Parka indiğimde ilk bi on dakika kadar onu beklemiştim. Hava da hafiften soğuk olduğu için üşümüş, burnum kızarmıştı.
Parka giren bir grup genci uzaktan görsem de umursamayıp bankta tek başıma oturmaya devam ettim. Çocuklar önümden geçip yandaki çardağa oturdular. Bir şeyler konuşup, gülüşüyorlardı. Seslerini duymama rağmen kafamı yerden kaldırıp da hiç bakmadım. Onların da benimle ilgilendiği söylenemezdi zaten.
Küçük parkın yakınlarında araba sesi duyduğumda kafamı kaldırıp baktım. Gelmişti. Arabadan inip şöyle bı etrafına bakındığında göz göze geldik. Gülümseyerek bana doğru adımlamaya başladı. Bende ayağa kalkarak onu beklemeye başladım.
"Hava soğumuş, gel arabaya geçelim." Yanıma gelip oturmadan konuşmuştu.
"Gerek yok. Gel hadi oturalım." Parkta bizden başka insanlar da olduğu için en azından daha rahattım. Ama eğer arabada yalnız olsaydık kesinlikle çok fazla utanır ve heyecanlanırdım.
Oturduğum da emin olamayarak ayakta durmuş üstümdeki kabana bakıyordu. Sanki kabanın beni ne kadar koruduğunu kafasında tartıyor gibiydi.
"Bişi olmaaz, gel otur." Yanımdaki boşluğa iki kere patpatlayarak oturmasını istedim. O da daha fazla ayakta durmayarak gelip oturdu zaten, elini arkama doğru uzatarak daha rahat bı pozisyon aldı.
"Ee niye çağırdın beni parka?"
"Çağıramaz mıyım?"
"Yoo çağırabilirsin tâbi de, neden yani?"
"Mesajlaşırken sohbetin sarıyor da, gerçekte de öyle mi diye merak ettim."
Son dediğine gülerken yan çardaktaki arkası dönük olan gençlerden birinin çakmağı Gökhan'ın ayağının dibine düşünce ikimizin de bakışları yerde duran çakmağa döndü.
Gökhan eğilip çakmağı yerden aldı ve arkası dönük çocuğa uzattı. Çocuk da Gökhan'ın yüzüne bakmadan "Eyvallah" diyip tam çakmağı alacakken bir an için Gökhanla göz göze geldiler. İkisinin de kaşları çatılırken çocuk yavaşça ayağa kalktı ve eline aldığı çakmağı tekrar yere attı.
"Kirlenmiştir artık."
"Ne işin var lan senin burda?" Gökhan hem şaşırmış hem de sinirlenmişti.
"Evim burda da, asıl senin ne işin var benim semtimde?" Çocuk da yüzünü ekşitmiş konuşuyordu.
"Sanane lan." Gökhan tam arkasını dönmüştü ki beni gördü. Sanki burada olduğumu yeni hatırlamış gibiydi. Kafası ile arabayı göstererek yanıma adımladı. Tam yanıma gelmiş gidiyorduk ki arkadan çocuğun sesi geldi.
"Emir'e selam söyle." Sanki bu cümle Gökhan'ın sabrını taşıran son cümle olmuştu. Olduğu yerde duraklayıp başını yavaşça arkasına çevirdi. Sonra aniden çocuğun yanına yürümesi ile tanımadığım çocuğun burnuna kafasını gömmesi bir olmuştu. Çığlık atarak yanına doğru giderken, çardakta oturup herşeyi izleyen gençler de ayağa kalkıp arkadaşlarını arkalarına çekmişlerdi. Gökhan'ın kolunu tutup geriye doğru çekiştirirken Gökhan hâlâ baş parmağını çocuğa doğru sallayarak bağırıyordu.
"SAKIN ONUN ADINI AĞZINA ALMA!"
Karşıdaki çocuklardan bir tanesi daha Gökhan'ın yanına gelip bana yardım ederek "Gel abicim gel" diyerek parkın dışına doğru yürütmeye başladı. Gökhan hâlâ sakinleşmiş değilken kafamı arkaya çevirip burnundan oluk oluk kan akan çocuğa son bir kez baktım ve önüme döndüm.
Arabanın önüne geldiğimizde yanımızdaki çocuk Gökhan'ı bırakıp tekrar arkadaşlarının yanına doğru yürürken, Gökhan sürücü koltuğuna geçmişti bile. Onu bekletmeden yolcu koltuğunda yerimi aldığımda aniden gaza basmıştı. Sanki bütün sinirini çıkarmak ister gibi sıkıyordu direksiyonu ama ağzını asla bıçak açmıyordu. Bir yandan arabayı kullanırken diğer yandan kemerini takıyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
YASAK TUTKU +18
RomantiekPeki ya aslında sevdiğin çocuk en yakın arkadaşının sevgilisiyse? *** "Hâlâ yüzüme bakmıyorsun yalnız" başımı yerden kaldırıp yüzüne baktım. "Neden ısrarla yüzüne bakmamı istiyorsun?" Bakışlarını elindeki sigaradan çekip gözlemin içine baktı. "Bil...