8. Bölüm.

420 31 9
                                    

Gece 3 buçuk gibiydi, heyecandan ellerim tiriyordu. Sonunda kapım çalınmıştı, zaten kapının önüne bir sandalye çekip çalmasını beklemiştim. Üç adım atıp kapıyı açınca elinde siyah boya ile fırça elinde olan Haluk ve Erkan'a kısa bakış attım. Üzerime kapşiyonlu siyah ceketimi alıp dışarı çıkmıştım.

Yürümeye başladığımızda Haluk bana kısa bir bakış atıp yeniden önüne dönmüş, bir taraftan konuşurken diğer taraftan tabakasını açıp sigarasını sarmaya başlamıştı.

"Heyecanlı mısın ilk görevin için Hakan yoldaş"

"Ne heyecan ama..."

İkisi de gülmeye başladı. Ben ne sağcı ne solcuydum bu işleri saçma bulurdum ve şu an kıçımdan ecel telleri akıyordu. Bu defa söze Erkan atılmıştı.

"Bak Hakan yoldaş"

Niye hep yoldaş diyorlar ki... Ciddiyetimi bozuyordu bu. Erkan'ı sinirlendirmek çok zevkliydi.

"Baktım gülüm söyle"

"Tövbe estağfurullah... Tövbe estağfurullah. Neyse şimdi biz duvara yazı yazarken sen iyice etrafı kol açan edeceksin tamam mı?"

"E duvarı boyadıktan sonra ne değişecek Erkan?"

Git gide sinirleri bozulmaya başlamıştı Erken'ın.

"Ebesinin amı olacak Hakan. Ne olsun istiyorsun oğlum sen?"

Biz yürümeye devam ederken bir yerde durdular. Neden durduğumuzu anlamaya çalışıyordum, yoksa oyuna mı getirmişlerdi.

"Neyi bekliyoruz Haluk?"

"Turan yoldaş da katılmak istedi bir kişi tek gözetleyemez dedi"

Bir an yutkunurken tükürüğüm boğazıma kaçmıştı. Erdal sırtıma vururken konuşmaya devam ettim.

"Hangi Turan bu?"

"Şu itici bir piç var ya, sarı bir şey"

Haluk da sevmeyen tayfadandı anlaşılan. Haklılar da tâbi ben bile sinir oluyordum. Yeniden konuşmaya başladığında sinirden elindeki fırçayı sallıyordu.

"Şeytan diyor al o civcivi, yatır okulun ortasına geberene kadar vur."

"Sakin ulan Haluk. Çocuk ne yapmış sana çok düzgün, efendi ben pek severim Turan'ı."

"Ayşe de çok sever"

Şimdi anlamıştım... Turan için ilişkisini bitiren bir diğer kız da Ayşe olmuştu. Ne sanıyorlardı bilmiyorum ama Turan neden hiç birine yüz vermiyordu biliyordum.

Bu kadar erkeğin ondan değil de sevdiği kızdan nefret etmesi gerekirken Turan günah keçisi olmuştu. Kafası ile karşıdaki yolu gösterdi Erkan.

"Aha geliyor civciv"

Çok geçmeden yanımızda bitince hepimize selam vermişti. Gözlerimin içine sinsice bakıyordu ben ise öldürecek gibi.

"Nerede kaldın be oğlum, burnumuzun direği sızladı soğuktan"

"Evim uzakta kusura bakma Erkan yoldaş"

Demek solcu... Hiç öyle gözükmüyordu oysa. Yürümeye başladığımızda Erkan ile Haluk kendini gündeme o kadar kaptırmıştı ki hızlı hızlı yürümeye başlamışlardı.

Arkadan Turan ile yavaş yavaş yürüyordum. Sonunda dayanamayıp sordum.

"Ne işin var burada?"

"Bensiz bir işi doğru yapacağına pek güvenmiyorum be Hakan. Hasretinden prangalar eskitmek istemedim"

"Çok komik şerefsiz. Ciddiyim niye geldin?"

"Sıkıldım evde."

Ona gözlerimi devirip Erkanlara yetişmek için büyük adımlar atmaya başladım. Sonunda karakolun karşısında duran okulun duvarına gelince boyayı çıkarmış, yüzlerini kapatmışlardı. Turan bir tarafta ben bir tarafta durmuş etrafı gözetliyorduk.

Oysa gözetlememiz bile saçmaydı. 'Ulan amına koyduklarım KARŞIDA KARAKOL VAR!?' diye bağırmak istiyordum. Daha biz ilk kelimeyi yazmıştık ki hiç beklemediğimiz bir taraftan sokak bekçisi çıkıverdi. Haluk küfür ederken her şeyi orada bırakıp koşmaya başladı.

"Eyvah! Kaçın amına koyduklarım. Ne biçim gözetliyorsunuz!"

Gülmeden edememiştim, kahkaha atarak koşmaya devam ederken dengemi kaybedip tökezlemiştim. Tam düşecekken Turan elimden tutmuştu.

"Koşsana geri zekalı yakalatacaksın bizi"

Beni kendi ile sürüklerken aniden bir ara sokağa girmişti. Ben hâlâ gülerken girdiğimiz bir evin bahçesine çöküp beni kendine çekmiş, eli ile ağzımı kapatmıştı.

Sokak lambasının altından beresinden sızan bir kaç sarı tel güneş gibi parlıyordu. Avuç içine dudaklarımı bastırmaya başlamıştım. Çok uzun bir zaman sonra bunu fark etmiş olacak ki elimi bırakıp bana baktı.

Beni belimden kavrayıp kendine çektiğinde, yüzüne eğildim.

"Bizi soktuğun hallere bak Hakan"

Yandan sırıtıp dudaklarına baktım. Yüzüme eğilip başını yana atmış, boşta kalan elini enseme yerleştirip kendine çekmiş, dudaklarıma yapışmıştı. Alt dudağını dişlerimin arasına alıp çekiştirirken, o üst dudağım ile ilgileniyordu. Biz iyice kendimizden geçerken üstümüze soğuk su dökülmüştü.

Kafamı kaldırıp baktığımda 70-80 yaşlarında bir amca ve kırmızı bir kova ile karşılaşmıştım.

"Sapık herifler!"

Bu defa ben Turan'ın elinden tutup koşmaya başlamıştım. İkimizde gülerken kaçıyorduk. Çok değişik bir geceydi. Hâlâ amcanın yüzü aklımdan çıkmıyordu.

Evime kadar koştuk gülerek. Nefes nefese kendimizi kapının önündeki merdivene atmıştık. Ona yüzümü çevirip yanağına dudaklarımı bastırdım.

Atıfet. GayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin