12. Bölüm.

258 23 4
                                    

Arka sokaklar dizisi gibi uzatmak istemiyorum bu kitabı 2-3 bölüm daha yazıp final yaparım. Vasat güzel ilerliyor ona devam etmeye karar verdim. İki kitabı aynı anda yazmak zor. İyi okumalar.
***

3 gündür 3'den fazla hemşire ile 2 doktor benim evimde ayrı odalarda hem bana hem Turan'a bakıyordu.

Nefes aldığımda göğüs kafesim kalbime batıyor gibi hissediyordum. Dudaklarım kurumuştu ama ne su içmek ne de zerre yemek yemek istiyorum. Akşama yaklaşırken yeniden ateşli terleme başlamıştı.

Hemşire içeriye girdiğinde gözlerinin içine yalvararak baktım.

"Turan'la aynı odada kalmak istiyorum."

Üzerimdeki battaniyeyi zorla çektiğinde üşümeye başlamıştım. Daha çok titremeye başladım.

"Çok ateşiniz var"

"Üşüyorum..."

Acıyarak bakan hemşireyi daha fazla görmek istemediğim için gözlerimi yavaşça yumdum. Yan tarafta duran ıslak bez ile anlımı sildiğinde elindeki bezi tutup atmıştım.

"Çok soğuk bu!"

Uzandığım yerden zorla da olsa doğrulup sırtımı duvara yasladım.

"Turan!"

Öksürük tutunca tekrar bağıramamıştım. Tekrardan boğazımı tıkanmıştı. Bez peçete uzatan hemşirenin elindeki peçeteyi alıp ağzımı kapattım.

"Hakan!"

Turan'ın sesini duyduğumda hemşire ile göz göze gelmiştik. Aramızda sadece bir duvar vardı. Duvarı zayıf bir şekilde yumrukladım.

"Turan iyi misin?"

Elimdeki peçete gözlerim kenetlenmişti. Hemşire yavaşça beni yatağa yatırdı. Yorgundum. Turan'ın sesi kesilmişti muhtemelen ikimize de aynı iğneyi yapmışlardı.

Gözlerim yavaşça kararmaya başladığında iğne yapıldığına emin olmuştum. Hemşirenin topuklu ayakkabı sesleri kapıyı açtığında kesilmişti.

Yeniden kendime geldiğimde çoktan gece olmuştu. Artık dayanamıyordum düzgün de düşünecek hâlim kalmamıştı. Turan'a ihtiyacım vardı. Hem de fazlasıyla.

Uzandığım yerden kalktığımda bedenin feci şekilde yanıyordu. Bardağa bile dolduracak tahammülüm kalmamıştı. Çelik sürahiyi elime alıp kafama diktim.

Dudak kenarlarımdan dışarıya doğru akan su bedenimdeki ateşi dindirmişti biraz. Sürahiyi yeniden sehpaya koyup, elimin tersi ile dudaklarımı silerek ayağa kalktım.

"Ulan İsmet... Azrail mezarda 7 tur siksin seni orospu çocuğu"

Kapıya vardığımda derin bir nefes alıp sessizce kapıyı açtım. Dışarı çıktığımda adımlarımı hızlandırdım. Kimse beni görsün istemiyordum.

Yan odanın kapısını açtığımda Turan yatağında duruyordu. Sessizce kapıyı kapatıp yatağa koştum.

Yatağın baş ucuna oturup sarı saçlarını yumuşak bir şekilde okşamdığımda gözlerini hafir aralayıp bana baktı.

"Hakan..."

Yerinden doğrulup sırtımı duvara yaslayıp tebessüm etmeye çalıştı, ayın aydınlattığı kusursuz yüzü muazzam gözüküyordu.

Oturup binlerce şiir yazabilirdim ona. Yanına yerleşip, sırtımı duvara yasladım.

Başını omuzuma yaslayıp elimi tuttu, parmaklarımızı iç içe geçirdiğimde sertçe kavramıştı.

"Daha seni altıma alamadan ölmek yok bana"

Güldüm başımı başına yaslayıp derin bir iç çektim.

"Yürek yemesi lazım Azrail'in bizi alması için. Verir miyim ulan sarı piçimi hemen?"

Atıfet. GayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin