10. Bölüm.

297 25 4
                                    

Sabah uyandığımda kolumu yatağın yan tarafına attım. Kolum Turan'a değmeyince yatağı yoklamaya başladım ama yoktu. Gözlerimi yorgun argın açtım.

Turan yatakta yoktu. Uzandığım yerden kalkıp, sırtımı yatak başlığına yaslayarak esnedim. Uykulu ses tonum ile mırıldandım.

"Turan?"

Mutfaktan gelen sesler ile yataktan kalkmıştım. Tişörtüm sırıl sıklam olmuştu, bu kadar çok terlemem normal miydi? Öksürük tutunca sehpanın üzerinde duran su bardağını kafama dikip boğazımı temizledim.

Üzerimdeki kıyafetleri çıkarıp yeni kıyafetler giydikten sonra odadan çıkmıştım. Soğuk almış olmalıydım dün.

Mutfakta kahvaltı hazırlıyordu Turan, tebessüm edip yavaşça arkasına doğru ilerleyip, kollarımı bedenine sardım. Bir elini elimin üzerine koyarken diğer eliyle sucukları karıştırıyordu.

"Günaydın sevgilim. "

Başımı sırtına yaslayıp gözlerimi kapattım.

"Günaydın biriciğim..."

Uzanıp boynuna dudağımı bastırdıktan sonra çekilmiş banyoya geçmiştim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra aynaya bakmıştım. Göz altlarım felâket gözüküyordu. Mos mor olmuştu.

Dün dayak yemiş gibi... Bir an yedim mi diye geçmişe giderken Turan seslenince bunu bir köşeye bırakmıştım.

Mutfağa gittiğimde çayları ince belli bardaklara dolduruyordu.

"Bu gece bize gelsene Hakan?"

"Olmaz çoktandır Zahide'yi görmüyorum bir gideyim kızın yanına."

Elindeki çaydanlığı köşeye koydu. Çayını önüne koyup, benimkini bana uzatırken kasları çatık bir şekilde gözlerime bakıyordu.

"Sen ot felan kullanıyor musun Hakn?"

"Ne alaka oğlum, kullansam görürdün."

Bana doğru uzanıp, elini yanağıma yaslayıp sol göz torbamın üzerinde baş parmağını gezdirdi.

"Niye böyle morarmışlar"

"Soğuk aldım galiba ben hep soğuk aldığımda böyle olur."

Avuç içine dudağımı bastırıp tebessüm ettim. Kahvaltımı yapmaya başladım ama ne o bir şey yiyebiliyordu ne de ben. İştahsızlığımı ona da bulaştırmıştım âdeta.

Birlikte kahvaltımızı yaptıktan sonra masayı toplamıştık. Bulaşıkları o köpüklüyor ben duruluyordum. İşlerimizi hâl ettikten sonra birlikte hazırlanıp evden çıktık.

O eve giderken bende hemen bir kaç sokak uzağımda oturan Zahide'nin evinin yolunu tuttum. Babaannesi ile tek başına yaşıyordu oldukça temiz bir babaannesi vardı ve çok da güzel un kurabiyeleri yapardı.

Kapılarının önüne varınca derin bir iç çekerek kapıyı çaldım. İkinci çalışımda açılan kapı ile Zahide büyük bir mutluluk ile yüzüme bakıyordu.

"Hakan?"

"Zahide... Çoktandır görmüyorum seni bir geleyim yanına dedim"

"Turan ile takılmaya başlayınca papucumu dama attın sanmıştım ben"

Kollarını göğsünde birleştirip omuzunu kapıya yaslayarak bana baktı

"Bu hâlin ne senin? Çok zayıflamışsın, gözlerinin altı morarmış. Bana bak bu Turan sana bir şeyler mi veriyor?"

Ah Turan... Sevgisinden başka hiç bir şey vermiyordu.

"Hayır ne münasebet. Dün Haluklarla eylem yaparken bir amca su döktü, üşüttüm."

Kapıdan çekilip beni içeri buyur edince hemen girdim. Çünkü çok soğuktu.

İçeri girince salona geçip, Sultan nenenin elini öpüp karşısındaki kanepeye oturdum.

"Nasılsın kahan evladım?"

"İyiyim teyzeciğim siz"

Gülüp bir şeyler homurdandı ama ne dediğini anlamadım.

"Zahide çay koy kızım, daha yeni kurabiye yaptım çayın yanında çok güzel gider"

Mutluluktan çığlık atacaktım. Şanslı günümdeydim. Zahide mutfağa ilerlerken bende Sultan teyze ile radyodan haberleri dinliyordum.

Çok geçmeden Zahide yeniden gelmiş, yanıma oturmuştu. Hayatımda gördüğüm en güzel kız olabilirdi Zahide ve muhteşem bir karaktere sahipti.

Saygılı, ahlaklı, merhametli, zehi, dinamik. Her şeyden biraz almıştı. Ona hayranlık ile baktığımı fark edince gülerek kafasını iki yana salladı.

"Ne oldu öyle bakıyorsun?"

"Hiç... Nasıl bu kadar muhteşem bir arkadaşa sahibim diye bakıyorum"

Uzun siyah saçlarını kulağının arkasına sıkıştırıp konuşmaya devam etti.

"O hâlde benim de sana bakmam gerek şırfıntı"

Gülerek ayağa kalkıp mutfağa ilerledi. Çok geçmeden elinde tepsi ile gelmişti. Sehpaları önümüze koyup üzerine kurabiye tabaklarını ve çayları koydu.

Ah... O kadar güzeldi ki içine fındık da koymuştu. Muhteşemdi...

Yaklaşık 40 dakika daha da oturmuş daha sonra izin isteyip eve dönmüştüm. Güneş batalı çok olmamıştı. Deli gibi üşüyordum.

Kendimi Yatağa atıp yorganı üzerime çektim. Üstümdeki kıyafetleri çıkartacak gücüm bile kalmamıştı. Neden hava bir anda soğumuştu ki. Yarın ilk iş sobayı takmaktı.

Atıfet. GayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin