"Sorun ne, neden ağlıyorsun?" Bir selam bile verme zahmetine giremeden yazdıklarını yarıda bıraktığı telefonunu kenara bıraktı ve ayakta zor duruyor gibi görünen adamı kolundan nazikçe kavradı.
"Her şeyden nefret ediyorum." Diye fısıldadı Taehyung, ceketini bile çıkarmadan direkt yere çöktüğünde. Yoongi kapıyı kapattı ve endişeyle karşısına çöktü adamın. Onu bu hale getiren şeyin ne olduğunu merak ediyordu. "Herkesten, her şeyden nefret ediyorum. Şu an burada anında ölmek istiyorum!"
"Boş yapıyorsun!" Diye sitem etti Yoongi. Ellerini genç adamın omuzlarına koydu ve ellerini yerden çekerek doğrulamasını, diz kapakları üzerinde dengesini sağlamasına yardımcı oldu. Biraz daha yaklaştı ona, sanki tekrar kendini yere atabilme ihtimalinden korkuyormuş gibi.
Koyu kahve gözleri derin karanlıkla buluştuğunda yutkundu Taehyung. Onun narin ellerinin yanaklarından aşağı süzülen gözyaşları arasında gezinişi, endişe dolu yüz ifadesi ve özenli davranışlarıyla daha çok ağlamak istiyordu. Ona sımsıkı sarılmak ve tek kelime etmeden ölene kadar ağlamak istiyordu. "Ölmek istiyorum." Dileğini dile getirmekten çekinmedi.
"Buna bir gecede mi karar veriyorsun?" Bir çocuğu sever gibi elini yanağına yerleştirmiş, baş parmağıyla göz altlarını okşamıştı. Siyah irisleri baştan aşağı süzmüştü onu ama en ufak bir kusur görememişti tekrar. "Bir daha ölmek dersen seni gerçekten öldüreceğim! Şu sabah anlattığın adam yüzünden mi bu haldesin?"
"O da böyle yapıyor!" Diye inledi Taehyung. Görüşü gözüne dolan ılık sıvıyla bulanıklaşıyordu ama umursamadı. Bedeni küçük hıçkırıklarla sarsılırken "o da sanki her şeyimi biliyormuş gibi davranıyor. Sana ondan sadece beş dakika bahsettim ama her şeyi nasıl bilebilirsin?"
Yoongi yutkundu. Aslında bu yaptığını yine şakaya vurmak için geç değildi ama daha fazla garipsemesindense sadece sarılmayı tercih etti. Kollarının altından kavradığı soğuk bedeni zar zor ayağa diktikten sonra derin bir nefes aldı ve sessizce mırıldandı. "Sadece tahmin ediyor olmalı. Ben de öyle yaptım."
"Yalancı piç!" Gevşekçe sardı kollarını karşısındaki küçük bedene. Başını başına yasladıktan sonra derin bir nefes aldı. "Sen de onun gibisin. Tıpa tıp aynısınız. Sana her şeyi anlatsam dinler misin? Belki senin önerilerin sayesinde beni seveceği bir yol bulabiliriz." Bu ikilem dolu sözlerine rağmen oldukça sakindi karşısındaki adam. Taehyung daha da çekildi ona.
"Önce yemek yiyelim." Dedi Yoongi. Genç adamı koltuğa oturttuktan sonra ellerini beline koydu ve Thv isimli depresyondaki çocuk bölmeden önce başlayacağı yemeğine hızlıca göz attı. Fazladan bir tabak ve bir içki tam yerinde olur gibi görünüyordu. Neyseki yine tarifte değişiklik yapacağım derken tüm Londra'yı doyuracak yemeği yapmayı başarmıştı.
Yemeğe oturduklarında Taehyung, henüz bir lokma bile almadan "alkol almıyorum." Diye mırıldandı. Kaşık ve çubuklarının önünde duran bire şişesiyle uzun zamandır süregelen bir kan davalarımı varmış gibi bakışıyorlardı.
"Sana fikrini sorduğumu hatırlamıyorum." Hala aklı, gönderemediği mesajda olan Yoongi kısa ve ters bir cevap verse de Taehyung bu duruma alınmış gibi görünmüyordu.
"Sarhoş olurum!"
"Amaç da o zaten! Gerçi alkol almadan da sarhoş gibi davranabiliyorsun."
"Lafını esirgemiyorsun." Taehyung derin bir iç geçirdi ve çubuğuna doladığı erişteyi bırakarak oynamaya başladı. "Beni sarhoş ediyor." Dedi dalgınlıkla. Hiç görmemesine rağmen anlam veremediği şekilde çok güzel gözleri olduğunu düşünüyordu. Muhtemelen kaybolurdu orada, asla da çıkmazdı. Eğer geceyi sağlam atlatırsa her şeye rağmen göz rengini sorması gerektiğini aklının bir köşesine kazıdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece İki Gece [Taegi Fanfiction]
Fanfiction~TAMAMLANDI~ Min Yoongi, genç yaşında ün sahibi olmuş başarılı bir senaristti ve Kim Taehyung ise genç yaşında intihar etmeye tek bir sebep arayan ileri derece depresyonda kayıp bir modeldi. ikisinin de tek ortak noktası Sexting yapılan bu uygulamay...