16. Bölüm

242 17 3
                                    

Dün eve gelirken yolda kurguya biraz aşk-ı memnu katmak istedim. Olayı üstü kapalı anlatacağım ki anlayın. Hastanede Yaren Hemşire Hakan'a aşık oluyor, Turan'ın Hakan'a yazdığı kağıdı gönderirken aralarında bir şey olduğunu okuyup öğreniyor. Hakan'ın mektuplarını da bir daha hiç Turan'a vermiyor, yerine kendisi Turan'ın ağzından yazıyor. Sonunda istediğini başarıp Turan'ı Hakan'dan soğutuyor ve Hakan ile flört gibi bir şey oluyorlar. Türkiye'de max dram böyle oluyor babalar woshwosjow.
***
Zahideye aldığım küçük müzik kutusunu annem özenle hediye paketine sardığında bende son bir kere aynadan kendime bakmıştım.

Bir kaç kişiyi daha çağırmasını istemiştim. Kalabalığa katılmak istiyordum artık. Bu yalnızlıktan sıkılmıştım. Üzerine basa basa Hakan'ın gelmemesini söyledim.

Yine de bir umut belki gelir diye daha özenli hazırlandım... Aptaldım. Aylar geçmişti, ona dokunmayı özlemiştim.

Ulan İsmet yattığın yerden seni çıkartıp sikmem gerekiyor. Hayatımın içine sıçtın. Annemin seslenmesi ile yeniden kendime gelmiştim.

"Evladım hadi geç kalacaksın, bitmedi senin bu hazırlığın"

"Geldim anne."

Biraz rahatsız hissediyordu yeniden bir yerden verem olurum diye korkuyordu. Bende korkuyordum ama dışarı çıkmaya ihtiyacım vardı.

Eskiden tek bir kişi bile yanımda barındırmazken şimdi insan sesine muhtaç hissediyordum.

Ayakkabılarımı ve siyah hırkamı üzerime aldığımda, annem de hediye kutusunu bana uzatmıştı.

"Çok yakın olma çocuğum tamam mı?"

Gözlerimi devirip gülerek kafamı salladım. Kapıyı bana açıp dua ederken ben çoktan dışarı çıkmıştım.

Şoför arabanın kapısını açtığında arka kanepeye oturup arkama yaslandım.

Yol uzayıp gidiyordu. Buraya ilk ve son geldiğinde Hakan omuzumda uyuya kalmıştı. Buruk bir iç çektim.

Aylar olmuştu ama kalbimdeki hüzün hiç eksilmemişti. Restorana geldiğimizde kapımı açıp şoföre teşekkür ettikten sonra içeri girmiştim.

Erkan, Zahide, Kerem ve Erkan'ın kız arkadaşı Leyla bir masada oturmuş kahkaha atarak konuşuyorlardı.

Oraya doğru ilerleyip sandalyeyi çekerek oturdum.

"Çok bekletmedim umarım.?"

Kerem elini uzatarak konuşurken elini sıkmıştım.

"Ooo hoş geldin Sarı."

Hepsiyle tokalaşıp oturdum.

"Ha Zahide unutmadan bu senin"

"Yaaaa... Ne gerek vardı teşekkür ederim"

Mutluluktan çığlık atacak gibi duruyordu. Ona hediyeyi uzattığımda hepsi hediye paketine baktı. Leyla dayanamayıp söze girdi.

"Kız açsana ne almış görelim"

Leyla gözlerimin içine bir kaç saniye izin istercesine baktıktan sonra açmıştı. Herkes ıslık çalıp sesler çıkartırken gülmüştüm.

Tam o sırada Erkan ayağa kalktı.

"Vay Hakan yoldaş?"

Hakan'ın adını duyduğum an buz kesmiş gibi hissettim. Bir tarafım umarım odur derken diğeri umarım değildir diyordu. Kafamı yavaşça çevirip Erkan'ın baktığı yere baktım.

Oldukça güzel giyinmişti. Üzerindeki siyah gömleği ve altındaki siyah kotu bozan beyaz süveter ile kombini muhteşem gözüküyordu.

Koluna giren kadının eli beni görünce Hakan'ın eline kayıp tutmuştu. İçimde hissettiğim acı büyümüştü.

Yaren güzel bir kadındı cidden. Kumrala çalan dalgalı saçları sırtına kadar uzanıyordu. Giydiği beyaz mini elbise ile mavi gözleri iyice belirginleşmişti.

Hepsi ayağa kalkınca bende kalkmak zorunda kalmıştı. Hakan herkes ile tokalaşıp, beni es geçmişti.

Yaren elimi bir kaç saniye sıkıp bıraktıktan sonra karşımdaki sandalyeye oturmuştu. Sanki bilerek yapıyor gibiydi.

Hepsi konuşuyordu... Ben ise konulardan uzakta hemen yemeği yiyip gitmek istiyordum. Hakan'ı bir saniye bile görmek istemiyordum. Erkan'ın gülerek anlattığı şey ile kendime gelmiştim.

"Bunlara dedik ki etrafı kol açan edin biz yazalım. Ulan tam fırçayı aldık... Bekçi düdük çala çala geliyor! Kitabıma nasıl kaçtık hatırlamıyorum."

Hepsi birden gülmeye başlayınca o gece aklıma gelmişti. Tebessüm edip gelen yemekleri masaya koyan garsonu izledim.

Geldiğimden beri Kerem bir an olsun gözleri benden ayırmamıştı. Bir sorun mu vardı acaba.

Yaren Hakan'ın başına omuzunu koyup, Hakan'ın kulağına bir şey fısıldadı. Duyduğu şeyle kahkaha atmıştı Hakan.

Dişlerimi sıkıp önüme döndüm. Bu manzara beni paramparça ediyordu.
Boğazımı temizleyip ayağa kalktım.

"Ben bi' lavaboya gideceğim."

Oturduğum yerden kalkıp lavaboya ilerledim. Kendimi lavaboya atınca suyu açmış, aynasan yansımama bakmıştım.

Gözlerim dolmuştu. Masada kimse fark etmemiştir umarım. Titreyen ellerimi suya tutup elimi yüzümü yıkadım.

Uzun bir süre lavaboyda beklemiştim. Kapı aralandığında beyaz süveterine ayran bulaşmış olan Hakan içeri girmişti.

Kendimi toparlayıp hafif geri çekildim. Beni görmezden gelip suyu açtı. Süveterini silmeye başladı.

Uzun bir süre onu izledim. Bana kısa bir bakış atıp yeniden önüne dönerek süveterini yıkamaya devam etti.

"Ne söyleyeceksen söyle dingil gibi bakmayı kes"

Suçlu olan benmişim gibi konuşuyordu. Kapıyı iki adım atıp ilerledikten sonra ona doğru ilerledim.

"Bana bunu niye yaptın?"

Gülerek elindeki peçeteyi sertçe çöp kutusuna atıp yeni bir tane koparttı.

"Sana yaptığım her şey mübahtı"

"Ben..."

Dolan gözlerimden yaşlar akarken nefesim kesilmişti.

"Bunların hiç birini hak etmedim."

Gözlerime bakıp, bir kaç saniye sustu. Yeniden önüne dönüp süveterini kurutmak için yeni bir peçete aldı.

"Ben hak etmiş miydim Turan?"

Sinirle dişlerimi sıkıp onu omuzundan tutarak duvara itmiş, gömleğini tutup duvara yaslamıştım.

"Ne yaptım ulan ben sana, sevmekten başka ne yaptım?"

Sinirle gülerek beni omuzlarımdan itmeye çalışmıştı ama becerememişti.

"Söyle! Ne yaptım ben sana‽ Beni terk ettin bir mektupla. Aldattın beni Yaren orospusu ile! Sonra da suçlu ben mi oldum orospu çocuğu?"

Gözlerimin içine anlamsızca bakıp kaşlarını çattı.

"Ben mi seni terk ettim?"

Yeniden ağzımı açacaktım ki kapı çalmıştı.

"İyi misiniz Hakan?"

Ses Kerem'e aitti. Bana kısa bir bakış atıp duvar ile benim aramdan sıyrılarak kapıya yönelmiş, kapıyı açmıştı.

"İyiyiz."

Tuvaletten o çıkarken Kerem girmişti. Kapıyı kapatıp yanıma gelmişti. Elini omuzuma atıp okşadı.

"Neyin var ağlamış gibi gözüküyorsun?"

Yüzümü avuçlarının arasına alıp ıslak olan yanaklarımı sildi. Derin bir iç çekip yutkunarak dudaklarıma baktı.

Nefes almayı unutmuştu sanki nefesini tutuyordu. Boğazımı temizleyip konusmaga

"Gidelim yemek yemeye?"

Kendimi düzeltip ona bakmıştım soruma cevap vermek yerine kafasını saklamıştı. Ne boktan bir yemekti bu böyle. Pişman olmuştum.

Atıfet. GayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin