Selaaaam hızımı alamadım yeni bölümle geldim hemen. Belki de beklemek iyi olmuştur benim için.
Çünkü gerçekten yazamıyordum ama şu an daha rahat yazıyorum. Uzatmayayım kısaca geçelim bölüme.Bölüm Şarkısı: Teoman- Bana Öyle Bakma
Kafamı sıraya yaslasam uyuya kalacaktım. O kadar bunalmıştım ki kelimelerle anlatamazdım. Matematik kadar bunaltan bir ders yoktu resmen. Yapamıyordum. Yapamadıkça sıkılıyordum. Arel'in dürtmesiyle gözlerim açıldı.
Güçlükle açık tuttuğum gözlerimi ona çevirdim. Elindeki kalemi parmaklarının arasında çeviriyordu. Dikkati tahtada olmasına rağmen benim uyukladığımı fark edebilmişti.
Bazen beni şaşırtıyordu.Nedense kurs çıkışı için heyecanlıydım. Arel bizim evde kalacaktı. Git gide arkadaşlığımızın daha da güçlendiğini hissediyordum.
Eskiden ona haksızlık yapıyordum.
Bu yüzden kendimi çok suçluyordum. Çocukken arkadaş olsaydık her şey nasıl olurdu diye düşünmeden yapamıyordum.Zilin çalmasıyla dalgın gözlerimi tahtadan ayırıp saate çıkardım. Kurs bitmişti. Özgürlük diye çığlık atsam abartı mı kaçardı? Çantamı sırtlanıp Arel'in kalkmasını bekledim. Defterini çantasına koyup ayağa kalktı. Kolundan çekiştirip sınıftan çıkarmaya çalıştım ama yerinden kıpırdamadı.
Tamam ben bu çocuktan hep kısaydım. Ama nasıl yerinden kıpırdamıyordu bu? Kaşlarımı çatıp ona döndüm. Kolunu kurtarıp arkaya doğru yürüdü. Askılıktan montumu alıp yanıma geldi. Bazen çok acele edip montumu unutup giderdim eve. Hatta çocukken beslenme çantamı unutup eve döndüğümde annemden terlik yerdim kafama.
"Çıkar çantanı giy şunu. Ayrıca beren nerde senin? Kulakların kızarıyor soğukta inatla takmıyorsun."
Bu çocuğun beni benden çok düşünmesi anormal derecede saçmaydı. Biz düşman gibiydik eskiden. Yeni yeni arkadaş oluyorduk. Ama üşümemi bile umursar olmuştu. Dudağımı yalayıp çantamı yere bıraktım. Elinde tutarak bana uzattığı montu giyip çantamı geri taktım. Tam yürümek üzereyken fermuarıma uzanıp boynuma kadar çekti. Yüzü bir anda yüzümün dibine girmişti.
Boynumun ve yanaklarımın kızarmaya başladığından emindim. Bu kış soğuğunda, buz gibi sınıfta yüzüme ateş basmıştı. Yutkunup elimle yüzünü ittirdim.
" Annem misin oğlum? Fermuarımı kapatmalar falan. Hiç aratmıyorsun annemi."
Söylediklerimle kısık sesle güldü.
"Beremi evde unutmuşum. Sabah aceleyle çıktım evden." diyerek az önce sorduğu soruya cevap vermiş oldum.
Kafasını iki yana sallayıp çantasından kendi beresini çıkardı. Ben ne olduğunu anlayamadan kafama geçirdi beresini. Yutkunup gözlerimi yüzüne diktim. Bereyi düzeltip kulaklarımı örttü. Yakınlığı yüzünden kokusu burnuma dolmuştu. Elimi göğsüne koyup kendimden uzaklaştırdım. Kalbinin atışlarını anlık olarak avucumda hissettim ama umursamamaya çalıştım.
Benden uzaklaştığında sessizce sınıftan çıktık. Arkadan birileri Arel'e seslendiği için Arel benden beş dakika isteyip yanlarına gitti. Aramızdaki fark tam olarak buydu. Arel mahalleye geldiği anda büyük bir sevgi ve ilgi görmüştü. Ben ise küçükken dalga geçilendim. Uzun kumral saçlarımı sevmezler hatta kafama top atarlar, saçlarımı çamur yaparlardı. Küçükken boyum yaşıtlarıma göre çok kısaydı. Şu an da yaşıtlarıma göre çok uzun sayılmasam da çok farkım yoktu. Ama o zamanlar daha küçük görünürdüm. Benimle dalga geçerlerdi. Bazıları beni severlerdi tabii.
Ne kadar kısa, uyumsuz, sinirli ve farklı bir çocuk olsam da beni seven ve oyunlarına dahil edenler olurdu. Ama zamanla diğer çocukların kışkırtmalarına gelip benimle dalga geçmeye başlarlardı. Arkamdan konuşmalarına kulak misafiri olurdum. Arel ise geldiği andan itibaren sevilen ve asla dalga geçilmeyen olmuştu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anamız Babamız Yok Deriz - BxB-
Roman pour AdolescentsGeçmiş gözümde canlandı. Beni sinir ettiği için onu kovaladığım günler, onunla dövüştüğümüz günler, üstüne yürüdüğüm günler ve ona bağıra çağıra küfür ettiğim günler. Sonra görüntüler değişti ve beni öptüğü anlar, saçlarımı okşayıp gözlerime baktığ...