaten çoktan toparlandı için geriye sadece biz kalmıştık.
***
Emir'in ağzından;
Kamptan dönmüştük ve birazdan ders başlayacaktı. Ama ben her yerde Furkan'ı arıyordum. Okula geldiğimden beri onu hiçbir yerde görememiştim. Bana verdiği hırkayı yıkamıştım ve artık teslim etme zamanıydı.
En son tekrar bahçeye çıktığımda okula daha yeni girdiğini gördüm. Abim gibi onun da arabası vardı. Babasının işlerinin iyi olduğunu sonradan öğrenmiştim.
Yanına doğru yürüdüğümde arabadan yeni çıkıyordu.
" Günaydın" sese doğru döndüğünde beni gördü. Kaşları hafif çatılır gibi oldu. Ama ifadesini düzeltip başını hafifçe öne eğip günaydın demeye çalıştı.
Elimde tuttuğum yumuşatıcı kokan hırkayı ona uzattığımda kaşlarını tamamen çattı.
"Teşekkür ederim." Dediğim de bı süre yüzüme baktı çatık kaşlarıyla daha sonra kafası ile arkamı işaret edip konuştu.
"At çöpe."
" Ne?" Bana olan bakışları ilk gün baktığı gibiydi. İğrenti dolu...
"At çöpe dedim! Anlamadın mı?"
"Ha-hayır atamam."
Hırkayı elimden zorla alıp arkamdaki çöpe doğru fırlattı.
"Ne sanıyordun? Senin üzerine giydiğin bir şeyi tekrar giyeceğimi mı? " Dolu dolu olmuş gözlerimle hâlâ üzerimdeki şaşkınlığı atamadan ona bakıyordum. Konuşamıyordum. Beynim durmuş gibiydi.
"Hastalıklısın oğlum sen!" Yüzüme doğru son bir kez bağırıp omzuma çarparak gitti. Zaten dokunsan düşecek gibi durduğum için, o cüssesi ile bana çarpıp gittiğinde popomun üzerine düşmüştüm.
Gözümden bir damla yaş akarken, yerde oturarak arkasından baktım. Gözlerim çöpe döndüğünde yarısı içine girmiş yarısı dışarıda kalmış hırkaya bakarak bir kere hıçkırdım.
Zoruma gitmişti. Her ne kadar kabul etmek istemesem de kamptayken aramız düzelmiş gibi yapıp, burada böyle hakeretler etmesi zoruma gitmişti.
Ama Furkan'ın beni burada bu duruma düşürmesi ondan hiç olmadığım kadar nefret etmemi sağlamıştı. Ben bu muameleyi hak etmemiştim. Ben sadece ona hırkasını geri vermek istemiştim. Hem zaten giydiğim için yakışmıştım ki ben onu.
Ama ben asla bu halde burada oturarak ağlayacak bir şey yapmamıştım.
______________________________
Ulan Furki ne bok adamsın lan!
Şaka maka yüz bin olmuşuz. Vay beee hiç bu kadar olunacağını düşünmemiştim.
Az önce yine deprem oldu. Diken üstündeyim yemin ederim. Sadece siz istiyorsunuz diye yeni bölüm attım.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Bu çocuk da hesabındaki tüm fotoğraflarını kaldırmış. Ne bok yiyecezbilmiyom artık.