Bölüm 45 / FİNAL

169 21 24
                                    

Jimin ve Taehyung, herkesten önce gelerek ayarladıkları masada yerlerini almış, sessizliklerini koruyarak diğerlerini beklemeye başlamışlardı. Taehyung gergindi zira bu ilişkiye ilk karar verdikleri günde de bunu çoğu kez dile getirdiklerini hatırlıyordu: Kimliğini paylaşma, diğer insanlarla sevgilisi sıfatında sohbet etme ve daha aklına gelemeyecek bir çok şey... uçuk hayallerdi o zamanlar, yine de seviyordu kurmayı, düşlemeyi ama şimdi garip bir biçimde geriyordu bu his onu. Herkes onun Suga olduğunu bilirse gerçekten hayatı normal seyrinde sürebilecek miydi?

"Benden neden sakladın?" Jimin'in donuk bakışları ve sesi eşliğinde kendine geldi Taehyung. Burada olduklarını bile tamamen unutmuştu.

"Hmm?"

Jimin yavaşça Taehyung'a döndü. "Benden neden sakladın, Taehyung? Dostuz sanıyordum..."

"Yani artık inanıyor musun?" Taeyung hevesle baktı Jimin'e. Belki de her şeyi burada bitirip kimseye söylemeden sürdürebilirlerdi yaşamlarını. Sadece Jimin bilirdi, neden olmasaydı ki? İmkansız değildi neticede.

"Sana inanmak istiyorum..." elini saçlarına atarak gerginlikle karıştırdı. Birçok insanın onlara baktığını, tüm bu konuşulanları dikkatle dinlediklerini biliyordu. Suga'ya bu açıdan da hak verirdi ama neden böyle karışık bir yola girmek zorunda kaldıklarını hala anlamıyordu "..ama..." diye sürdürdü sözlerini. "Olan onca şeyden sonra aklım almıyor bir türlü."

"Ah..." iç çekti, aynı arkadaşı gibi saçlarını karıştırdı. "İlk öğrendiğimde... açık konuşmak gerekirse ben de bu soruyu sorup durdum. Ben bile cevabımı tam anlamıyla alamamışken sana ne söyleyebilirim, hyung?"

"Merhaba!" Neşeyle içeri giren kişi Jeon Jungkook'tan başkası değildi. Jimin toparlandı, o sahte ama sıcak tebessümünü yüzüne yerleştirdi. "Suga-ssi yok mu?" Dedi Jungkook? Çantasını sandalyeye asıp otururken. Taehyung, uzun süredir görüşmedikleri için olduğunu düşünerek bu süre zarfında bedenini iyi geliştirmiş olduğunu düşündü.

Taehyung kahkahasını bastırmaya çalışırken Jimin sert bir sesle "işi çıkmış, bize biraz daha geç katılacağını söyledi. Sözlerine ne kadar güvenilirse artık." Demişti. Homurdanıyordu ve Taehyung bunu, onun hakkı olarak görüyordu.

"Aaa Suga-ssi oldukça güvenilir birisi. Kime sorsam öyle demişti müsabakada. Şüphe etmiyorum, gelecektir." Elini havada geçiştirmek istercesine salladıktan sonra telefonunu çıkarmış, rastgele gönderiler arasında kaybolmayı seçti.

"Hobi hyung nerede? Beraber geleceksiniz sanıyordum." Dedi Taehyung, az önceki lafı geri çarpıtabildiği için yüzünde oldukça memnun bir sırıtış vardı.

Telefonun üzerinden Jimin'e, ardından istifini bozmadan Taehyung'a bakan Jungkook, "Arabada telefonunu unutmuş, önden gitmemi söyledi." Dedi.

"Yoongi mi o?" Kendi kendine sessizce konuşarak cebinde aramaktan yorulduğu anahtarı sonunda parmakları arasında dalgın dalgın gezdirirken sarf etmişti bu sözleri, Jung Hoseok. Arabayı kilitledi ve sigarasını yakmaya çalışan Yoongi'nin yanına gidip tereddütle seslendi. "Yoongi-ssi?"

Yoongi başını kaldırmış, dikkatle karşısındaki adamı süzerken onun liseden arkadaşı olduğunu hatırlamıştı fakat tam şu an burada karşılaşmış olmaları her şeyi daha kötü yapacak gibi görünüyordu. "Ah, Hoba..." uzun süredir görüşmeseler de sıcak davranması gerektiğini düşünmüştü. "Nasılsın?"

"Bir an şüphe ettim sadece. Seni buralarda görmeyi beklemiyordum." Ellerini cebine sokmuş, sıcacık gülümsemişti. "Konserden sonra buraya mı geldin?"

"Evet." Yoongi derin bir nefes çekmişti, parmaklarına sıkıştırdığı ince sigaradan. Ucundaki alev kızardı ve tatlı sesler çıkardı. Bu dürüstlüğe çoktan alışmıştı, plana uygun gitmese de öğrenecekti zaten. Söylese nolurdu söylemese nolurdu? "Arkadaşlarım burada buluşmayı davet etti."

Sadece İki Gece [Taegi Fanfiction]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin