Tahminen ne zaman düzenli yazmaya geri dönerim. Linç yememeyi umut ederek bölüme geçiyorum 🙏
Bölüm Şarkısı
(Friends - Chase Atlantic)
Arel'in bizde kaldığı günün üstünden 1 ay geçmişti. Baharın ilk günlerine girmemize rağmen hava İzmir'de hala soğuktu. Bugün nöbetçi olduğum gündü.Derslere girmeyecek olmanın artısının yanı sıra gerizekalı öğrencilerle uğraşmak ve hocaların ayak işlerini yapmak zorundaydım.
Nöbetçi köşesine çoktan yerleşmiştim. Soğuktan uyuşan ellerimi birbirine sürterek ısınmaya çalışıyordum ama nafileydi. O esnada ensemde ılık bir nefes hissettim. Kafamı çevirip Arel'in sırıtan suratıyla karşı karşıya kaldım. Yüzlerimiz fazla yakındı ve bu kalbimi hızlandırmıştı. Son zamanlarda anlamsızca onu gördüğümde kalbim daha hızlı atıyordu. Yutkunup hafifçe gülümsedim.
"Ver ellerini." demesine rağmen beni beklemeden ellerime uzandı. Cebindeki eldivenleri ellerime geçirdi.
"Sen ne yapacaksın?" diyebildim. Aslında daha fazlasını derdim ama beynim uyuşmuş gibiydi.
"Ben sınıfta olucam zaten. Sıkıntı olmaz ayrıca ben senin kadar üşümüyorum. Çıkarma onları sakın. Şimdi sınıfa gidiyorum sen de ezik ezik otur burada." pis pis gülüp sınıfa doğru gitti.
Ciğerlerime nefesi doldurup geri dışarı verdim. Herkes sınıflara dağıldığında başımı masaya dayayıp gözlerimi yumdum. Tek isteğim uyumaktı. Sabaha kadar uyuyamamıştım. Tabii bendeki bu şans izin verir miydi? Hayır! Rehber öğretmen başıma dikilip elime bir liste tutuşturdu ve beni sınıflara öğrenci çağırmaya gönderdi.
A şubesinden 2, B şubesinden 4 (grupça kopya vakası klasik), C şubesinden ise 3 kişi alınacaktı ve isimler tanıdıktı.. C şubesine girdiğimde gözüme uzun süredir görmediğim arkadaşlarım çarptı. Sinem, Nehir ve İrem üçlüsü. Sınıftaki neredeyse herkes kitap okuyordu ve onlar bir sıraya üç kişi oturmuş üçü de kitap okuyordu. Nehir beni gördüğünde el salladı. Ben ise ona sıçtınız bakışı attım. Kaşları çatıldı ve diğerlerini dürttü. Hocaya listeyi verip üçünü de alıp sınıftan çıktım.
"Ne bok yediniz de rehber hocası sizi çağırıyor?" sorum karşısında üçü birbirine baktı.
"Beden dersinde küçücük bir kavgaya karışmış olabiliriz." dedi İrem parmaklarının arasını iyice kısarak.
Sinem gözlerini devirdi. " Ben sadece top attım." diyerek önden ilerledi.
"Disiplinlik olma ihtimalimiz onu korkutuyor. Klasik bizimki." diyerek onu takip etti Nehir. İrem de omuz silkip benimle yürüdü. Önceden rehber hocasına bıraktığım öğrenciler çoktan sınıflarına dönmüşlerdi. Üçünü de rehber hocasına teslim ettim.
Onlar çıktığında teneffüs zili çoktan çalmıştı. Evden aç çıkmıştım ve rehberlikçi beni oyalamasaydı şu an kantinde bir başıma karın doyuyor olabilirdim ama çoktan ordu gibi sıra birikmiş olan kantine artık gitme isteğim yoktu. Üçlü grup sorun olmadığını belirtip kantine doğru gittiler. Arkalarından el salladım.
Tıpış tıpış yerime döndüğümde sırama bırakılmış gevrek, çay ve su üçlüsünü gördüm. Tabii onları bırakan şahıs da kendi gevreğini benim koltuğumda yiyordu.
"Koçum afiyet olsun." diyip Arel'in saçlarını karıştırdım.
Saçlarını ellerimden kurtarıp kafasını salladı.
"Gel beraber olsun koçum."
Gözlerimi devirip oturacak sandalye aradım. Arel kolumdaj tutup beni kucağına çekti. Bir saniye tekrar idrak etmem gerekiyor. Arel. Beni. Kucağına. Oturttu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anamız Babamız Yok Deriz - BxB-
Novela JuvenilGeçmiş gözümde canlandı. Beni sinir ettiği için onu kovaladığım günler, onunla dövüştüğümüz günler, üstüne yürüdüğüm günler ve ona bağıra çağıra küfür ettiğim günler. Sonra görüntüler değişti ve beni öptüğü anlar, saçlarımı okşayıp gözlerime baktığ...