Tekrar ben geldim. Okuyan kişiler eminim bıkmıştır dengesiz bölüm gelmesinden anlayabiliyorum. Özür diliyorum sizden. Son dönemlerde birçok şeyle uğraşıyorum. Anlayışınıza sığınıyorum.
Bölüm Şarkısı: Fire On Fire
Uykumun en tatlı kısmında, tam da güzel bir rüyanın ortasında çalan kapı zili küfür gibiydi. Gözlerimi zorla açıp savruk hareketlerle yataktan kalktım.
Kim bu saatte gelmişti ki? Gelenin ben ta-. Gözlerim saate takıldı. On iki olması gelene sövmeyeceğim anlamına gelmiyordu elbette. Gecenin dördünde yatmıştım ulan ben.
Yataktan kalktıktan sonra ilk birkaç saniye gözlerim karardığı için olduğum yerde beklemek zorunda kaldım. O esnada kapıdaki kişi ısrarla zile basmaya devam etti.
Sesli bir küfür savurup çıplak ayaklarımla kapıya doğru yürüdüm. Şimdiden yatağımın sıcaklığını özlemiştim. Üşüme tutmuştu resmen.
Çalan zil beynimin içerisinde yankılanıyordu.Sinirle gözlerimi yumup açtım. Ardından kapıyı araladım. Sinirden bakmak bile gelmemişti aklıma. Kendimi filmlerde ilk ölen enayiler gibi hissetmeme neden oldu bu dikkatsizliğim.
Zile basan... Bu saatte kapıma dayanan... Beni uykumdan uyandıran... Sövüp durduğum... Karşımda duran kişi Arel'den başkası değildi. Yüzünde kocaman bir sırıtmayla bana bakıyordu.
Derin bir nefes alarak "Ben senin o zili çalan elini kolunu sikeyim. Siktir git burdan." dedim.
Ardından aralık olan kapıyı suratına kapattım. Tam arkamı dönmüştüm ki kapıya vurmaya ve aynı anda zile basmaya başladı. Bu gidişle apartmanı eve toplayacaktı. Daha fazla uykum açılacaktı. Yatağım soğuyacaktı -tabii hala sıcaksa- ve ben daha da sinirlenecektim.
Hışımla arkamı dönüp kapıyı tekrar açtım. Hala aynı gülümsemeyle bekliyordu. Bir eli arkasındayken diğer elinde tuttuğu poşeti yüzüme doğru uzattı.
"Günaydın paşam. Özel servis olarak geldim. Karıştığında birazcık izzet-i ikram istiyorum." Dedi ve içeri daldı.
Kapıyı kapatırken duyacağı tonla konuşmaya başladım.
"Senin ben izzet-i ikramını da paşanı da servisini de zilini de kapını da-"
Cümlem bitmeden poşeti taşıdığı eliyle ağzımı kapattı.Küfrüm avucunun içinde kayboldu. Sinirden ne yapacağımı şaşırdım ve ağzıma kapattığı elini ısırdım. Evet. Isırdım. Kuduz köpek gibi kudurmaya başlamama az kalmıştı. Acıyla inleyerek elini geri çekti.
"Senin ben ağzını..." Cümlenin devamını getirmek yerine tavana bakıp sabır diledi.
"Ne yapmaya geldiysen takıl kafana göre. Ben uyumaya gidiyorum." diyip arkami döndüm ve odama yürüdüm.
Pijamamın ense kısmından tutup geri çekti. Sendeleyerek geriye adımlar attım. Dengemi kuramadığım için düşecekken kollarımdan destekleyerek beni dik tuttu.
"Uykuna veda et." dedi.
"İlişkimize veda etmek ister misin? Çok cazip geliyor çünkü." dediğimde enseme vurdu.
"Ya abicim bir sal ya! Huzur ve mutlulukla uyumak isteyen bir insanım ben. Uyuyan yılana dokunulmazmış hem."
Söylediklerim yüzünden kaşlarını çattı.
"Atasözlerini ve deyimleri doğru hatırlamamakla ilgili ciddi bir problemin var demi? Su içen o bir kere. Ayrıca kendine insan dedikten sonra yılan benzetmesi yapman ironik oldu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anamız Babamız Yok Deriz - BxB-
Novela JuvenilGeçmiş gözümde canlandı. Beni sinir ettiği için onu kovaladığım günler, onunla dövüştüğümüz günler, üstüne yürüdüğüm günler ve ona bağıra çağıra küfür ettiğim günler. Sonra görüntüler değişti ve beni öptüğü anlar, saçlarımı okşayıp gözlerime baktığ...