Gözlerini zar zor aralayan ve boğazında hissettiği iğrenç tatla kaşlarını çatmış olan Min Yoongi, sonunda zaman ve mekan farkındalığı kazandığında başını yasladığı sert omzun kime ait olduğunu araştırmaya başladı.
Gözlerinin önünden geçen beyaz kablonun arasından, ince ve damarları belirgin çekici elin tuttuğu telefon ekranında oynayan filme çarptı gözü. Oyuncularının bakışlarından bile kolaylıkla anladığı kadarıyla "İnsan" filmini izlemekte olan adamın omzundan başını kaldırır kaldırmaz telefon ekranı karardı ve beyaz kablo bir anda aşağı kaydı. "Uyandırmadım umarım." Dedi kibar ses. Kahverengi takımın içine giydiği beyaz tişörtle oldukça sade ama şık bir kombin yapmış olan adama çevirdi kan çanağına dönmüş gözlerini.
"Hayır." Dudaklarından güç bela dökülen bu kelimenin ardından termosuna uzandı ve çoktan ılımış olan sade kahvesinden bir yudum aldı. "Üzgünüm, sana yaslandığımı bilmiyordum."
"Çok huzurlu görünüyordun, dokunmak istemedim." Telefonunu önündeki açık masaya kulaklıkla birlikte bırakırken yüzüne sempatik bir tebessüm hakim olmuştu. "İyi uyudun mu?"
"Evet. Teşekkür ederim." Yanına bıraktığı defterini ve kalemini tekrar alırken toparlanmak aklının ucundan bile geçmiyordu. Sadece olanları sindirmeye ve bunu senaryosuyla bağdaştırmaya çalışıyordu.
Gözünün önünden geçen nazik parmakları saçlarının arasında hissettiğinde refleksel olarak gözlerini kapatmıştı. "Çok dağılmışsınız. İyi olduğunuzdan emin misiniz?" Kibar ve oldukça endişeli bu sese karşılık bir süre ne yapacağını bilemedi.
Uzun zamandır ilk kez birileri onun adına gerçekten endişe ediyordu.
"Evet, oldukça iyiyim." Gözlerini aralayıp kendisine büyük bir tutkuyla odaklanmış koyu kahvelere baktı çekingen bir tavırla. "Sizi çok yordum mu?"
"Hayır. Ben hiç yorulmadım, hatta memnun oldum. İnmemize bir saat kaldı sanırım. Az önce anons geçtiler." Başını tekrar pencereye çevirdiğinde Min Yoongi sessiz bir iç geçirdi. Saatlerdir bu adamın omzunda mı uyumuştu? Nasıl dayanmıştı, nasıl sesi çıkmamıştı?
"Kusura bakmayın." Tekrar üzgünlüğünü dile getirirken gözlerini ovaladı. "Gece pek uyuyamamıştım."
"Uyku sorunları mı çekiyorsunuz?" Dedi genç adam tekrar kendisine dönerken fakat Yoongi bunu fark edebilmiş değildi zira hala ağrıyan ve uyku akan gözlerini acımasızca ovmakla meşguldü.
"Pek değil. Tüm gece por-" aniden durdu, gözleri ardına kadar açılırken ellerini önünde sallamaya başladı. "Yani şey... film... film izliyordum. Yanlış anlamayın lütfen, hala kendime gelemedim sanırım. Ne dediğimi bilmiyorum."
Kim Taehyung atabildiği en içten kahkahayı attı. "Sizi yargılamam. Lütfen çekinmeyin. Sonuçta her zaman aynı amaçla izlenmiyor."
"Haklısınız." Diyebildi sadece. Derin bir nefes aldı ve alnını karşısındaki koltuğa yaslayarak tekrar ve tekrar ilhamın gelmesini bekledi. "Anlayışınız için-"
"Bu kadar resmi olmak zorunda mıyız? Saatlerdir beraber seyahat ediyoruz. Bana kalırsa uçak arkadaşı olmuş olabiliriz." Aynı şekilde alnını koltuğa yasladı ve sevecen bakışlarını takındı. Dirsekleri diz kapaklarına yerleşmiş, elleri önünde kavuşmuştu gevşekçe. "Kaç yaşındasınız?"
"27." Diye mırıldandı Yoongi. Bakışlarını o adamın derin duygularına daldırmaktan o kadar korkuyordu ki yerdeki tek noktaya odaklanmaya zorluyordu sürekli kendini. "Siz?"
"Ah... büyükmüşsünüz!" Kendini geriye atan adama çevirdi başını. Bıkkınlıkla koltuğa yayıldığını ve bir çocuk misali somurtuşunu izledi. "Ben daha 25 yaşındayım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece İki Gece [Taegi Fanfiction]
Fanfiction~TAMAMLANDI~ Min Yoongi, genç yaşında ün sahibi olmuş başarılı bir senaristti ve Kim Taehyung ise genç yaşında intihar etmeye tek bir sebep arayan ileri derece depresyonda kayıp bir modeldi. ikisinin de tek ortak noktası Sexting yapılan bu uygulamay...