Yirmi Dördüncü Bölüm

76 10 3
                                    

Selaaaaaam! Geri döndüm. Azıcık beklettim ama sınav haftalarıydı yorgunluktu ödevdi oydu buydu anca. Umarım bölümü seversiniz.

Ayrıca yorum yapmayı ve oy vermeyi lütfen unutmayın ve esirgemeyin. Çünkü beni yazmak için motive eden şey sizin yorumlarınız. Öbür türlü burada duvara yazıyormuş gibi bir his oluyor.

Keyifli okumalar dilerim!

                      |GEÇMİŞ|

Çocukların yumrukları minicik olurdu. Kalpleri de yumrukları gibi minicikti. Ama gariptir ki o minik kalplerine kocaman duygular sığdırırlardı.
Minik Arel de o koca duygularla başa çıkmaya çalışıyordu şimdi.

Mahalledeki çocuklar ordan oraya topla koşturuyorlardı. Barın da aralarındaydı. Resmilesmiş gibiydi artık bu durum. Arel oyundaysa Barın oyuna çağırılmazdı çünkü kabul etmezdi kaldı ki çocukları da pek çağırmak istemezlerdi. Ama eğer Barın erken geldiyse Arel o oyuna giremezdi. Çünkü Barın oyunda istemezdi.

Arel bazen Barın'ın kafasına taş atmak istiyordu. Kocaman bir öfke kaplıyordu içini. Bazen de onunla anlamsız, büyük bir istekle arkadaş olmak istiyordu.

Barın ise inadı inattı. Sevmeyecekti işte. İstemiyordu. Hem annesi ona herkes herkesi sevmek zorunda değil dememiş miydi? Zorunda değilse hiç sevmeyecekti işte. O geldi geleli Barın iyice silinmiş gibi hissediyordu.
Tıpkı babası geldiğinden evde olduğu gibi.

Arel'in bankta oturduğunu gören çocuklar onla oynamak istediler. Onlara göre de Arel çok eğlencelik bir çocuktu ama Barın inatçıydı işte. Oyun durdu bütün çocuklar eve dağılmak istediklerini, sıkıldıklarını söylediler. Minik Barın söylene söylene eve dogru gitmeye başladı. Babası bugün izinliydi ve evdeydi. O evdeyken evde olmak çok sıkıcıydı ama bütün arkadaşları anlaşmışlar gibi bir anda gitmeye karar verdilerse yapabilecek bir şeyi yoktu işte.

Küçük Barın ceketini parkta oturduğunu unuttu ve annesi ona kızmasın diye koşa koşa parka döndü. Arkadaşları söylediklerinin aksine hala parkta koşa güle oynuyorlardı. Tek farkla onun yerinde artık Arel vardı.

Önce dudaklarını büzüldü aşağı doğru, burnunun direği sızladı sonra. Ardından yaşlar boşalmaya başladı gözlerinden. Ceketini koyduğu bank oyun oynanan yerden uzaktaydı. Banka gitti, ceketini aldı ve üstüne geçirdi. Gözyaşlarını koluna silip arkasını döndü yavaşça. Usul usul, fark edilmeden ayrılmaktı niyeti.

Artık o çocuklara arkadaşım demek istemiyordu. Bazen çekilmez bir çocuk olduğunu biliyordu. Zaten babası söylüyordu sürekli nasıl bilmezdi?
Ama yine de yalan söylemek zorundalar mıydı ona? Arel ile oynamak istiyoruz deseler Barın söylene söylene giderdi zaten.
Birinin adını bağırdığını duyunca arkasını döndü. Küçük Arel arkasından koşuyordu.

"Sen neden ağlayarak gittin bakayım parktan?" Diye sordu merakla.

"Niye olacak? Sen çaldın onları benden! Sen geldin diye artık yalan söyleyerek gönderiyorlar beni! Niye geldin ki zaten?" Avaz avaz bağırdı Barın, Arel'in yüzüne.

"Bu sadece senin hatan. Ben senle arkadaş olmak istedim ama sen istemedin. Benle oynamak istemişler Arıza çıkarma diye yalan söylemişler. Doğru değil ama yapmışlar."

"Defol git o zaman oyna arkadaşlarınla! Gelme peşimden ve rahat bırak beni!" Dedi Barın arkasını dönmeden önde

"Ben gidicektim zaten. Oyuna dönersin diye söylemek istedim. Babam beni lunaparka götürecek hem. Oyna sen benim yerime."

Anamız Babamız Yok Deriz - BxB-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin