Bölüm 13

202 27 12
                                    

"Günaydın." Bedenini esnetirken mutfakta nefis kokulu yemeklerle uğraşan Min Yoongi'ye baktı. Bu adam diyetini bozdurmak için her yolu deniyor muydu yoksa artık açlıktan beyni çalışmayı öı bırakmıştı, çözemedi. "Hep erken mi kalkarsın?"

"Günaydın." Omzu üzerinden Kim Taehyung'u baştan aşağı süzmüş ve tekrar tavada pişen yumurtasına dönmüştü. "Hep çıplak mı yatarsın?"

Taehyung'un kaşları çatıldı, gözleri bedeni üzerinde gezerken sadece iç çamaşırıyla olduğunu fark ederek dudağını gerginlikle yaladı ama bu lafın altında kalmak gibi bir düşüncesi de yoktu. "Tavsiye ederim."

"Ben de öyle." Tabakalara dağıtırken aklı karışmış ve hala tam düşünemeyecek kadar ayılmamış adama izah etti söylediklerini. "Erken kalkmayı."

Taehyung kaşlarını kaldırdı, anladığını ifade eden bir ses eşliğinde gülümsedi. "Lafını sakınmıyorsun." Önüne gelen tabakla tezgahın önündeki siyah bar taburelerinden birine oturup mırıldandı. "Rahatsız olur musun? Yani ben pek çekinmem bu konularda ama rahatsız oluyorsan giyinebilirim. Ne de olsa misafir olan benim."

"O eşiği aşalı çok olmuş." İğnelemelerine devam ederken masayı kurmayı da sürdürüyordu. Aslında amacı hayranı olduğu adamı rahatsız etmek değildi ama bir şekilde böyle rahat davranmak onu da rahat hissettirir diye fısıldayan iç sesini dinlemek istiyordu. "Benim için sorun değil, seni göreceğim kadar görmüştüm zaten."

"Gerçekten bana hayran olman çok garip. Öyle davranmıyorsun, ama öyle davranıyor da gibisin." Dirseklerini tezgaha yerleştirip başını eline yasladı ve tatlı bir ifadeyle yemekleri servis eden adama baktı. "Garip geliyor."

"Afiyet olsun." Hemen karşısına çektiği taburenin üzerine oturan adam, göz ucuyla bile olsa karşısındaki çıplak adama bakmadığında sessiz bir iç geçirdi, Taehyung. Çubuklarını eline aldı ve bir şeyler yemek gibi düşüncelere girerken ekranı parlayan telefona dikkat kesildi. Yoongi saniyeler içinde telefonu almış, bildirime bakmış ve geri yerine bırakarak hala telefonuna bakan adama çevirmişti gözlerini. "Kusura bakma, arkadaşlarım yazıyordu."

"Onlarla mı buluşacaktın? Bölmüş olmayı istemem." Diyiverdi henüz yemeğine başlamadan, hızlıca. Elini saçlarından geçirdi ve az da olsa kendine çeki düzen verdi.

"Hayır, sadece gezmek için gelmiştim. Tanıdığım herkes Kore'de ve meşguller." Derin bir nefes alarak tekrar yemeğe dönecekken mırıldandı. "En azından kahvaltıda diyeti düşünmesen olmaz mı?"

Genç adam omuzlarını kaldırdı ve derin bir nefes aldı. "Elin lezzetli olduğu için böyle bir şansım kalmıyor zaten. Kokusuyla bile çoktan bozdum." Gülümsedi, o karanlık irislere odaklandı tekrar. Kendi yansımasını bile rahatlıkla görebileceği kadar parlak ve eşsizdi ona göre. Eğer kendisinden büyük bu adam da kendisine bakıyor olsa saatlerce hiç sıkılmadan izlerdi gözlerini.

"Beğenmene sevindim." Hazırlamış olduğu çayın demlendiği kanaatine varırken tekrar ayaklanmış ve porselen sade fincanları hazırlamıştı. "Çok sık yapmıyorum ama başına geçince de gerçekten hoşuma gidiyor."

"Pek yemekle aran yok sanırım." Yine meraklı bakışlarla onu süzerken derin bir nefes aldı ve gözlerini kapattı, bir kaçış bulmuş gibi. "Bir arkadaşım var." Sonunda birisine böyle bir itirafı yapabilecek olmak onu mutlu etti. "Kendisi bana pek arkadaş gözüyle bakmıyor ama yine de arkadaşım işte. Onun da çoğu zaman öğün atladığını öğrendim. Aslında bu çok zararlı."

"Diyene bak." Bardağı önüne koyarken sevimli bir tebessüm takınmıştı. "Dün tek lokma yemedin."

Taehyung daha çok Suga'ya söylemek istediği cümleyi karşısındaki masum ve aynı zamanda ciddi bir ifadeyle yemeğine odaklanmış adama karşı kurdu. "Çünkü sana vurulmuştum."

İkisi arasında giren sessizliği bozan tek şey Yoongi'nin umursamazca yudumladığı çaydı. "Her hayranına böyle diyor ve onlarla böyle vakit geçiriyorsan gerçekten kıskanabilirim." Ne terslemişti onu ne de görmezden gelmişti. Bir şekilde flörtüne karşılık vermişti ama tam da flört değil gibiydi.

Tüm davranışları ikilemle dolu olan bu adamı çözebilmek için içinde hissettiği çok ateşli bir tutku vardı ve neyin sebep olduğunu da tam olarak çözebilmiş değildi.

Derin bir iç çekti ve tekrar yemeğine döndü Taehyung. "Hayır. Sadece o arkadaşıma öyle söylüyorum. Ona her şeyimi veriyorum. Tanımıyorum bile, belki de kaçığın tekidir ama ondan etkileniyorum." Başını kaldırıp tekrar birleştirdi gözlerini. "Onun gibisin. Terslemiyorsun da ama tersliyorsun da. Tam bir ikilem."

"Ben sana olduğum kişiyi yansıtıyorum. Çok sık yalan söylemem ve genelde basit biriyimdir, bu yüzden bile benzetmiş olabilirsin." Söylediklerini umursamadı, anlattıklarını dinlemiyormuş gibi göründü ama o dolgun dudaklardan dökülen her bir kelimeye tapabilirdi.

"Bilemiyorum." Sıcak fincanını avcu arasına alıp buz kesmiş ellerini ısıtırken gözlerini kapattı. "Sence ona ne demeliyim?"

"Ne demek istiyorsun?"

"Sana benziyor. Yani... ah..." elini havada salladı ve kibarca gülümsedi. Bu konuyu bu şekilde kapatabileceğine inandı. "Boş ver."

"Gaysin, değil mi?" Dikkat kesilmiş gözlerle baştan aşağı süzdü onu. Hala yemeğine bakıyor olmasına rağmen dalgın görünüyordu. "Yönelimin böyle, seni yargılamıyorum."

"Sen... nereden anladın?" Sesi kısılmıştı. Eğer karşısındakinin biraz olsun samimiyetine inanıyor ya da güveniyorsa biseksüel olduğu yalanını bile zar zor söylerken şimdi birisine itiraf etmek gerçekten acı veriyordu.

Yoongi omuzlarını kaldırdı, bitirdiği tabağını lavaboya bıraktı ve çaydanlığı yanlarına getirip kendi fincanını tazeledi. "Hiçbir kız, bana benzeyecek kadar dürüst olmaz."

Taehyung tatlı bir kahkaha bıraktı. "Ah! Alıntı yapıyorsun! Neredeyse anlamayacaktım. Ay Işığı Senfonisi, değil mi?"

Yoongi başını şaşkınlıkla fincanından kaldırdı ve karşısındaki adama dikkat kesilirken düşündü. "Ah... şey... evet?" Son anda aklına gelmesini umut ettiği o düşünce de bir anda puf olup gitmiş gibiydi. Sadece aklından geçenleri söylüyordu ama yanlışlıkla bir senaryoyla mı çakıştırmıştı?

"Belki de dürüstlüğüne aşık olmuşumdur" tekrar dalgınlaşan genç adamı uzun uzun süzdü. Kolları ve sırtında hala az da olsa belli olan çizikler, oldukça fit ve hafif kaslı bir vücut ve insanı içine çeken koyu kahve gözleriyle tanrı katında özel olarak yaratıldığını ortaya seriyordu. "Ona dürüst oldum ama bana karşı hala mesafeliydi."

"Seni hak etmemiştir." Diye dalgınlıkla fısıldadı Yoongi. "Böylesine kusursuz bir adamı kim reddeder?"

Taehyung sessizce bakışlarını ona çevirdi. Hala dalgınlığından kurtulamamış ve hayranlık kaynayan gözlerini fincanına dikmiş adamın pembe dudakları arasında gezen diline takılı kalmıştı. "O reddediyor işte."

"Aptalın teki." Ayağa kalkıp çayını lavaboya döktü ve boğazını temizledi. "Moda haftası 2 gün sonra başlıyor, değil mi? Bugün gezmek ister misin?"

Taehyung tekrar derin bir iç çekti ve ayaklanıp toplamak konusunda yardım etmeye koyuldu. "Keşke yapabilsek ama birkaç saat sonra provalarım var. Sen ne zaman döneceksin?"

Yoongi omuzlarını kaldırdı ve bulaşıkları toplamaya başladı. "Bilmiyorum. Sena- yani aklımda birkaç şey var. Onları bitirir bitirmez dönerim. Sen?" Az önceki kimliğini ele verme endişesiyle içinde tuttuğu nefesi nihayet sakinlikle bırakabilmişti.

"Sen az önce ne diyecektin?" Meraklı ve soğuk ifadesini yerleştirdi çehresine. Dikkat kesildi, ılık suyla uğraşan adama.

"Önemli bir şey değildi."

"Dürüstlüğüne güveniyordum."

"Hala güvenebilirsin. Senato demek istemiştim. Çalıştığım yerde sık kullanılan bir terimdir ama sonra açıklamakla zaman kaybetmek istemedim." Temizlediği her nir tabağı yerine bırakırken kendisine inanaması için dua ediyordu.

"Anladım! Sanırım kafayı yiyorum." Elini gülerek saçlarına attı ve dün gece Yoongi'nin onun için ayarladığı odasına ilerlemeye başladı. "Senaryo demek istedin sandım. Arkadaşım bir senaristti de. Sanırım onu fazla umursuyorum. Kusura bakma lütfen."

Sadece İki Gece [Taegi Fanfiction]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin