🍂BÖLÜM 16|NE BORCU

389 22 0
                                    

Merhaba herkese , keyifli okumalar..

"Elbette seni inciteceğim.
Elbette beni inciteceksin.
Elbette birbirimizi inciteceğiz.
Ama bu varoluşun mutlak koşuludur.
Bahar olmak, kışın riskini kabul etmek demektir.
Var olmak, var olmama riskini kabul etmektir."

BÖLÜM 16| NE BORCU

Yeni bir gün , yeni bir gökyüzü , yeni bir güneş , yeni bir an , yeni bir hayat gibiydi. Emir hastanenin kolidorunda oyuncak arabasıyla oynarken, bende getirdiğim yıldızları duvara yapıştırıyordum. Neredeyse bütün odayı doldurmuştu. Elimde kalan son yıldızı da duvara yapıştırdığımda gülümseyerek etrafıma baktım. Odanın içi çok güzel olmuştu. Tam emire seslenecekken emirin ağlama sesini duydum. Koşarak odadan çıktığımda kolidorun köşesinde yere oturmuş ağlayan emiri görünce koşarak yanına gittim. Yere dizlerimin üzerine oturduğumda korkmuş bir şekilde emire bakarak " ne oldu , iyi misin , bir yerin mi ağrıyor" dedim gözlerim dolarken. Emirin konuşmadan ağlamaya devam etmesiyle " emir" dedim ellerini tutarak. Minicik kollarını boynuma sardığında onu kucağıma aldım. " emir beni korkutuyorsun, niye ağladın" dedim düz çıkan sesimle.

" senin bana aldığın arabaya vurdu, arabam kırıldı" dedi daha çok ağlamaya başlarken. Kucağımdaki emirle beraber ayağa kalktığımda, kolidorun köşesinde duvarın kenarında kırılan oyuncak arabayı gördüm. Başımı tam karşıma çevirdiğimde sırtı dönük bir şekilde yürüyen eceyi gördüm. Kucağımda ağlayan emirle odaya girdiğimde onu yatağına oturtturdum. Kendimde yanına oturarak " ağlama artık birşey olmaz. Ben sana yine alırım. Hem görmeden çarpmıştır" dedim. Ne kadar kasıtlı yaptığını anlasamda.

Emir kollarını kendine bağlayarak başını iki yana salladı. " hayır , bilerek vurdu. Onu sen almıştın bana , paramız yok bir daha alamayız ki" demişti ağlayarak.

Elini ellerimin arasına alarak " onu nerden çıkardın, paramız var. Hem ben yakında işe de başlayacağım. Sana da bu arabanın daha güzelini alıcam. Hemde şimdi almaya gidiyorum. Ama ağlamak yok" dedim. Hemen gözyaşlarını minicik elleriyle silerek yatağın başlığına sırtına yasladı.

" gül bakalım" dedim yanağını öperek. Ufacıkta olsa güldüğünde " şimdi burada beni bekle tamam mı , ben sana en güzel arabayı alıp gelicem şimdi. Hemşire ablana da söyleyeceğim, akıllı akıllı otur burada" dedim ellerini yavaşça bırakarak oturduğum yerden kalktım ve üzerime kot ceketimi alarak odadan çıktım.

Yüzüme bürünen öfkeyle kolidorda yürürken etrafıma baktım. Soracak bir hesabım vardı, neredeyse bütün hastaneye bakmıştım ama bulamamıştım. Hastanenin bahçesinden çıktığımda kaldırımda yürüyen eceyi gördüğümde koşarak yanına gittim. Sağ elimle saçını sertçe tuttum. Giydiği topuklu ayakkabıdan dolayı benden uzundu. Saçını bırakmadan ayağına sertçe bir tekme attım. " böyle vurdum oyuncak arabaya , hırsını böyle mi aldın" dedim. Sertçe bir tekme daha attığımda bağırmaya çalıştı. Belimden tutan iki kolla eceden ayrıldım. Beni tutan kimse ondan uzaklaşmaya çalıştığımda kokusundan anladığım adamla , daha çok çırpınmaya başladım. Beni bıraktığımda eceye doğru bir adım atmıştım ki , kolumdan tutan demirle olduğum yerde kaldım. " eğerki benim kardeşim bir daha senin yüzünden ağlasın , ağlamayı bırak üzülsün, seni kimse elimden alamaz , nişanlın bile alamaz." Dedim ona doğru bir tekme daha atarken. Bu sefer demir tekrar belimden tutmuştu, ondan uzaklaştırmak için. Koşarak arabasına giden ecenin arkasından bağırarak " seni öldürürüm, yemin ederim yaparım. Pislik, derdin neyse gel benimle uğraş , gücün küçüçük çocuğa mı yetiyor" dedim ve demirin kollarından kurtulduğumda eceye doğru koştuğumda, demir beni tutarak sırtımı duvara yasladı. Kendine önüme geçerek " dur artık" dedi. Öfkeden zar zor nefes alıyorken, gözlerime bakan demiri geriye doğru ittim ama yerinden kıpırdamadı. Tekrar ittim. Bileklerimi tutarak " ne oldu" dedi sakin bir ses tonuyla. Öfkeli bir şekilde ona bakarak " ne olacak , senin pislik sevgilin gelmiş.." dedim ve duraksayarak " kime ne anlatıyorum." Dedim ve demiri tekrar geriye doğru ittim. Bu sefer bir adım uzaklaşmıştı. Sırtımı duvardan çekerek " uzak durun artık benden , uzak durun kardeşimden." Dedim bağırarak.

--

Demirin anlatımıyla

Emirin odasına geldiğimde yatağında oturan küçük adamı görünce " emir nasılsın" dedim yanındaki sandalyeye oturarak. Gözleri kızarmış bir şekilde bana bakarken " ne oldu , neden ağladın" diye sordum. Onun bu hali beni bile üzmüştü, neyranın bu kadar öfkelenmesini anlıyordum. Minicik elini tuttuğumda " ablamın aldığı araba kırıldı. Ben kolidorda arabamı sürüyordum, bir kadın geldi , ' bu onun kardeşi' dedi yanındaki kadına. Kadında arabada ayağıyla tekme attı. Arabam kırıldı, ablamda üzüldü. Ama bilerek yapmamıştır dedi bana. Bilerek yapmıştı ben anladım. Bana yeni araba almaya gitti, bizim paramız var dedi. Ben yeni araba istemedim ama ağlamamı durduramadım." Dedi tekrar gözleri kızarırken.

" hadi sen yat biraz , hem ben buradayım. Senin yanındayım, ablan gelene kadar da gitmicem tamam mı?" Dediğimde, başını yastığa koymuştu.

" ablam gelince beni uyandır tamam mı , unutma sakın" dedi beni tembih ederek. Gülümseyerek başımı salladığımda, sandalyede oturdum ve elimi tutan minicik ele baktım. Elime telefonumu aldım. Sonunda telefon açıldığında " ece bir daha bu hastaneye adım atmayacak, kapısından dahi girmeyecek" dedim ve öfkeli bir şekilde telefonu kapattım. Emirin saçlarına baktım , azıcık uzamıştı. Döküldüğü için uzamıyordu. Benim saçlarım eski haline gelmişti.

Şimdi anlıyordum neyrayı , niye hep sanki dokunsan ağlayacak gibi olduğunu, sürekli bir şeyler düşünmesini, sürekli dalgın olmasını , sürekli gözlerinin dolmasını. Emirdi , emiri böyle görmek onun canını acıtıyordu. Sırf emir için benim kapıma gelmişti , kendi ettiği yemini unutup gelmişti. Gözüm saate kaydığında neredeyse gece on ikiye geldiğini görmüştüm. Elimi emirin elinden yavaşça ayırdım ve oturduğum yerden ayağa kalktım. Pencereye doğru yürüdüm, endişeli bir şekilde etrafa baktım. Kapının dışından gelen sesi duyunca kapıya doğru hızlı adımlarla yürüdüm.

**

Çaresizliği ilk öğrendiğim zamandı , emirin kanser olduğunu öğrendim an. Neredeyse istanbuldaki bütün hastaneleri günlerce dolaşmıştım. Bıkmadan , usanmadan , gece gündüz demeden. Her doktor aynı şeyi söylemişti, pahalı bir tedavisi vardı. Yine boşa çabaladığım bir gün , ayağımı kaldırım taşına çarpmıştım. Ayağım burkulmuştu, canım acıyordu. Bu acı ağrıyan ayağımın acısı değildi, bu acı çaresizliğimin acısıydı. Ben çaresizliği ilk defa böyle anlamıştım, ilk böyle tatmıştım. İkinci çaresizliğim demirdi, ondan gurursuzca para istememdi. Şimdi en büyük çaresizliği yaşıyordum. Cebimde olmayan paramla kardeşime söz vermiştim. İstediği oyuncak arabanın aynısını alacaktım ama param yoktu. Bütün gece soğuk havada ağacın altında oturmuştum, çünkü emirin uyumasını beklemiştim. Saatin gece yarısını geçtiğini görünce oturduğum çimenliğin üzerinden kalkarak hastaneye doğru yürüdüm. Gözyaşlarımı yol boyunca silsemde, hemen yenisi ekleniyordu. Artık gözlerimden akan yaşları bile umursamadım. Odanın kapısına baktığımda elimi kapının kulbuna doğru uzattım. Onu açacak cesaretim olmadığı için elimi geri çektim. Kapının yanındaki duvara sırtımı yasladım ve yere çöktüm. Saçlarım neredeyse yüzümü kapatırken, kollarımı dizlerime sıkıca sararak kendime çektim. Saat geç olduğundan etrafta kimse yoktu. Başımı yan bir şekilde dizlerimin üzerine koyduğumda bulanık gören gözlerimle bomboş olan kolidoru izledim. Dalgın bir şekilde boş gözlerle kolidora bakarken yanıma birinin oturduğunu gördüm. Başımı diğer tarafa çevirdiğimde gözlerim demiri gördü. Başımı tekrar diğer tarafa çevirdim , onun yüzünü görmek istemiyordum.

Kısık çıkan sesiyle " neyra" dedi yavaşça. Gözlerimi daha sıkı kapattım , şuan daha çok yıkılmak istemiyordum. Başımı ona çevirmeden titreyen sesimle " git demir" dedim zar zor konuşarak.

İnatla " bana bak" dedi parmağının ucuyla hafifçe saçıma dokunarak. Başımı kaldırarak ondan biraz uzaklaştım , öfkeli bir şekilde ona bakarken " bana dokunma" dedim yüksek çıkan sesimle.

Hiç ifadesini bozmadan " yarın bizim şirkette işe başlıyorsun." Dedi. Tam itiraz edecekken " borcunu nasıl ödeyeceksin, yılda bir kez maaşından kesilecek" dedi oturduğu yerden kalkarak. Üsten bana bakarken bende ayağa kalktım ve ona bakarak " ben zaten borcumu ödüyorum" dedim ve bir an söylediğimle durakladım. Gözlerimi sıkıca kapatıp açtığımda " yani kabul edemem , kabul etmiyorum" dedim ve demire sırtımı döndüm. Emirin odasına doğru bir adım attığımda demir kolumu sertçe tutarak kendine doğru döndürdü. Kaşları çatık bir şekilde " neyin borcunu ödüyorsun" dedi neredeyse bütün kolidorda yankılanan sesiyle.

Yeni bölüm çok yakında..

AŞK-I DENEYRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin